Öğrenci, Öğretici ve Cemaat Uyumu

Ülkemizin her yerinde okulların tatile girmesiyle, Diyanet İşleri Başkanlığımız, yaz kursları düzenlemiştir. Bu kurslarda gençlerimize Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma, kendisine gerekli olan süreleri usulüne uygun ezberlettirme, inanç, ibadet. ahlak ve (siyer) Peygamberimiz (sav.)’in örnek hayatıyla ilgili bilgiler verilmektedir. Bu makalemizde; öğrenci, öğretici veli ve cemaat uyumundan bahsedeceğiz.

Başkanlığımız, 2006 yılından itibaren Yaz Kur’an kurslarına katılan öğrencileri bilgi ve becerilerine göre guruplara ayırarak “kur” sistemi uygulamasına geçmiştir. Böylece önceki yıllarda kurslara katılan öğrenciler konu tekrarı yapmayacak, her yıl bilgilerine yenilerini ilave edeceklerdir. Bu kursları daha verimli hale getirebilmek için; öğrenci, öğretici, veli ve cemaatin uyum içerisinde olması önem arz eder. Bunu bir örnekle açıklayacak olursak: Veli, toprağı sürüp ekime hazır hale getirmeli; öğrenci, kaliteli bir fidan gibi ekime hazır; öğretici ve cemaat ise, bahçenin bakımını özveriyle yapan bahçıvan gibi olmalıdır. Bunlardan biri eksik olduğunda, evlatlarımıza dini eğitimi kâmil manada vermemiz söz konusu olamaz.  

 Öncelikle dini eğitimin gerekli olup olmadığına öğrenci, öğretici, veli ve cemaatin karar vermesi gerekir. Gerekli olduğuna inanılıyorsa, her birey, elini taşın altına koyup kendisine düşen görev ve özveri bilincinde olmalıdır. Okul döneminde yorulan öğrencilerimizin bu durumunu göz önünde bulundurarak, Allah’ın manevi evleri olan camilerimizde din görevlilerimizin nezaretinde en güzel şekilde eğitmenin gayreti içerisinde olmalıyız. “Eti senin, kemiği benim” eğitim anlayışından kesinlikle uzak durmalıyız. Amel defterleri açılmayan, adeta bir melek konumunda olan yavrularımızın her uzvu, Yaratıcının özenle yarattığı bir mucizedir. Etiyle kemiğiyle mukaddes olan yavrularımızın gönüllerini yıkmak ise en büyük bir cinayettir. Hâlbuki onlar, okulda yaşadıkları stresi ve yorgunluğu yaz Kur’an Kurslarında atmak, gönüllerine su serpmek, rahatlamak için camiye gelmişlerdi. Camiler Allah’ın evi olduğu için, oraya girenler emniyet ve güvende olurlar. O halde yavrularımız, cami ve bahçesinde koşacak, zıplayacak, oynayacak, gerekirse çocukluğun gereği olarak yaramazlık da yapacaktır. Öğretici ve camilerin müdavimi olan cemaat de, çocuklardan adamlık beklememelidir. Onları Rabbi hoş görmüş, yaptıklarından sorumlu tutmadığı için, amel defterlerini dahi açmamış, kabahatlerini bağışlamıştır. Mevla’nın hoş gördüğünü bizler de güzel görmeliyiz. Sevgili Peygamberimizin çocuklara yönelik uygulamalarını da örnek almalıyız. O, camiye gelen hiç kimseye kaba davranmadı, camiden kovmadı. Camii adabını bilmeyen ve caminin içerisine küçük abdestini bozacak kadar ileri giden bedeviye bile hoş muamele etmiş, sen ne yapıyorsun! Hadi burayı temizle! v.b. gibi sözlerden kaçınmış, cemaate oranın temizliğini yaptırarak O insanı küstürecek tavırlardan kaçınmıştır. Bebeğiyle namaza gelen kadınlara da herhangi bir engel koymamış, çocuklar camide ağlayınca namazı kısa kıldırmış ama çoluk çocukla namaza gelmeyin beyanlarında kesinlikle bulunmamıştır. Çocuklara ve gençlere özel ilgi göstermiş, onlarla oynamış, selamlaşmış, kalplerini kırmayacak güzel şakalarla gönüllerini almıştır. Camide, cemaate namaz kıldırırken, sırtına binen çocukları men etmez, secdede boynuna çıkarlarsa, uzun secde eder, onları ürkütmemek için kalkmalarını beklerdi. Cuma hutbesini okurken, mihrabın dibinden ona bakan çocukları iner kucağına alır, öylece hutbesine devam ederdi. Bu eylemlerinden ashabı kesinlikle rahatsızlık duymaz, sen ne yapıyorsun, çocukları şımartıyorsun demezdi.

 Yaz tatili çocuklarımız için bulunmaz bir fırsattır. Camiyi, din görevlisini, cemaati yakından tanıma fırsatını yakalarlar. Orada, ibadetlerin yapılış şeklini uygulamalı olarak görür, mihrabı, minberi,  kürsüyü ve caminin diğer müştemilatlarını tanır ve oralarda icra edilen etkinliklerden istifade ederler. Cemaate iştirak eden büyüklerin hayat tecrübelerinden yararlanır, kendilerine gösterilen ilgi ve alakadan dolayı, cami cemaatini kendilerine model alırlar. Cami onlar için; okuma, oynama, koşma,  kaynaşma, huzur, güven, kardeşlik, hoşgörü, sığınak, duygu ve düşüncelerin rahatlıkla ifade edildiği, ruhlarının huzura erdiği mekânlardır. Gençlerimizi bu duygulardan yoksun bırakacak eylem ve söylemlerden şiddetle kaçınmalıyız. “Yıkayıcının önündeki mevta” misali ben konuşacağım siz ise sadece dinleyeceksiniz, siz çocuksunuz, siz bilemez ve beceremezsiniz anlayışından uzak durmalıyız. Onların da duygu ve düşünceleri var. O halde onlara kendi anlayacakları dilden konuşmalı, onların düşüncelerine göre cevap vermeliyiz. Büyüdüklerinde; anılarını anlatırken, camide kaba, azarlayan, tahammülsüz, bizi kovan dedeler vardı dememeli. Camiyi görünce gözleri yaşaran, gözlerinin önünde kendilerine güzel öğüt veren, kendini bağrına basan, kendisine şeker ve çikolata veren, sözlerine ve hatalarına tahammül eden beyaz sakallı melek yüzlü dedeleri hatırlamalı ve özlemelidirler.

 Yaz Kur’an kurslarının; yavrularımıza, güzel bilgilerin verildiği, dünya ve ahiret mutluluk yollarının gösterildiği, ahlak ve edebin öğretildiği bir okul olmasını diliyoruz. Bu kazanımlarla öğrencilerimize; Allah’a saygılı kul, Elçisine layık ümmet, dinine ve kitabına bağlı, anne-baba ve büyüklerine saygılı, küçüklerine hoşgörülü,, devletine ve milletine faydalı bir insan olmalarını yüce Mevla’dan temenni ediyorum.

 Selam ve dua ile…

Ali İhsan ÇELEBİ

  Canik Vaizi / SAMSUN

Tags

Yazdır   e-Posta

Diyanet İşleri Başkanlığı müktesebatına uyumlu cuma vaazlarımızı www.guncelvaaz.com internet sayfamızdan takip edebilirsiniz.

Ahmet ÜNAL

Başkanlık Vaizi