Hayır ve Şer Allah'tandır Kavramını Doğru Anlamak

“Hayır’da Şer’de Allah’tandır Kavramını Doğru Anlamak”

 Akıllı ve düşünebilen bir varlık olarak yaratılan insan, ergenlik ile başlayan imtihan sürecinde birçok yanlışlara imza atmaktadır. Bu hataların sonucu hüsranla biteceği için şer olarak adlandırılmaktadır. Her eylem ve söylem bireyin kendisini bağlar. Bu yönüyle insan yaptıklarından dolayı bizzat kendisi sorumludur. Duyguları kötülüğe meyilli olan insan (Yusuf, 53), bizzat işlediği suçları kabullenmek istemez, yaptıklarından başkalarını sorumlu tutmaya çalışır. Bu makalemizde; Yüce Allah’ın; insanın hayır ve şer olan eylemlerine yaklaşımını, ilahi mesajlar doğrultusunda açıklamaya çalışacağız.

 İman esaslarını inceleyen bilginler, bu konuyu; Allah’ın ilim, irade, tekvin sıfatları ve kader-kaza konusunun içerisinde ele alarak yorumlamışlardır. Kader; kâinatta meydana gelecek her şeyin, Allah (c.c.) tarafından ezelde bilinip tayin ve tertip edilmesi, kaza ise, ezelde takdir olunan her şeyin yeri ve zamanı geldiğinde, Allah’ın yaratması ve insanın eyleme dökmesidir. Kâinatta var olan her şey Allahın yaratmasıyla var olmuştur. (Enam, 102; Rad, 16; Zumer, 62; Mü’min;62) mealindeki ayetlerde herhangi bir istisna olmadığı için, insanın hayır ve şer eylemleri de bu yaratma eyleminin kapsamı içerisine girmektedir. Dolayısıyla bireyin kendi arzusuyla yaptığı eylemlerin yaratıcısı da Allah olmaktadır. İslam bilginlerinin çoğunluğu bu ilkeyi kabul etmişlerdir. Bunların öncülerinden Eş’ari ve Maturidiler, İnsan fiilinin Allah tarafından yaratıldığı konusunda görüş birliği içindedirler.  Mutezile ise insanı Allah’ın yarattığını, fakat yaptığı fiilin yaratıcısının bizzat insanın kendisi olduğunu düşünmektedir. İnsan, yaptığı işin bizzat ortaya koyucusu, yapıcısı ve yaratıcısı olmalı ki, sonunda sorumlu tutulabilsin tezini savunmuş ve insana yaratma sıfatı vermiştir.  Cebriyye ise her şeyin yaratıcısı Allah olduğu gibi, insan fiilinin yaratıcısının da Allah olduğu konusunda Ehl-i Sünnetle aynı düşünmüş; ancak “İnsanın yaptığı işlerde hiçbir rolü ve fonksiyonu yoktur.”  Adeta rüzgârın önünde hareket eden bir yaprak gibi, Allah’ın istekleri doğrultusunda hareket etmek zorundadır görüşünü benimseyerek onlardan ayrılmış ve kötü eylemlerinden dolayı insanı sorumlu tutmamıştır. Kaderiye ekolü ise hayır ve şerrin bizzat insan tarafından işlendiğini, bunlara Allah’ın bir müdahalesinin olmadığı görüşünü savunarak yaratma sıfatı göz ardı edilmiştir. Böylece delillere parçacı yaklaşılmış, bütüncül ele alınmadığı için de faklı görüşler ortaya çıkmıştır.

 Kuran-ı Kerimde her kavme bir uyarıcı gönderildiğini (İsra, 15), her insanın hayır ve ya şer yönünde eylemlerini belirleme (İnsan, 3) hürriyetinin olduğunu, en küçük iyilik veya kötülüğün kıyamette gündeme geleceğini (Zilzal, 7, 8), O günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını, (Al-i İmran, 30) kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçarak (Abese, 33–37) günahlarıyla yüzleşmek istemeyeceği bildirilmektedir. Halbuki Allah; iyilikleri onayladığı halde kötülükleri onaylamadığını, (Bakara, 60; 205; Maide 64) iyilik ve kötülüklerin karşılığının verileceğini (İbrahim, 51; Ğafir, 17; Şura, 30; Müddessir,38; Al-i İmran, 25) bildirmektedir. Böylece hayra rıza gösterdiği halde şerre rızasının olmadığı görülmektedir. Bireyleri güçleri ölçüsünde yükümlü kılar. Herkesin kazandığı iyilik ya da kötülük kendine aittir (Bakara, 134, 141, 281, 286). Kendi hür iradesiyle kötülüğe yeltenen bireyin bu eylemini, Yüce Allah tasvip etmediği halde yaratır. Bu fiilinin Allah tarafından yaratılması, insanı; iradesi, seçimi, kudreti olmayan, aciz ve sorumsuz bir varlık olarak devre dışı bırakmaz. Tam tersine ona bazı ödevler vererek kudret ve irade sahibi muhatap haline getirir. Eylemleri kendi istekleri ve Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşir. Kendisinde olan cüzi iradesini kullanarak bir işi yapmaya kesin karar verir ve ona yönelir. Bu durumda Allah söz konusu eylemi yaratır. İnsan da karar verdiği işi yapmış olur. Demek ki insan, kendi iradesiyle yaptığı işlerin yaratıcısı değil, ama yapıcısıdır. Bu işleri kendi hür iradesiyle seçer ve yapmaya karar verir. İşin sonunda sorumluluk tamamen ona ait olur.

 Sonuç olarak; insan eylem ve söylemlerinde belirsizlik içinde değildir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de bir kısım davranışların benimsenip yapılmasını istemiş, bir kısmını da yasaklamıştır. Önerilerini tutanlara ödül, yasaklarından kaçınmayanların ise cezalandırılacağını bildirmiştir. İşte bu noktada insana seçme ve fiillerini belirleme hakkı verilmiştir. İnsan işlerini aklı ve idrakini kullanarak belirler ve istekleri doğrultusunda gerçekleştirir. Kararı kendisi verdiği için de sonucuna katlanacaktır. Eğilimlerini kötüye kullanarak hapse düşen insanların “Ne yapalım! Kader kurbanıyız” sözleri nasıl ki onları masum kılmıyorsa, dünyada yapılan yanlışların faturasını da Allah (c.c)’a kesmek, kişiyi ahirette temize çıkarmayacaktır. İnsan kuldur, talep eder. Allah ise yaratandır, isteyene arzuladığını verir ve yaratır. “İsteyen ya Mevla’sını, ya da belasını bulur” atasözü konuya güzel bir örnek teşkil etmektedir. Hayatıyla sınav alanında olan insan, seçimini yaparken bu hususları göz önünde bulundurmalı, kararını ona göre vermelidir. Kararını verip eylemlerini gerçekleştirdiği zaman, sorumlusu sadece kendisi olacak ve yaptığı davranışlarının sonucuna katlanacaktır.

Selam ve dua ile…

Ali İhsan ÇELEBİ

Pazaryeri Vaizi

Tags

Yazdır   e-Posta

Diyanet İşleri Başkanlığı müktesebatına uyumlu cuma vaazlarımızı www.guncelvaaz.com internet sayfamızdan takip edebilirsiniz.

Ahmet ÜNAL

Başkanlık Vaizi