Gün Ayrışma Günü Değil Gün Kardeşlik Günüdür

Güçlü Olmak İçin Birlik ve Beraberliğimizi Koruyalım

Milletimiz çok farklı imtihanlardan geçti. Ülkemizi bölmek isteyenler, bizlerin arasını açmak isteyenler, milletimizi parçalamak isteyenler çok oldu. Ama hiçbiri emeline ulaşamadı. Rabbimizin bizlere yardımı, bizlerinde birbirimizden ayrılmaması sebebiyle hiçbir bölünme yaşanmadı. Yaşanmayacak inşallah.

Dün Çanakkale buna şahit olmuştur. Dün toprağımız parçalamak için dünyanın yedi düvelinden gelenler buna şahit olmuştur. Tüm vatan evladı, doğulusuyla batılısıyla, kuzeylisiyle güneylisiyle vatanlarını savunmuşlar, “Çanakkale Geçilmez” fermanını tüm dünyaya ilan ettiler.

Dün Vatan topraklarımız kendi aralarında bölüşüp parçalamak üzere planlar yapıp bunu eyleme dönüştürmek isteyenlere, Sütçü İmamlar, Yörük Ali Efeler, Nene Hatunlar, Şerife Bacılar daha nice vatan evladı fırsat vermediler. “Vatan Bölünmez” dediler ve dedirttiler. 

Dün vatan evlatları, bu toprakları kanlarıyla suladılar. Canlarını seve seve bu topraklar için feda ettiler. Esaret altında kalmaktansa ölmeyi şeref saydılar, şehit oldular. Bedenlerinde yaraları umursamadılar. Kalırsak gazi dediler. İki iyilikten birini istediler. İstiklal Marşımızda bu hususu her daim şöyle haykırmaktayız.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

 

Bugün Allah-u Teala’nın Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği hükümlere yeniden sarılma günüdür. Al-i İmran süresi 103. Ayette şöyle buyrulmaktadır.

وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَاناً وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

“Hep birlikte Allah'ın ipi­ne sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatır­layın. Hani siz birbirine düşman kimseler idiniz de Allah gönüllerinizi birleş­tirdi ve O'nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”[1]

Aramızda fikir ayrılıkları olabilir. İnsani yapımızdan kaynaklanan farklı düşünceler ortaya çıkabilir. Bu insanın yaratılış özelliğidir. Ancak hiçbir farklı fikir bizi ayrışmaya götürmemelidir. Hiçbir fikir ayrılığı bizleri düşmanlığa sevk etmemelidir. Ayeti kerime iyi tahlil edildiğini görülecektir ki; toplumsal barışı tehdit eden -ve İslâm'dan önce örnekleri çokça görülen- çekişme hallerini her an içerisi­ne düşüp yanabilecekleri ateşten bir çukurun kenarında bulunmaya benzetilmiştir. Yüce Allah, insanların böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalmamaları için toptan Allah'ın ipine (Kur'an) sarılmalarını, onun genel prensiplerinin dışına çıkmamala­rını emretmektedir. İslâm'ın insan­lar arasında birlik ve beraberliği sağlama konusunda ne derece kaynaştırıcı önem­li bir unsur olduğunu, hatta din kardeşliğinin, dolayısıyla inanç ve dava birliğinin soy kardeşliğinden daha kuvvetli olduğunu gösterir. Zira soy, dil ve vatan birliği­nin, aynı ırktan olan Araplar arasında meydana getiremediği barış, kardeşlik ve da­yanışmayı İslâm, bu millet arasında başardığı gibi farklı ırklar ve soylar arasında da başarmıştır. İslâm tarihi bunun örnekleriyle doludur.[2]

Yüce Yaratan ayrılığı körükleyenleri ise şöyle uyarmaktadır.

وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.”[3]

 

Çok Kıymetli Kardeşlerim

Fiziki özelliklerimiz birbirimizin arasında ayrılık sebebi olamaz. Kimden doğacağımızı bilmediğimiz şu dünyada, doğmuş olduğumuz bölgenin farklılığı birbirimiz arasında asla ayrılık sebebi olamaz. Çünkü Yaratan bizleri istediği bölgede, istedi fiziki yapıda yarattı. Kur’an-ı Kerim’de bu husus bizlere şöyle bildirilmektedir.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ

“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O'na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmekte­dir, her şeyden haberdardır.”[4]

 Şimdide bu hususu Sevgili Peygamberimizden dinleyelim.

 ان الله لا ينظر الى صوركم  و اموالكم و لكن ينظر الى قلوبكم و اعمالكم

 “Allah sizin sûretlerinize ve servetlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize (îman veya inkâr halinize) ve amellerinize bakar”[5]

Bizlerin hiçbir katkısı olmadığı bir hususu ortaya atarak birbirimizle çelişmek ve çatışmak bize başarı, kazanç getirmedi, getirmeyecektir. Bizleri yaratan ve bizi bizden daha iyi bilen Rabbimiz şöyle ferman buyuruyor.

وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ

“Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.[6]

 

 

Değerli İnananlar

Sadece Rabbimize dua edip, üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmemek doğru bir tutum değildir. Dua edeceğiz. Ancak bu yetmez. Bize düşenler var. Kardeşliğimizin gereklilikleri var. İşte bugün yeniden bu gereklilikleri hatırlamalı ve hayatımıza aktarmalıyız.

Öncelikle kendimiz için neyi istiyorsak kardeşlerimiz içinde aynısını istemeliyiz. Efendimize (s.a.s.)’e yeniden kulak verelim.

لا يُؤْمِنُ أَحدُكُمْ حتَّى يُحِبَّ لأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ

“Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.”[7]

Bizler birbirimize sırt dönemeyiz. Birbirimizden ilgi ve alakayı kesemeyiz. Aramıza nifak tohumları saçanlar dünde vardı, bugünde var. Bugün aramıza sokulmak istenen fitneleri sırt dönmeyerek birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştırarak bitireceğiz. Tekrar Efendimizin (s.a.s.) tavsiyelerini dinleyelim.

لا تَباغَضُوا ، ولا تحاسدُوا، ولاَ تَدابَرُوا ، ولا تَقَاطعُوا ، وَكُونُوا عِبادَ اللَّهِ إخواناً ، ولا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يهْجُرَ أخَاه فَوقَ ثلاثٍ

"Birbirinize kin tutmayınız, hased etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Bir müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir."[8]

Bugün öfkemize hâkim olma vaktidir. Çünkü gazaplanmak aklımızı doğru çalıştırma imkânını bitirir. Bu hususta da Efendimizin nasihatini hayatımıza aktaralım.

لَيس الشَّديدُ بِالصُّرعَةِ ، إِنَّما الشديدُ الذي يَملِكُ نفسهُ عِند الغضبِ

“Gerçek pehlivan, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiğinde nefsine hâkim olan kimsedir.”[9]

Bugün tek bir vücut gibi olma vaktidir. Birbirimizi sevmede, birbirimize acımada ve birbirimizi korumada tek bir vücut gibi hareket etme vaktidir. Bu prensibi Efendimiz (s.a.s)’den öğrenmekteyiz.

  مثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وتَرَاحُمِهِمْ وتَعاطُفِهِمْ ، مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداعَى لهُ سائِرُ الْجسدِ بالسهَرِ والْحُمَّى

“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”[10]

Gelin birlik olalım

İşi kolay kılalım

Sevelim, sevilelim

Dünya kimseye kalmaz

Dizelerini artık hayatımızın geneline aktaralım. Ancak ve ancak problemlerin üstesinden böylelikle gelebileceğimizin farkında olalım.

Bugün Rabbimizin yoluna dönme vaktidir. Çünkü O’nun yolundan başka yollar aramak birleştirici değil ayrıştırıcı bir unsurdur. Rabbimizin ayetini gelin yeniden beraber okuyalım. Beraber anlayalım.

وَأَنَّ هَـذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيماً فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُواْ السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

“İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar, sizi parça parça edip, doğru yoldan ayırır. İşte bunları, sakınasınız diye Allah size  emreder.”[11]

Artık inandığımız değerlerimizin gerekliliğini yerine getirelim. Bizler Müslüman’ız. Bizler Kardeşleriz. Bizlerin ayrılması düşünülemez. Bizlerin birbirimizden ayırmak isteyenlerin oyunlarına düşmesi asla olamaz. Olmadı, olmayacak İnşallah. Müslümanlar olarak İslam Dinine sımsıkı sarılmalıyız. Unutmamalıyız ki; Tespih tanelerini birbirine bağlayan bir ip vardır. Bu ip koparsa tespih taneleri dağılıp gider. İşte bizlerde böyleyiz. Bizi birbirimize bağlayan o ip İslam’dır. Bizler Müminler olarak birbirimize manevi anlamda kardeş kılındık. Bu kardeşliğimiz Rabbimiz tesis etti. Aramızda sağlam bir bağ oluşturdu.

Günümüzde yaşadığımız acılar gözümüzün önünden gitmiyor. Yüreklerimiz dağlanıyor. Ancak bu durum ayrışma sebebimiz asla olmayacak. Hile kuranlar hedeflerine Allah’ın izniyle ulaşamayacak. Biz bu cümleleri bir slogan cümlesi olarak kesinlikle sizinle paylaşmıyoruz. Bütün içtenliğimizle ifade ediyoruz.  

Ey Rabbimiz! Sen Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktasın.

وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً مَّا أَلَّفَتْ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَـكِنَّ اللّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

“Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[12]

Ey Rabbimiz! Biz dünyanın tüm nimetlerini harcasak bile asla kalplerimizi uzlaştıramayız. Kalpleri eviren çeviren sensin. Ne olursun kalplerimizi uzlaştır.. Gerçekten Sen mutlak güç, hüküm ve hikmet sahibisin.

Rabbim bizlerin yardımcısı olsun. Bizi birbirimizden ayırmasın. Tüm felaketlerden Milletimizi muhafaza eylesin. Devletimize dirlik, Milletimize birlik nasip etsin.

Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olalım.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Uzman Vaiz

 


 

[1] Ali- İmran, 3/103

[2] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu, c. I, s. 477

[3] Ali- İmran, 3/105

[4] Hucurat, 49/13

[5] Müslim, Birr 34

[6] Enfal, 8/46

[7] Müslim, İman 7

[8] Buhari, Edep, 57

[9] Sahi-i Buhari Muhtasarı Tecridi Sarih, Hadis No: 1999

[10] Buhari, Edep 27

[11] En’am, 6/153

[12] Enfal, 8/63

Tags

Yazdır   e-Posta