Kutlu Bir Doğum için Kutlu Nebiye Yolculuk Vakti

Kutlu Bir Doğum: Bir Mürebbi Olarak Hz. Peygamber (s.a.s)

Bir Peygamber düşünün ki; Kendisine inen ilk ayet “Oku” olan bir Peygamber düşünün. Bir Peygamber düşününün ki, “İlmi Çin’de bile olsa gidip alınız” emrini veren bir Peygamber.

Bir Peygamber düşününün ki, “Ben ancak bir öğretmen olarak gönderildim” (İbn Mace, Mukaddime 17) diyerek kendini öğretmen olarak tanıtan Peygamber.

Bir Peygamber düşününün ki, Yaratanın kendisini وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ“Sen ancak yüce bir ahlak üzerinesin” (Kalem, 68/4) diye övdüğü bir Peygamber.

Bir Peygamber düşününün ki, “Kadınlara hayırla muamele edin, onların sizin üzerinizde hakları vardır” diyen bir Peygamber.

Bir Peygamber düşününün ki, “Yetime sahip çıkan, cennette benimle yan yana olacaktır” müjdesini veren bir Peygamber.

Bir Peygamber düşününün ki, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyerek komşumuzun hakkını gözetmemizi isteyen bir Peygamber.

Bir Peygamber düşününün ki, “Yanınızda çalışanlar sizin kardeşlerinizdir; yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin; emeklerinin hakkını alın terleri kurumadan verin” diyerek işçilerin toplumun alt tabakası olmadığını vurgulayan, onları kardeşimiz gibi görmeyi murad eden bir Peygamber.

Bir Peygamber düşününün ki, Taif’te taşlanıp ta yaralar içinde iken “Allah’ım, onlara merhamet et, çünkü onlar bilmiyorlar” diyen bir Peygamber.

Bir Peygamber düşününün ki, “İnsanlar, tarağın dişleri gibi eşittir. Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem de topraktandır” diyerek üstünlük taslanmamasını vurgulayan bir Peygamber.

Bir Peygamber düşününün ki, Yaratanın sevgisini kazanmanın yolunun kendisine tabi olmaktan geçtiği bir Peygamber. Al-i İmran Süresi 31. Ayette şöyle buyrulmakta.

قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Al-i İmran, 3/31)

Bize bir Peygamber geldi Allah’ın en Sevgilisi.

Bize bir Peygamber geldi Âlemlerin Efendisi.

Bize bir Peygamber geldi Rahmetin Tecellisi.

Bize bir Peygamber geldi Allah’ın Lütfü İnayeti.

Bize bir Peygamber geldi gözlerin nuru, kalplerin süruru.

Bize bir Peygamber geldi ateşe düşmemize engel.

Bize bir Peygamber geldi Ümmeti Ümmeti diyen.

Bize bir Peygamber geldi ötelerden bize Kardeşlerim diye seslenen.

Bize bir Peygamber geldi cahillikten kurtaran.

Bize bir Peygamber geldi yıldızlarla buluşturan.

Sevgili Peygamberimiz bize verilen en büyük lütuftur.

Âlemlerin Efendisi Yüce Rabbimiz Al-i İmran süresi 164. Ayette şöyle buyuruyor.

لَقَدْ مَنَّ اللّهُ عَلَى الْمُؤمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْ أَنفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُواْ مِن قَبْلُ لَفِي ضَلالٍ مُّبِينٍ

“Andolsun ki Allah, müminlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. O peygamber ki, onlara Allah’ın ayetlerini okur, onları arındırır, onlara kitabı ve hikmeti öğretir. Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir dalalet içinde bulunuyorlardı.” (Al-i İmran, 3/164)

İslam dini yeryüzüne yayılmışsa bunun temel sebeplerinin başında Sevgili Peygamberimizin bir öğretmen gibi çalışması ve ashabında bir talebe gibi O’nu takip etmeleri gelmektedir. Nitekim Müslümanların Mekke’den Medine Hicretlerinden sonra Hz. Peygamberin yaptırmış olduğu Mescid-i Nebevinin en önemli kısmını bir okul yani “Ashab-ı Suffa” oluşturmakta idi. Suffa günümüzün pansiyonlu üniversiteleri gibi çalışan bir kurumdu. Resulullah bizzat burada ders veriyor, bunun yanında okuma-yazma bilmeyenlere ise bazı öğretmenler tarafından dersler veriliyordu.  Gün geldiğinde burada ders gören insanların sayısı 400’e ulaşmıştır. Bu mektepte yetişen insanlar İslam dininin yayılmasında öncü olmuşlardır.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) kendisini bize şöyle bir benzetme yaparak tanıtıyor.

مَثَلُ مَا بعثَنِي اللَّه بِهِ مِنَ الهُدى والْعِلْمِ كَمَثَل غَيْثٍ أصاب أرْضاً ، فَكَانَتْ مِنْهَا طَائفَةٌ طَيِّبَةٌ قَبِلَتِ المَاءَ فَأَنْبَتَتِ الْكَلأَ ، وَالْعُشْب  الْكَثِيرَ ، وَكَانَ مِنْهَا أجَادِبُ أمسَكَتِ المَاءَ ، فَنَفَعَ اللَّه بِهَا النَّاسَ، فَشَرِبُوا مِنْهَا وَسَقَوْا وزَرَعُوا ، وأَصَاب طَائفَةً مِنْهَا أُخْرى إنَّما هِي قِيعانٌ ، لا تمْسِكُ مَاءً ، وتُنْبِتُ كَلأً ، فَذلكَ مثَلُ منْ فَقُهَ في دِينِ اللَّهِ ، وَنَفَعَهُ ما بَعَثَنِي اللَّه بِهِ فَعلِمَ وَعلَّمَ، وَمَثَلُ منْ لَمْ يَرْفَعْ بِذلكَ رأساً ، وَلَمْ يَقْبَلْ هُدَى اللَّهِ الَّذي أُرْسِلْتُ بِهِ

“Allah’ın benimle göndermiş olduğu hidâyet ve ilim, yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı yerin bir bölümü verimli bir topraktır: Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyip üstünde tutan çorak bir yerdir. Allah burada biriken sudan insanları faydalandırır. Hem kendileri içer, hem de hayvanlarını sular ve ziraatlarını o su sayesinde yaparlar. Yağmurun yağdığı bir yer daha vardır ki, düz ve hiçbir bitki bitmeyen kaypak ve kaygan arazidir. Ne su tutar, ne de ot bitirir. İşte bu, Allah’ın dininde anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidâyet ve ilim kendisine fayda veren, onu hem öğrenen hem öğreten kimse ile, buna başını kaldırıp kulak vermeyen, Allah’ın benimle gönderdiği hidâyeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir.” (Buhari, İlim 20)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) toplumsal bir değişim gerçekleştirilmişti. Peygamber Efendimizin eğitiminden geçen sahabenin eğitime tabi tutulmadan önce nasıl bir hayat yaşadığını bilmemizde fayda var.

Ashabın Hayatı Peygamberimizin (s.a.s) Toplumsal Hayattaki Kutlu Değişiminin en Büyük Şahididir

Habeşistan’a hicret yapan Müslümanları temsilen Cafer İbn Ebî Talib'in, Necaşî karşısında söylediği sözlere kulak verelim. Nasıl bir yapıdan nasıl bir yapıya geçtiklerini dinleyelim.

"Ey Melik, biz kan içer, leş yer, zina eder, hırsızlık yapar, adam öldürür ve yağmacılıkla iştigal ederdik... Kuvvetli olan, zayıfı ezer ve insanlık adına utandırıcı daha neler neler yapardık..." (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/201-202.)

Cahiliye Döneminin kötü adetleri kaldırılmış ve Ashab 23 yılda “Yıldız Bir Nesile” dönüşmüştür.

Cahiliye dönemi sadece Peygamberimiz gelmeden önceki çağa dememiz bu kavramı dar bir çerçevede izah etmemize sebebiyet verecektir. Bu sebeple cahiliye dönemi tarihsel bir okuma ile anlaşılmamalıdır. Vaazımızın bu kısmında siz kıymetli cemaatimize şu hususu aktarmak isterim ki; Hz. Peygamber’in hayatının hayata aktarılmadığı her dönem cahiliye dönemi O’nun hayatını hayatına aktarmayan her insan ise cahildir. Çünkü Cahiliye; insanın ve toplumun İslâm öncesi ve İslâm dışı bir yaşayış biçimiyle yaşaması demektir.

Cahiliye dönemi adetlerini sizlerle paylaşırken günümüz sosyal hayatıyla da ilintilendirerek dinlemenizi istirham etmekteyim.

Cahiliye döneminde Putlara tapılıyordu. Kur’an-ı Kerim ise bu anlayışın yanlışlığını şöyle bildiriyor.

              أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ

“İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez.” (Zümer, 39/3)

Putçuluk sadece kişinin eliyle yaptığı ve kendisini ilah olarak gördüğü şeylere tapınması değildir. Put ise sadece bir taş parçasından ibaret değildir. Putçuluk, İnsanların, Allah Teâlâya yapmaları gereken ibadet, göstermeleri gereken saygı, sevgi ve korkuyu, Onun dışında herhangi bir mahlûku mabud kabul ederek ona yöneltmeleridir. Bilelim ki; Allah’tan başka tapındığımız şeyler puttur. Bizi Allah’a götürmek yerine, O’ndan uzaklaştıran her değer puttur. Bazen para, bazen şehevi duygular, bazen dünya makamı, ihtiras hepsi birer put olabilir. Rabbimiz tarafından Kur’an-ı Kerim’de ise bu husus şöyle vurgulanmaktadır.

وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّن يَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ مَن لَّا يَسْتَجِيبُ لَهُ إِلَى يَومِ الْقِيَامَةِ وَهُمْ عَن دُعَائِهِمْ غَافِلُونَ

“Allah"ı bırakıp da kendilerine kıyamete kadar cevap veremeyecek şeylere tapanlardan daha sapık kimdir?” (el-Ahkaf, 46/5)

Geliniz tüm putlarımızı yerle bir edelim. Bizi aldatan makamları, şehevi duyguları, maddiyatımızı putlaştırmadan her birisini Rabbimizin rızası doğrultusunda kullanalım. Kullanalım ki, Peygamberi bir terbiye almış, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmiş olalım.

Cahiliye Toplumu Kadınlara değer vermiyor, kızlarını diri diri toprağa gömüyordu. Kur’an-ı Kerim bu acı tabloyu, babaların bu durum karşısındaki yanlışlarını şöyle göz önüne seriyor.

وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِالأُنثَى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ

يَتَوَارَى مِنَ الْقَوْمِ مِن سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ أَيُمْسِكُهُ عَلَى هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ أَلاَ سَاء مَا يَحْكُمُونَ

“Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar!” (Nahl, 16/58-59)

Bugün kızlarımızı dinle buluşturmadan, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in ahlakıyla bezetmeden sosyal hayata terk etmemiz, edep ve saygı düsturlarını öğretmemiz, kültürümüzden uzak olarak yetiştirip sokaklara terk etmemiz onları diri diri toprağa gömmekle eşdeğerdir. Geliniz, Sevgili Peygamberimizin kadınlara, kızlarımıza verdiği değeri bugün hayatımıza aktaralım. Bize sunduğu şu nasihatı gelin artık hayat tarzı haline getirelim. “Kim iki kız çocuğunu besleyip büyütüp terbiye ederek yetiştirirse ben ve o; şu ikisi gibi Cennete gireceğiz dedi ve iki parmağını gösterdi.” (Tirmizi, Birr, 13)

Cahiliye toplumunda kumar, alkol, zina vb. birçok kötü ve zararlı alışkanlıklar vardı. Dün insanların hayatlarına giren zararlı alışkanlıklar bugünde insanların başlarına bela. Bugünde insanlar kumarla, alkolle, fuhuşla hayatların perişan ediyorlar, dünyalarını yıkıyorlar ahretlerini mahvediyorlar. Bugün Kutlu Doğumunun heyecanını yaşadığımız Efendimizin değiştirdiği toplum Ashab-ı Kiram gibi olma vaktidir.

Geliniz! Kendi hayatımızda kutlu bir doğum gerçekleştirelim. Efendimizle (s.a.s) yeniden doğalım. İslam dininin eşsiz ilkeleriyle buluşup her türlü kötülüğü, kötü alışkanlıklara son verelim. Kölükler bizi bitirmeden biz kötülükleri bitirelim.

Sosyal dönüşümümüzün ve sosyal iyileşmenin yolu Hz. Peygamber (s.a.s.)’de saklıdır.

Günümüz toplumunun ihtiyacı olan kardeşlik ancak Peygamberimizin ensar-muhacir arasında gerçekleştirdiği kardeşlikle sağlanacaktır. Tüm ayrışmaları bir tarafa bırakmanın yolu İslam Kardeşliğinden geçmektedir. Bir spor müsabakasında insanların birbirlerine topluca küfür ettiği, hatta birbirlerini öldürmek üzere bıçaklarını çektikleri bu dönemde bu kutlu doğumu yeniden idrak etmemiz gerek. Aynı ülkede yaşayan, aynı kültürle yoğrulan, aynı dine iman etmiş Müslümanları Türk-Kürt diyerek ayrıştırmaya götürüldüğü bu dönemde kutlu doğumu yeniden hayatımıza aktarmak gerek. Suriye’deki kardeşlerimizin başına bombalar yağdırılırken, küçük-büyük, kadın-erkek demeden Müslümanların katledildiği bu dönemde tüm Müslümanlara yeniden Kutlu Bir Doğum gerek. Müslüman kardeşlerimizin topluca idamına hükmedildiği, sadece Müslüman oldukları için Bangladeş’te, Somali’de, Myanmar’da aşağılanan, dövülen, öldürülen, hatta yakılan kardeşlerimiz için yeniden hepimize Kutlu Bir Doğum gerek.

Gelin birlik olalım,

İşi kolay kılalım

Sevelim sevilelim,

Dünya kimseye kalmaz

Yunus’un bu dizelerine aktararak yeniden Ümmet-i Muhammed olarak Efendimizle yeniden doğalım.

Gün Efendimizi, O’nun Sünnetini hayatımıza aktarma vaktidir.

Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz bizlere şöyle bildiriyor.

وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنْتَ فِيهِمْۚ وَمَا كَانَ اللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ

“Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir.” (Enfal, 8/33)

Efendimizi içimize aldığımız müddetçe, O’nun ahlakını hayat tarzına getirdiğimiz müddetçe, Sünnet-i Seniyyesini tatbik ettiğimiz müddetçe Rabbimiz bizlere zulmetmeyecektir. İşte bu kutlu doğum, Efendimizi dünyamıza, toplumumuza, şehrimize, ailemize, işyerimize alma vaktidir.

Geliniz! Yeniden hayat bulalım.

Geliniz! Yeniden Yıldızlar olalım.

Geliniz! Yeniden kardeş olalım.

Geliniz! Yeniden ayrılmamak üzere yeniden birleşelim.

Geliniz! Dünde yaşanan hataları bir tarafa bırakalım.

Geliniz! Hatalarımızdan dönelim.

Geliniz! İyiliklere yönelelim.

Geliniz! Fitneye, fesada fırsat vermeyelim.

Geliniz! Yüce Dosta doğru en güzel yolculuğumuzu gerçekleştirelim.

Geliniz! Tüm dünyanın selameti için dünyanın neresinde olursa olsun kardeşlerimizi yalnız başlarına bırakmayalım.

Geliniz! Asım’ın neslini yetiştirelim.

Geliniz! Çanakkale ruhunu, Kurtuluş Savaşı ruhunu yeniden hatırlayalım.

Geliniz! Düşmanlarımıza, bizi bölmek isteyenlere inat asla ayrışmayalım.

Geliniz! Sevgililer Sevgilisini, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’i hayatımızın her alanına aktaralım.

Kutlu olan Nebiler Nebisi Efendimizin doğumunun hepimizin hayatında yeni bir doğumla neticelenmesini Rabbimden niyaz ediyor, cumanızı tebrik ediyorum.

Allah’a emanet olun.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Uzman Vaiz

 

Tags

Yazdır   e-Posta