Adab-ı Muaşeret Kuralları

 

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَقُل لِّعِبَادِي يَقُولُواْ الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلإِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا

(İsra,17/53)

Âdâb-ı Muaşeret Kuralları

 

Muhterem Müslümanlar!

Yüce Rabbimizin bizlere emretmiş olduğu ibadetler bizim kulluk vazifemizdir. Namazımız, orucumuz, zekâtımız, haccımız ve diğer ibadetlerimizin hepsini yerine getirmekle mükellefiz. Bunun yanında gerçek bir Müslüman olabilmenin, ahlaken kemale erebilmenin yolu, insanlarla olan ilişkilerimize dikkat etmekten ve yanlış sayılacak hareketlere meyletmemekten, sonuç itibariyle hem Rabbimizin hem de birlikte yaşadığımız insanların bizlerden razı olacağı bir hayatı sürdürmekten geçmektedir. İşte sosyal hayata düzen getiren ve insanlar arasındaki ilişkileri olumlu yönde geliştiren görgü kuralları, “âdâb-ı muaşeret” olarak adlandırılmaktadır. âdâb-ı muaşeret, “toplum içinde çeşitli kesimlerin birbirlerine karşı takınmaları gereken medeni ve ahlaki davranış tarzları ile bu hususlarda gerekli olan pratik bilgiler” anlamına gelmektedir.

 

Aziz Cemaatimiz!

İslam dini ile bize aktarılan iyi huy ve güzel davranışlar; dünyada rahat, huzurlu ve mutlu olmamız, âhirette ise memnun olacağımız hayatı elde etmemiz içindir. Bu sebeple gelin Dinimizde bize emredilen şu âdâb-ı muaşeret kurallarını hayatımıza aktaralım: İyiliklere teşekkür edelim. Bize karşı yapılan hatalar için affedici olalım. Yardımsever olalım, iyiliklerimizi kimsenin başına kakmayalım.

Müslüman kardeşlerimize selam verelim, verilen selamı alalım. Hastaları ziyaret edelim, yaşlılarımızı terk etmeyelim. Akrabalarımızla ilişkilerimizi kesmeyelim. Yürüşümüzde kibirli, konuşmamızda kaba olmayalım. Herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü açık kalpli olalım, kötülüğe karşı iyilikte bulunalım, büyüklere hürmet ve saygı; küçüklere, düşkünlere şefkat ve merhamet gösterelim. İhtiyaç sahiplerine karşı cömert olalım.

 

Kıymetli Müslümanlar!

Müslüman yaptığı her işi en güzel şekilde yapmaya gayret gösterir. Çünkü Müslüman her daim Yaratanının huzurunda olduğunu bilir. İnsan Rabbini göremese de; Rabbi onu görmekte ve yaptıklarını kayıt altına aldırmaktadır. Böyle bir şuurla hareket eden Müslüman, insanların başlarına sıkıntı getirecek davranışlardan kaçınır. Asla yalan söylemez. Hele hele, yalan yere şâhitlikte asla bulunmaz. İnsanlar arasında laf götürüp getirmez, küfürlü söz söylemez, kötü zanda bulunmaz, kusur araştırmaz, gıybet etmez, duyulduğu zaman hoş karşılanmayacak lakapları insanlara takmaz. Müslüman asla Müslüman kardeşini aldatmaz, ayıplarını araştırmaz.

Müslüman asla kötü bir eş, kötü bir ana-baba, kötü bir evlat, kötü bir kardeş, kötü bir akraba, kötü bir komşu, kötü bir insan değildir. Efendimiz (s.a.s.)’in bu hususlarla ilgili hadisleriyle hutbemi sonlandırıyorum. “Mümin ülfet ehlidir. Başkaları ile iyi geçinir, kendisi ile iyi geçinilir. İyi geçinmeyen, kendisi ile de iyi geçinilmeyen kimsede hayır yoktur”(1)

 

Hazırlayan

Ahmet ÜNAL

Uzman Vaiz

 

 

1. Tirmizi, Birr 47