Yalan ve Yalan Yere Şahitlik
Dinimiz, insanın kendisine ve topluma zararı dokunacak her türlü söz ve davranışları yasaklayarak haram kılmıştır. İslam Dininin yasakladığı kötü davranışlardan biride yalan söylemek ve yalan yere şahitlik yapmaktır.
Yalan, kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir. Yalan ve yalancı şahitlik, gerçeği ters yüz etmek demektir.
Öncelikle bir hadisi şerifi sizlere aktarmak suretiyle şu vurguyu yapmak isterim. Yalan bir müminde bulunamaz. Hadis-i şeriflerinde Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır.
عَنْ صَفْوانَ بْنِ سُلَيْمٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قُلْنَا يَا رَسُولَ اللّهِ: أيَكُونُ الْمُؤْمِنُ جَباَناً. قَالَ: نَعَمْ. قُلْنَا: أفَيَكُونُ بَخِيلاًً ؟ قَالَ: نَعَمْ. قُلْنَا: أفَيَكُونُ كَذّاباً؟ قَال:لآ.
Safvan İbnu Süleym (r.a.) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedik, mü'min korkak olur mu?"
"Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine:
"Evet!" buyurdular. Biz yine:
"Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır! Buyurdular.” (Muvatta, Kelam, 19, (2, 990)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in, bir başka hadislerinden yalan söylemenin zararını şöyle öğrenmekteyiz.
وعن مالكٍ أنّهُ بلغهُ أن ابن مَسعودٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: َ يَزَالُ الْعَبْدُ يَكْذِبُ وَيَتَحَرّى الْكَذِبَ فَيُنْكَتُ في قَلْبِهِ نُكْتَةٌ سَوْدَاءُ حَتّى يَسْوَدَّ قَلْبُهُ فَيُكْتَبُ عِنْدَاللّهِ مِنَ الْكَذَّابِينَ..
"Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde "yalancılar" arasına kaydedilir."(Muvatta, Kelam 18, (2, 990)
Bir başka hadis-i şerif ile yalan söylemenin itikadi boyutuna da vurgu yapmamız gerekir. Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde dört kötü huyun kişiye getireceği zararı şöyle aktarıyor.
أَرْبعٌ منْ كُنَّ فِيهِ ، كان مُنافِقاً خالِصاً ، ومنْ كَانتْ فيهِ خَصْلَةٌ مِنْهُنَّ ، كَانتْ فِيهِ خَصْلةٌ مِنْ نِفاقٍ حتَّى يَدعَهَا : إذا اؤتُمِنَ خَانَ ، وَإذا حدَّثَ كَذَبَ ، وإذا عاهَدَ غَدَرَ ، وإذا خَاصمَ فجَرَ
"Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münâfık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terkedinceye kadar o kişide münâfıklıktan bir sıfat bulunmuş olur: Kendisine bir şey emânet edildiği zaman ona ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verince sözünden döner. Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar." (Buhari, İman, 24)
Yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmak, Allah'a şirk koşmak ve ana babaya isyan etmek gibi büyük günahların başında yer alır. Efendimiz (s.a.s)’den Ebu Bekre’nin bildirdiği bir hadisi sizinle paylaşmak isterim.
وعن أبي بكْرةَ رضي اللَّه عَنْهُ قال : قالَ رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « ألا أُنبِّئكُم بأكبر الكَبائِر ؟ قُلنَا : بَلَى يا رسول اللَّهِ . قَالَ : « الإشراكُ باللَّه ، وعُقُوقُ الوالِديْنِ » وكان مُتَّكِئا فَجلَس ، فقال : « ألا وقَوْلُ الزُّورِ ، وشهادةُ الزورِ » فما زال يُكَرِّرُهَا حتى قلنا : لَيْتَهُ سكَت
Sevgili Peygamberimiz bir gün ashabına; "Bakın, büyük günahların en büyüğünü size bildireyim mi?" diye buyurdu. Oradakiler; “Ey Allah'ın Rasûlü, Evet bildir," diyince, Efendimiz (s.a.s); "Allah'a şirk koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek" buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve "İyi belleyin, bir de yalan söylemek, yalancı şâhitlik yapmaktır" buyurdu. Bu son cümleyi sürekli tekrarladı. (Riyaz’üs-Salihin, Tercüme ve Şerhi, c.VI, Hadis No: 1554)
Yalan yere şahitlik, adaleti yanıltmakla birlikte vicdanları da yaralamaktadır. Bu sebeple yalan yere şahitlik yapanlar sadece hakkını yedikleri insanın değil tüm toplumun hakkını ihlal etmiş olurlar. Ayrıca insan, yalan söylediğinde veya yalan yere şahitlik yaptığında kimsenin bunu fark etmediğini zanneder. Oysaki Kur’an-ı Kerim’de şöyle bir uyarı yapılmaktadır.
إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ
“Hiç şüphesiz Rabbin sürekli görüp, gözetlemektedir”(Fecr, 89/14),
Elbette Yaratan yarattıkları varlıkları her daim görmektedir. İnsanlar O’nu göreese bile O yarattıklarını her daim görücüdür. Bununla beraber bir başka gerçek şudur ki; her birimizin yanında yaptıklarımızı yazan melekler bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerimde bu husus bizlere şöyle aktarılıyor.
مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
"İnsan hiçbir söz söylemez ki, onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen ve (kaydeden) hazır bir melek bulunmasın." (Kaf, 50/18)
Yalan yere şahitlikte bulunmamak ise imanın tezahürüdür. Kur’an-ı Kerim’den bir ayetle yalan yere şahitlik etmemenin, doğru sözleü olmanın müminlik alameti olduğunu beraberce öğrenelim. Furkan süresi 72. Ayette şöyle buyrulmaktadır.
وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا
“Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.” (Furkan, 25/72)
Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde konumuzla ilgili bizlere şu tavsiyelere uymamızı bildirmektedir.
وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌإِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولـئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً
“Hakkında bilgi sahibi olmadığı şeylerin ardına düşme. Gerçekten kulak, göz, ve gönül hepsi (bu durumdan) sorumludur. ”(İsra, 17/36)
فَاجْتَنِبُواالرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ
“O halde pis putlardan sakının; yalan sözden kaçının.”(Hac,22/30)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَالصَّادِقِينَ
“Ey İman edenler! Allah’tan sakının ve doğru sözlülerle beraber olun.”(Tevbe, 9/119)
Hz. Fahr-i Kainat (s.a.s) Efendimiz ise bizlere şu uyarıyı yapmaktadır.
« إنًَّ الصِّدْقَ يهْدِي إلى الْبِرِّ وَإنَّ البرِّ يهْدِي إلى الجنَّةِ ، وإنَّ الرَّجُل ليَصْدُقُ حتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدّيقاً، وإنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إلى الفُجُورِ وإنَّ الفُجُورًَ يهْدِي إلى النارِ ، وإن الرجلَ ليكذبَ حَتى يُكْتبَ عنْدَ اللَّهِ كَذَّاباً »
“Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, Fücura (yani yoldan çıkmaya) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” (Buhari, Edep, 69)
Yalandan sakınıp doğru sözlü olmak dünyamızı da hayra ulaştıracaktır. Bir ayette yalandan kaçınıp doğru sözlü olanlara şöyle müjde verilmektedir.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًيُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab, 33/70-71)
Yalan ve yalancılık çok çirkin bir huydur. Yalan ve yalan yere şahitlik müminin vasfı asla olamaz. Allah (c.c.)’un kendisini gördüğünü ve konuştuklarını kayıt altına aldırdığını bilen ve buna bütün içtenliğiyle iman eden bir kimsenin ağzından yalan çıkması ve hele hele adaleti yanıltmak adına, insanları aldatmak adına yalan yere şahitlikte bulunması düşünülemez.
Değerli Cemaatimiz!
Yalan söylememek ne kadar da değerlidir. Toplum hayatında ne kadar da etkilidir. Efendimizin (s.a.s.) hayatından hepimizce malum olan bir kesiti sunmak isterim. Kâbe’nin tamirinde Kureyşliler "Hacer-i Esved"i yerine koyma sırası gelince anlaşamadılar. Kureyş'in bütün kolları, bu şerefin kendilerine âit olmasını istiyordu. Anlaşmazlık dört gün sürdü, kan dökülmek üzereydi ki, Harem kapısından ilk girecek zâtın hakem yapılarak, onun vereceği karara uyulmasını" teklif edildi. Bu teklifin kabul edilmesiyle Haremin kapısından gerecek olan beklenmeye başlandı. Kapıdan Hz. Muhammed (s.a.s) girince buna o kadar sevindiler ki, “el-Emîn, el-Emîn,” geldi, O’nun vereceği karara razıyız dediler. Hz. Muhammed (s.a.s.), üzerine Hacer-i Esved-i koyduğu yaygının uçlarını Kureyşin ulularına tutturdu; hep berâber, konulacağı yere kadar taşıdılar. Hz. Peygamber (s.a.s.)'de taşı alıp yerine yerleştirdi. Anlaşmazlığın bu şekilde çözümlenmesi herkesi memnûn etti. Böylece büyük bir felâket önlenmiş oldu.
Nesillerimizin doğru sözlü olmaları için, yalandan ve yalan yere şahitlikten korunmak için yapmamız gerekenler var. Aile büyükleri önce kendileri yalan söylememek üzere mutlaka çocuklarına en doğru örnekliliği sergilemelidirler. Sonrada yalan konuşmalara engellemek adına kırıcı olmadan rencide etmeden doğru sözlü olmanın önemini ve gerekliliğini anlatmalı ve hissettirmelidirler.
Biz el-Emin olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in ümmetiyiz. Bize O’nun (s.a.s) yoluna uymak yaraşır. Bize Efendimiz (s.a.s)’in örnekliliğini çocuklarımıza aktarmak yaraşır. Bize yalan yakışmaz. Bize yalan yere şahitlik asla yakışmaz. Müslüman Rabbinin kendisini gördüğünü ve hesaba çekeceğine iman ettiği halde nasıl yalan söyleyebilir ve nasıl yalan yere şahitlikte bulunabilir? Günümüzün derdidir, yalan söylemek ve yalan yere şahitlikte bulunmak. Ülke nüfusunun tamamına yakınının Müslüman olduğu bir toplumda yalan yere şahitlik yapanların varlığından haberdar olmak bizleri üzmüyor mu? Rahatsızlık duymuyor muyuz? Bu nasıl ve ne yaman bir çelişkidir. Hem Müslüman hem yalancı, hem yalan yere şahit. Efendimiz (s.a.s.)’in ifadesiyle bu mümkün değil. Bir Müslüman’da asla bulunmayan iki ana vasıf yalan söylemek ve yalan yere şahitlikte bulunmak.
Cuma Namazına camimizde bir araya gelmiş Çok Muhterem Müslümanlar!
Şu soruyu tekrar soralım. Hayatımız sadece bu dünyadan mı ibaret? Başka bir hayat, ahret hayatı yok mu? Hepimiz iman etmişi ki; Ahiret hayatı gerçek hayat. Ahiret hayatı ebedi hayat. Ahiret hayatı dünya hayatının hesaba çekileceği hayat. Ahiret hayatı içinde cenneti ve cehennemi barındıran hayat. Ahiret hayatı Rabbizin rahmetine nail olabileceğimiz veya Rabbimizin gazabına (Hepimizi Allah zü’l-Celal muhafaza buyursun) duçar olunabilecek bir hayat.
Kısa dünya hayatı için ahret hayatını cehenneme çevirmek doğru mu? Geçici dünyanın menfaatini elde etmek için ahret cennetini bitirmek doğru mu? Elbette değil. Hepimiz aynı kanaatteyiz. Hepimiz aynı şuurdayız. O zaman geliniz! Hep beraber Rabbimizin emrine, Efendimizin sünnetine tabi olalım. Yalan söyleyenlerden, yalan yere şahitlik edenlerden değil, doğru sözlülerden doğru yönde şahitlik edenlerden olalım.
Doğru Sözlülerden olmak için ise doğru söyleyenlerle beraber olalım.
Bu hususu aktaracağımız ayetlerle vaazımı sonlandırıyorum.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَالصَّادِقِينَ
Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.(Tevbe, 9/119)
فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْإِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir. (Hud, 11/112)
Yüce Rabbim cümlemizi yalandan ve yalan yere şahitlikten muhafaza eylesin. Dünya ve ahretimizi mutluluğa ulaştırma adına doğru söz söyleyenlerden doğru davranış sergileyenlerden eylesin. Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Uzman Vaiz