Hurafeler (Vaaz)

Hurafeler

Günümüzde birçok hurafelerin yaygın bir şekilde yapıldığını görmekteyiz. Öncelikle hurafe nedir ve çıkış sebepleri neleredir bunları izah edelim.

Hurafe; Akla ve gerçeğe aykırı, aldatıcı söz demektir. Masal, efsane ve genel olarak gerçek dışı kabul edildiği halde hoşa giden nakil ve rivayetlerde hurafe olarak değerlendirilebilir. Ayrıca hiçbir mantıki izahatı bulunmayan, din adına ileri sürülüp benimsenen batıl inanç ve davranışlarda hurafe kapsamına girmektedir.

Hurafelerin birçok çıkış sebebi vardır. Bunlardan en önemlileri şunlardır:

1.Önceki dinlere ait kültürlerden bazı unsurların İslam Dinine taşınması.

2.Cehalet, yani dini temel kaynaklarından öğrenmemek.

3.Özellikle bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimize dayandırılan uydurma hadisler.

Çağımızda en yaygın hurafelerin başında Türbe ziyaretleri gelmektedir. İslam Din yaratılmış olan mahlukatlar içinde insanın dirisine önem verdiği gibi ölüsüne de önem vermiştir. Ölüm hadisesi gerçekleştikten sonra ölüler temizlenip güzelce kefenlendikten sonra kabirlere konulmaktadır. Kabirlerin ziyaret edilmesinde orda yatan insanlar için hayır duada bulunulmasında hiçbir sakınca yoktur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır. “Size kabir ziyaretlerin yasaklamıştım. Artık, kabirleri ziyaret edebilirsiniz.”<![if !supportFootnotes]>[1]<![endif]> “Kabirleri ziyaret ediniz, Çünkü bu size ahireti hatırlatır.”<![if !supportFootnotes]>[2]<![endif]>

Evliyaların, Allah Dostu olarak kabul edilmiş kişilerin yattığı yerler halk nezdinde “Türbe” olarak adlandırılmıştır. Sonuç itibariyle türbelerde bir kabirdir ve ziyaret edilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Yalnız, bu ziyaretlerde İslam’ın koymuş olduğu ölçülere riayet edilmelidir. Türbelerde konulan bu ölçülere ters ve çok yanlış olan davranışları ise şöyle sıralayabiliriz:

1.Türbelerde yatanlar beşer üstü varlık olarak görmek ve Allah ile kendi arasında aracı olarak kabul etmek.

2. Türbe ziyaretlerini sanki dini bir vecibeymiş gibi telakki etmek.

3.Çaput, bez bağlamak ve mum yakmak.

4.Türbelerde yatanlara adak adamak.

5.Türbelerde yatanlar adına kurbanlar kesmek.

6.Kabrin etrafında bulunan duvar, demir vb. şeyleri öpmek.

7.Türbelere eğilerek girmek.

8.Türbelerde yatıp şifayı orda yatanlardan beklemek.

9.Türbe kapılarına sahip olmak istediği şeyin (mesela ev, araba, çocuk vb.) resmini çizmek.

Yukarıda saymış olduğumuzu davranışlar Müslüman’a yakışan hareketler değildir. Her gün 5 vakit namazımızda Fatiha süresinde bulunan إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ“Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden Yardım dileriz”<![if !supportFootnotes]>[3]<![endif]> manasında ayeti okuduğumuz halde dediğimize muhalif olarak yardımı başka kapılarda aramak çelişki değil midir? İhtiyaçların karşılanmasını ölüden ummak kişiyi şirke sürükleyebilir. Şirk ise Allah’ın bağışlamayacağı en büyük günahlardandır.

Günümüzde üzülerek görmekteyiz ki; Kabirler, insanlara yaratılmış olan her şeyin bir gün ölümü tadacağını hatırlatmalıyken, dünyevi işlere cevap arandığı yerler haline getirilmiştir. Türbe, yatır ve evliya kabristanları ziyaret edenler, ahireti hatırlamalı, orda yatanlarında bir gün bu hayatta yaşadıklarını ama bu dünyadan ayrıldıklarını anlamalı, kendisinin de bir gün kabire gireceğinin farkında olmalıdırlar. Kur’an okuyarak sevabını onların ruhuna bağışlamalıdır. Bu gibi işlemlerin dışında cereyan eden hadiselerin kişiye fayda yerine zarar getireceği unutulmamalıdır.

Günümüzde halkımız arasında birçok şey ya uğurlu sayılmakta yada uğursuz sayılmaktadır. Kimileri ayların, kimileri günlerin veya gecelerin, kimileri hayvanların, kimileri ise bazı eşyaların uğursuzluğuna veya uğurlu olduklarına inanmaktadır.

Hayvanların içinde;

1.Baykuş ötmesi,

2.İnsanın önünden kara kedi geçmesi,

3.İnsanın veya arabanın önünden tavşan geçmesi,

4.Kargaların ötüşü ve horozların vakitsiz ötüşü vb.

Uğursuz sayılan günler veya gecelerde vardır. Bunlar;

1.İki bayram arasında nikah kıyılması veya düğün yapılması,

2.Cuma ve arife günlerinde çamaşır yıkanması veya dikiş yapılması,

3.Gece vakti tırnak kesilmesi, gece aynaya bakılması, yine gece vakti ev süpürmek, geceleyin dışarıya sıcak su dökülmesi,

4.Salı günü temizlik yapılması ve

5.Akşam vakti sakız çiğnenmesi vb.

Uğursuz olduğu kabul edilen şeylerden bazıları ise şunlardır;

1.Sol gözü seğiren kişinin bu olayı kötüye yorumlaması sağ göz seğirirse hayra yorumlaması,

2.Kişinin üzerinde dikiş yapılacaksa veya düğme dikilecekse ağza bir şey alınması yoksa başa sıkıntıların geleceğine inanılması,

3.Kapı eşiğinde oturan kişiye iftira atılacağına inanmak, erkeğin önünden kadının geçmesinden dolayı erkeğin nasibinin kapanacağı

4.Ezan okunurken köpek ulumasını şerre yormak,

5.Evde cam veya porselen gibi bir şey kırıldığı zaman belanın defedildiğine inanmak,

6.Merdiven altından geçmeyi uğursuz saymak,

7.Sağ kulağın çınlaması hayra sol kulağın çınlamasını şerre yormak,

8.Ayakkabı veya terlik ters dönmesini uğursuzluğa saymak,

9.Gece vakti sandık açmayı mezarının açılmasına saymak,

10.Kişinin üzerinden geçildiği zaman boyunun büyümeyeceğine inanmak vb. gibi şeyler halkımız arasında sıkça karşılaştığımız hurafelerdendir.

At nalı, kurt dişi, koç boynuzu gibi şeyler evin dış cephesine asmak, nazar boncuğunu üzerine veya evin içine yahut dışına arabaların içine asmak halkımız arasında uğurlu kabul edilen şeylerdendir.

Yukarda saymış olduğumuz ve halk arasında yaygın olan bu hurafelerin kaynakları ve tarihçeleri bilinmemektedir. Tarihin her döneminde varlığını koruyan hurafeler, insanın ruh ve tabiatına uygun düşmeyen, akla ve mantığa aykırı şeylerdir. İnsanların karşılaştığı problemleri çözmede doğru yolların dışında, yanlış yollara sapmaları hurafeleri iyice yaygınlaştırmıştır. Bu sebeple uğuru veya uğursuzluğu yaratılmış mahlukat’tan beklemek doğru değildir.

Unutmayalım ki; insanın başına Yüce Allah’ın dilemesinden başka hiçbir şey gelmemektedir.

Hurafeleri ortaya çıkaranlar ve bu hurafeleri yaygın hale getirenler için dünya ve ahiret sıkıntısı vardır. Çünkü iyi bir iş yapan kimsenin peşinden o iş devam ettirilirse alınacak sevaplardan payı vardır. Kötü bir iş yapan, kötü bir çığır açan ise o kötü yolda gidenlerin almış olduğu günahlardan bir payı vardır. Bu sebeple yapmış olduğumuz şeyin İslam Diniyle ilgisinin olup olmadığına bakmalı, dünyamız ve ahiretimiz için faydası araştırılmalı ve sadece gönlümüz istedi diye yapmamalıyız. Peygamber Efendimizin bir hadis-i şerifini sizlerle paylaşmak isterim.

“İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayrılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz.”<![if !supportFootnotes]>[4]<![endif]>

Hurafelerin bizler için bir başka zararı ise bidat olarak ortaya çıkmasıdır. Bidat dinde aslı olmayan birtakım batıl ve yanlışlıkları ifade eder ki, Sevgili Peygamberimiz bidatlerden uzak durmamızı istemektedir. Bidat ile ilgili Efendimizden bizlere aktarılan hadisler şöyledir. “Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kabul edilmez.”<![if !supportFootnotes]>[5]<![endif]> “Bundan sonra söyleyeceğim şudur ki: Sözün en hayırlısı Allah’ın kitabıdır. Yolların en hayırlısı Muhammed sallallahu aleyhi ve sel-lem’ in yoludur. İşlerin en kötüsü, sonradan ortaya çıkarılmış olan bid’atlardır. Her bid’at dalâlettir, sapıklıktır.”<![if !supportFootnotes]>[6]<![endif]>

Hurafeler sosyal yaşantıda sıkıntılara sebep olmaktadır. İnanç yanlışlıklarından dolayı Dini yaşantıda sektelere sebep olmaktadır. Hurafeler gerçek anlamda kaçınılmaz ise zaman içerisinde Din olarak telakki edilecektir ki, artık terk etmek günahmış gibi telakki edilebilecektir. Günümüzde bu durumu üzülerek görmekteyiz. İnandığı gibi yaşamayan kardeşlerimiz yaşamlarını inançları haline getirmişler ve yanlış şeylerin ardına takılıp gitmişlerdir. Bu sebeple bizlere hiçbir fayda sağlamayacak olan hurafeleri hayatımızdan atmaya özen gösterelim.

Kuran ve sünnete uymak bizim en temel vazifelerimiz arasındadır. Dinimizi Kur’an ve sünnetten öğrenmekteyiz. Hayatımızda karşılaşmış olduğumuz birçok şeyin Kur’an ve Sünnette olup olmadığını bilir isek hatalara düşmekten o kadar çok korunabiliriz. Bu sebeple Dinimizin iki ana kaynağı olan Kur’an ve Sünneti öğrenmeye gayret göstermemiz bizleri hurafelerden uzaklaştıracaktır.

Ramazan ayında ziyaret edilmesi makbul olan birçok yerler ziyaret edilmektedir. Elbette ziyaret edilecektir. Bunları yasak kapsamında değerlendirmek doğru değildir. Ancak ziyaret esnasında yapılan bazı yanlışlıklar var ki, işte bu gibi tavırlardan kaçınmaya özen gösterelim. Geçmişlerimizi Kur’an’ın nuruyla aydınlatalım. Kendileri ve kendimiz için dua ve niyazda bulunalım. Ölülerimiz ve dirilerim için tövbe istiğfar edelim. Vaazımızın ilk girişinde saymış olduğumuz ziyaretlerle ilgili yanlışlıklardan kaçınalım.

Yüce Rabbim gecenizi mübarek kılsın. İslam’ın özüne ters şeylerle meşgul olmaktan bizleri alıkoysun. Dünya ve ahiretimizi en güzel şekilde kazandıracak doğru davranışları hayat düsturu haline getirmeyi cümlemize nasip etsin. Allah’a emanet olun.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Vaiz

<![if !supportFootnotes]>
 
<![endif]>

<![if !supportFootnotes]> [4]<![endif]> Riyazü’s-Salihin, Hadis No:173

<![if !supportFootnotes]> [5]<![endif]> Riyazü’s-Salihin, Hadis No:171

<![if !supportFootnotes]> [6]<![endif]> Riyazü’s-Salihin, Hadis No:172

Tags

Yazdır   e-Posta