Affetmek (Vaaz)

Affetmek

إِن تُبْدُواْ خَيْراً أَوْ تُخْفُوهُ أَوْ تَعْفُواْ عَنسُوَءٍ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوّاً قَدِيراً

“Bir iyiliği açığa vurur veya gizler yahut bir kötülüğü affederseniz, bilin ki Allah da Affeden'dir, Güçlü Olan'dır.” (Nisa, 4/149)

اللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ العفْوَ فاعْفُ عنِّي

“Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla!

(Tirmizi, Daavât 84)

Sözlükte “bir şeyi yok etmek, izini gidermek, silip süpürmek, fazlalık, artık” gibi anlamlara gelen afv, bir ahlak ve hukuk terimi olarak genellikle, “kötülük ve haksızlık yapanı, suç veya günah işleyeni, hatalı davranını bağışlamak ve cezalandırmaktan vazgeçmek” anlamlarında kullanılmaktadır. (Dini Kavramlar Sözlüğü, Af, afv mad.)

Gün Kur’an-ı Kerim’de bildirilen ayetlerin sırrına mazhar olabilme vaktidir

Affetmek inananların vasfıdır. Bu vasıf Kur’n-ı Kerim’de övülmekte, Müminlerden af yolunun tutulması istenmektedir. Gün olur kardeşlerimizden aleyhimize zararları görebiliriz. Ancak daha büyük zararların önlenmesi noktasında gün affetme yolunu tutma vaktidir.

Şimdi bu hususta Kur’an-ı kerim’de geçen üç ayeti sizinle paylaşmak isterim.

الَّذِينَ يُنفِقُونَفِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَعَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ

“Onlar bollukta ve darlıkta sarfederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran, 3/134)

وَلَا يَأْتَلِ أُوْلُوا الْفَضْلِ مِنكُمْوَالسَّعَةِ أَن يُؤْتُوا أُوْلِي الْقُرْبَى وَالْمَسَاكِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ فِيسَبِيلِ اللَّهِ وَلْيَعْفُوا وَلْيَصْفَحُوا أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْوَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

“İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinler. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli olandır.” (Nur, 24/22)

وَجَزَاء سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِّثْلُهَا فَمَنْ عَفَاوَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ

“Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez.” (Şura, 42/40)

Gün Yusuf (a.s.) Olabilme Vaktidir

Gün olur, kardeşimiz bizi öldürmek isteyebilir. Gün olur, kardeşlerimizden en büyüğü olanı “öldürmeyelim, ama onu kuyuya atalım” diyebilir. Gün olur, kardeşlerimiz kuyuya atmakla kalmayıp, gömleğimize kan sürüp kurtların yediğini babamıza söyleyebilir. Gün olur, bizi sultan yapan Allah (c.c.) onları mağdur durumuna düşürebilir. Gün olur, en çok sevdiğimiz kardeşimize de bize de iftira atılabilir. Gün olur, buda kardeşi gibi hırsızdı damgası bize vurulmak istenebilir. Yapılan her türlü, kötülüğü rağmen, her türlü iftiraya rağmen, her türlü yanlış adımlara rağmen gün Hz. Yusuf olup şu ifadeleri söyleyebilme vaktidir.

قَالَ لاَ تَثْرَيبَ عَلَيْكُمُالْيَوْمَ يَغْفِرُ اللّهُ لَكُمْ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ

Yusuf: “Bugün azarlanacak değilsiniz, Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir.” dedi. (Yusuf, 12/92)

Gün Hz. Muhammed (s.a.s) Efendimizin Ahlakıyla Ahlaklanma Vaktidir

Sevgililer Sevgilisi, Örnekliliğin en güzeli Efendimiz (s.a.s), Mekke’de türlü türlü eziyetler gördü. Ashabı en acı işkencelerden geçirildi. Kimi şehit oldu. Kimileri yetim veya öksüz kaldı. Tüm Müslümanlar tecrit edildi. Muhasara altına alındı. Alış-verişler kesildi. Açlık hat safhaya çıktı. Müslümanlar sırtlarına taş bağladılar.

Gün hüzün günüdür. En güzel eş, Hz. Hatice (r.a.) vefat etmiş, Mekke’de Peygamberimiz (s.a.s)’in hamisi amcası Ebu Talib ölmüştür. Evlatlık Zeyd ile şimdi yolculuk vakti. Mekkeliler eğer ıslah olmayı kabul etmiyorlarsa şehir dışına çıkmak gerek. Hedef Taif. Taif’te bulunanlara İslam Dinini anlatma vaktidir. Ancak Taif ahalisi bu uyarıya kulak tıkar. Dinlememekle kalmazlar. Şehrin sokaklarına dizilir, Hz Peygamber (s.a.s) ile Hz. Zeyd’i taşlamaya başlarlar. Efendimiz ve evlatlığı zeyd yaralandı. Cebrail (a.s.) göründü. Taifte bulunanlara eğer Efendimiz müsaade ederse dağlarını başlarına geçireceği beyanatında bulununca; Af timsali Efendimiz (s.a.s) af yolunu seçti. “Allah’ım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar.” dedi.

 

Gün Hicret günüdür. Tüm Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicrete zorlandığı gündür. Müslümanlar beldelerinden çıkarılmıştır artık. Evleri, toprakları geride kalmıştır Ashabın. Müslümanlar, hiçbir şeylerini alamadan başka memlekete hicret ettiler. Türlü türlü sınavlardan geçtiler. Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te çarpıştılar. Canlarını feda ettiler. Ama gün geldi, çıkarıldıkları memleketleri, gözlerinin nurları Mekke’ye fetih müjdesiyle geri döndüler. Şimdi fetih zamanıydı. Nasr süresinde Yüce Yaratan, Müslümanların tavrını nasıl olması gerektiğini şöyle vurguluyor.

إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ {} وَرَأَيْتَ النَّاسَيَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجاً {} فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَوَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّاباً {}

“Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et; O'ndan bağışlama dile, çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir.” (Nasr, 110/1-3)

Fethin sonunda, kendilerine her türlü eziyetleri gösterenlere karşı artık esaret günleri başlayabilirdi. Ancak “Âlemlere rahmet olarak gönderilen” En Sevgili, Habib-i Kibraya Efendimiz (s.a.s.), En Sevdiğinin Allah-u Teâlâ’nın (c.c.) yolunu, hamd, bağışlanma ve bağışlama yolunu tuttu.  Rabbinin fermanına bağlandı. O fermanda şöyle deniyordu.

خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُر بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ

“Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir!” (Araf, 7/199)

Mekkelilere tıpkı Hz. Yusuf’un kardeşlerine dediği gibi seslendi.

“Tıpkı Yusuf Peygamber gibi ben de ‘Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.’ diyorum. Gidebilirsiniz, hepiniz serbestsiniz” (İbn-i Hişâm, es-Sîre, II, 412.)

Mümin, Kardeşlerine Karşı Merhametlidir

İman etmemizin gerekliliği var. Müslüman olmamızın gerekliliği var. Tek değiliz. Tüm dünyada bulunan Müslümanlar bizlerin kardeşidir. Kardeşlik ise ancak merhamet ile oluşur ve gelişir. Tıpkı Ensar-Muhacir kardeşliğinde olduğu gibi.

Müslümanlar birbirlerine karşı merhamet beslemelidirler. Bu Yüce Rahman’ın bir emridir. Maide süresinde bizlere şöyle buyrulmaktadır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ 

 “Ey iman edenler! Sizden biriniz dinden dönerse, şunu iyi bilsin ki, Allah o şahsın yerine, kendisinin sevdiği ve kendisini seven insanlar getirir. Bunlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı zorlu kimselerdir.”  (Maide, 5,54)

Müslümanlar birbirlerine karşı beslemiş oldukları merhametlerinin bir gereğidir “Affedici” olmak. Affetmek merhamet etmenin tezahürüdür. Bağışlamanın olmadığı birlikteliğin adı merhamet olamaz. Bu sebeple Hz. Peygamber (s.a.s) üç günden fazla Müslümanların birbirlerine küsmesini (birbirlerini terk etmesini) haram olarak ifade buyurmuştur. Müslümanlar arası ilişkilerin nasıl olması gerektiğinin vurgulandığı hadiste şöyle buyrulmaktadır.

لا تَباغَضُوا ، ولا تحاسدُوا، ولاَ تَدابَرُوا ، ولا تَقَاطعُوا ، وَكُونُوا عِبادَ اللَّهِ إخواناً ، ولا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يهْجُرَ أخَاه فَوقَ ثلاثٍ

“Birbirinize kin tutmayınız, hased etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Bir müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir.” (Buhari, Edeb 57)

Affetmek kin tutmamaktır.

Affetmek haset etmemektir.

Affetmek, sırt dönmemektir.

Affetmek, ilgiyi kesmemektir.

Affetmek, kardeşlerimizi üç günden fazla terk etmemektir.

Cuma Namazında Aynı Safta Buluşmuş Kardeşler!

Gün Yüce Yaratanın Affediciliğini Hayatımıza Aktarma Vaktidir.

Sizlere her daim aktarmaktayım. Müslümanlar namazda saflarını nasıl ki, sık ve düzgün tuttukları gibi sosyal hayatta, devletlerarasında da aynı şekilde saflarını sık ve düzgün tutmalıdır. Çünkü safların sık ve düzgün tutulmamasından dolayı namazda nasıl müminlerin arasında şeytanlar dolaşıyorsa sosyal hayatta da safların sık ve düzgün tutulmamasından dolayı şeytanlar aramızda dolaşıyor.  Hem namazda hem de sosyal hayatta saflarımız sık ve düzgün olursa Rabbim gönlümüzü hoş edecek, bununla beraber saflarımızı bozarsak Allah nimetlerini bizlere lutfetmeyecek. Yeniden sizlere şu hadisi aktarmayı bir borç biliyorum.

أَقِيمُوا الصُّفُوفَ وَحَاذُوا بَينَ المنَاكِب، وسُدُّوا الخَلَلَ، وَلِينُوا بِأَيْدِي إِخْوَانِكُمْ ، وَلا تَذَرُوا فَرُجَاتٍ للشيْطانِ، ومَنْ وصَلَ صَفًّا وَصَلَهُ اللَّه ، وَمَنْ قَطَعَ صَفًّا قَطَعهُ اللَّه

 “Saflarınızı düz tutunuz. Omuzları bir hizaya getiriniz. Aralıkları kapayınız. Saf düzeni için elinizden tutup çeken kardeşlerinize yumuşak davranınız. Şeytanın girebileceği boşluklar bırakmayınız. Allah, safları bitişik tutanların gönlünü hoş eder. Safları bitişik tutmayanlara Allah nimetlerini lutfetmez.”

Saflarımızı sık tutmadık. Ruhumuz ağır yükler altına girmiştir. Affetmekle bu ağır yüklerimizden kurtulmuş olcağız.

Saflarımızı sık tutmadık. Aramıza soğuk rüzgârlar girmiştir. Affetmekle kışımızı bahara çevirmiş olacağız.

Saflarımızı sık tutmadık. Aramıza düşmanlık veya intikam girmiştir. Affetmekle dostluğumuza yeniden kavuşacağız.

Hangimizde hata yoktur. Hangimizde yanlışlık yoktur. Yaptığımız ilk yanlışlıkta hemen birbirimizden ayrılacaksak bu nasıl bir kardeşliktir. Şunu düşünün lütfen. Yaptığımız ilk yanlışlıkta Rabbimiz bizi dergâhından kovsaydı hangimiz O’na kul olabilirdik. Affedici olmak Yaratanın الغفور isminin tecellisini hayata aktarmak demektir. Affetmekle bu güzelliklerle bezenmiş olacağız.

Analar-babalar! Evlatlarınızı affedin.

Evlatlar! Ananızı-babanızı affedin.

Eşler! Birbirinizi affedin.

Kardeşler! Kardeşlerinizi affedin.

Vaazımızı her gün yatsı namazından sonra okuduğumuz, bize Miraç hediyesi olarak gelen Bakara süresinin son ayetini aktararak ve ayetteki her bir duaya tüm can-ı gönülden âmin diyerek bitiriyorum.

لاَ يُكَلِّفُاللّهُ نَفْساً إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْرَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْعَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَتُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَاأَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

“Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. “Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”  (Bakara,2/286)

Rabbim kardeşliğimizi daim eylesin. Rabbim kardeşleri birbirine ram eylesin. Rabbim bizi birbirimizden ayırmasın. Ümmet-i Muhammed’e sağlık, sıhhat, afiyet nasip eylesin. Zulüm altında inleyen kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun. Onların zulümlerini dindirsin. Bizlere de kardeşliliğimizin gereğini yerine getirme imkânını nasip eylesin.

Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olunuz.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Uzman Vaiz

Tags

Yazdır   e-Posta