الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ ثُمَّ لاَ يُتْبِعُونَ مَا أَنفَقُواُ مَنّاً وَلاَ أَذًى لَّهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Zekat ve Sadaka-i Fıtr
Muhterem Müslümanlar
İman ettiğimiz üzere zekat, İslamın beş şartından biridir. Zekat özünde sahip olunan malı arttıran, arındıran ve onu temizleyen bir özelliğe sahiptir. Sadaka-i fıtır ise, farz olmamakla beraber Ramazan ayının bitiminde fakirin ihtiyacını karşılamak ve bayrama hem kendisini hem de çocuklarını daha neşeyle hazırlamak üzere verilen sadaka şeklidir. Hutbemin başımda okuduğum ayeti kerimede Cenab-ı Allah bu konuda şöyle buyuruyor: “Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir.”(1) [1]
Aziz Müminler
Şüphesiz zekatın hangi ölçülerde verileceği belirlenmiştir. İster Zekat, isterse sadaka vermek ayet-i kerimede de belirtildiği üzere malı eksiltmez, bilakis artırır. Bunun örneklerini değişik yer ve zamanlarda halkımızda bizler de görmekteyiz. Şüphesiz Allah’ın zenginliğinin sınırı yoktur. Fakat O, biz kullarını ancak imtihan eder. Yoksulların azlık karşısında şükredip, nimete ulaşmak için çalışmalarını, zenginleri ise mala olan tamahlarını yok etmeyi hedefler. Hz.Peygamber (sav) bir hadis-i şeriflerinde :”Kim malının zekatını sevab umarak verirse ona sevab verilir, kim de zekat vermezse biz zekatı ve malın yarısını(cezalı olarak)alırız.Bu Rabbimizin kesin emridir.”[2] buyurmaktadır. Bakara suresinde Cenab-ı Mevla: “İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.”[3] buyurarak zekatın önemini bizlere bildirmiştir.
Kıymetli Cemaat
Zekatın ve sadakanın dini boyutu olduğu gibi toplumsal ve sosyo-ekonomik bir yönü de vurgulanmıştır. Zekat ve sadaka, vereni dinen ve psikolojik olarak rahatlattığı gibi zekata muhtaç kimselerin de mali ihtiyaçları karşılanır. Bu sayede toplumda birlik ve dayanışma sağlanır. Unutulmamalıdır ki; Zekat Mükellefin borcu olduğu gibi, muhtacın da hakkıdır.
Zekatın ve sadakanın ne kadar önemli ve güzel işlere vesile olduğunu birlikte hatırlayalım. Hz.Osman döneminde fakirlik nerdeyse bitmiş zekat ve sadaka verecek kimse bulmakta çok zorluk çekilmiştir. Fatih Sultan Mehmet zamanında ise sadaka taşları tahsis edilmiş, zekat ve sadaka paraları muhtacın gönlünü kırmamak, verenin de başa kakmasını önlemek amacıyla sokaklardaki bu yerlere konurdu. Bu yerlerdeki paraların aylarca kaldıktan sonra alındığı rivayet edilir.
Sevgili Kardeşlerim
Gördüğümüz gibi zekat ve sadaka layıkıyla yerine getirildiğinde hem verene, hem muhtaca ve hem de topluma olan faydası ortadadır. Gelin bu iyilikten mahrum kalmayalım.
Hutbemi Yunus Emre’nin dizeleriyle bitiriyorum.
Geçip Gitmek Diler İsen
Ya Düşmeyeyim Der İsen
Şol Kazandığın Malını
Hak için Vermek Gerek
Mehmet Fatih Nuri UYSAL
Şuhut Paşacık Köyü Camii İmam-Hatibi