Çanakkale Zaferi ve Şehitlik Mertebesi

Çanakkale Zaferi ve Şehitlik Mertebesi

18 Mart Çanakkale Zaferinin yıldönümü ve şehitler haftası olması sebebiyle bu haftaki vaazımızda Şehitlik ve gaziliğin öneminden, Ecdadımızın Çanakkale’de göstermiş olduğu üstün başarıdan söz etmeye, bu yüce duyguları anlamaya, anlatmaya çalışacağız.

Öncelikle şu hususu siz kıymetli cemaatimize aktarmak isterim ki; Çanakkale tıpkı, Bedir, Uhud ve Hendek gibi, Malazgirt gibi, Kurtuluş Savaşımız gibi bir ruhun eseridir. Bu ruhu özellikle birçok sıkıntılardan geçtiğimiz şu günde yeniden hayatımıza aktarmaya ihtiyacımız vardır.

Çanakkale ecdadımızın birlik ve beraberlik içerisinde neler yapabileceğinin en büyük göstergesidir. Çanakkale sadece düne ait bir olay değildir. Tarihte kalmış ve sadece tarih sahnelerinde yer alacak bir mücadele değildir. Çanakkale'nin günümüze aktaracağı bir çok özelliği var. İşte bugün yeniden Çanakkale'yi ele alma aynı ruhu oluşturmaya ihtiyacımız var. 

Yüce Ecdadımızın bütün savaşlara başlarken ifade ettiği önemli bir söz, İslam Dininin vermiş olduğu manevi duygular ile, geçmişten getirdiğimiz kültürümüzün özümsenerek birleştirilmesi neticesinde ortaya çıkan bir söz: “Ölürsem şehit, kalırsam Gazi” Bu söz Müslüman Milletimiz ile ne kadar özdeşleşmiştir. Bu duygulara sahip olmaktan bizlerde şeref duyuyoruz. Yüce Ecdadımızın vatanının düşmana terk etmediği gibi bizlerde aynı şekilde vatanımızı çiğnetmeyeceğimizi şerefle ifade ediyoruz.

 

Bedrin Aslanları gibi şanlı bir mücadeleye imza atılmasıdır Çanakkale

Üstad Merhum Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Şehitlerine atfettiği şiirinde ne güzel ifade etmektedir.

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...

Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın.

Tarihe gömülmeyen aslanların mücadelesidir Çanakkale. Tıpkı Bedir gibi. Bedir bir varoluş-yokoluş mücadesidir. Bedir az olanların çok olanlar galebe çalacağının ispatıdır. Bedir mühimmatsız olanların donanımlı olanlara karşı zaferidir. Bedir İnsanların azmi Yaratanın'da desteği olduğu müddetçe zafer elde edilebileceğinin göstergesidir. İşte Çanakkale'de Bedir gibi. Çanakkale'de bir varoluş-yokoluş mücadelesi verilmiş, mühimmat eksikliğinin başarısızlığa götürmeyeceği anlaşılmış, birlik ve beraberlik içerisinde mücadele edilir ve Yüce Allah'tan destek gelirse aşılmaz dağların aşılacağı anlışılmış, azların çoklara karşı zafer elde edebileceği bir daha ispatlanmıştır.

Tarihi bir hikaye gibi okunmamalı Çanakkale. Günümüze aktarmalıyız Çanakkale'yi. İslam Dininin kişiye ne gibi güzellikler kazandırabileceğini Çanakkale ile yeniden gündemimize taşımalıyız.

Birlik ve beraberliğimize, devletimizin bölünmez bütünlüğüne, kültürümüzün yozlaştırılmak istenmesine, bizi bizi yapan asıl değerlerden vazgeçilmesi için çaba gösterilmesine biz Çanakkale Ruhu ile karşılık vereceğiz.

Çanakkale Zaferinden sonra düşmanlar Çanakkale'yi savaşsız geçmiş ve İstanbul'u işgal etmiş olabilirler. Bu Çanakkale Zaferini anlamsız hale, boş yere yapılan bir mücadele haline getirmez. Yedi düvel Çanakkale ile bildiki, Milletimiz yeri ve zamanı geldiğinde bağımsızlığı için her türlü mücadeleyi gösterecektir. Çanakkale Zaferi yaşanmasaydı, Çanakkale ile başarı elde edilemeseydi, sayısal anlamda az ve muhimmat eksiğine rağmen, çoklara ve güçlülere karşı başarı gösterilmeseydi, azimler kırılsaydı, Kurtuluş Savaşımızın başarısıydan bahsedebilir miydik acaba? Bağımsızlık mücadelemiz Çanakkale ile başladı. Düşman orduları tüm Ülkemizi paylaşsa bile, Aziz Milletimiz bu mücadeleden vazgeçmedi. Vatanın bir karış toprağını düşmana vermek yerine ölmeyi şehit kalmayı gazi bilerek Milli bir Mücadele başlattı. İşte bugün neslimize yeniden bu ruhu kazandırma vaktidir. 

 

Toprak uğrunda ölen varsa vatandır

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

 İnsanoğlunun kendisine verilmiş en kıymetli nimetlerin başında hayatı gelmektedir. İnsanın kendisine sunulmuş olan bu hayatını din, vatan, millet, bayrak, namus gibi milli ve manevi değerlere adaması ise, dünya ve ahiret için en yüksek mertebelere ulaşmasına vesiledir. Toprağı değerli kılanda, toprağı vatan parçası yapanda O'nun uğrunda ölebilecek olanların varlığı ile ilgilidir. İşte İslam Dinini benimsemiş ve hayat tarzı haline getirmiş Aziz Milletimiz bu uğurda ölmeyi şeref saymış ve şehadet mertebesine ulaşmıştır.

Allah rızası doğrultusunda kişinin canını feda etmesine şehitlik denir. Şehit ise, Allah yolunda canını veren kimsedir. Şehit olan kişiye bu adın verilmesinin sebebi, cennete gireceğine şahitlik edilmesinden, şahadet anında bir takım rahmet meleklerin yanında bulunmasından,  Cenâb-ı Allah'ın mânevî huzurunda rızıklandırılacak olmasından dolayıdır.