Bu dünya hayatını tek başımıza yaşayamamaktayız. İçerisinde yetişmiş olduğumuz bir aile yuvası, yaşam bulduğumuz sosyal çevremiz, mensubu olduğumuz bir toplumumuz var. Hayatımızın her safhasında bu birlikteliklere ihtiyaç duymaktayız. Aile yuvası içerisinde büyüyemeyen insanlar, hayatları boyunca bu üzüntüyü içlerinde taşımakta, sosyal çevresi olmayan insanlar ise sosyalleşememekte ve bunun sonucunda ilişkiler sekteye uğramakta, içerisinde yaşanılan topluma karşı çıkanlar, o toplumun getirmiş olduğu kültürden, toplumun en önemli yapısı olan milli ve manevi değerlerden yoksun yaşayanlar ise, toplumlara karşı huzursuzluk çıkarabilmektedir. Bu sebeple hayatımızın her safhasında öyle bir inanç içerimizde olmalı ki, insanlarla olan ilişkilerimizde maddi ve manevi zararlardan bu duygu vesilesi ile kaçınmalı, doğal çevreyle olan yaşantımızda ise, doğal çevreyi korumaya yönelik davranış şekillerini hayatımıza aktarabilmeliyiz. İşte bu inanç Allah inancıdır.
Bu alem, bu alem içindeki dünya, bu dünya içindeki dağlar, taşlar, okyanuslar, denizler akarsular, ağaçlar, yeşillikler ve her şeyin kendisi için yaratıldığı insan hepsi Allah tarafından var edilmiştir. Yaratan Allah, rızıklandıran Allah, Hayat veren Allah ve öldüren Allah’tır. Hayatımızın her safhasında Allah inancına ihtiyacımız vardır. Nitekim, Allah inancı içerisinde olan insanlar hem kendilerine hem de diğer insanlara zarar gelici hiçbir hususu yerine getirmezken, Allah inancının unutulması neticesinde dünya ve ahiret sıkıntılarına maruz kalınmaktadır. Kişi her daim Allah’ın kendisiyle beraber olduğunu unutmamalıdır. Allah inancının canlı tutulmasının en önemli yolu ise İhsandır.
İhsan; Sözlükte "bir şeyi iyi ve güzel yapmak, iyi, güzel ve yararlı fiil işlemek, iyilik etmek, ikram ve in'am'da bulunmak" anlamlarına gelir. Istılahta ise, Allah'a kulluk olan her görevi en iyi bir şekilde, önemseyerek, hakkıyla ve layıkı vechiyle yapmak, îmân, iş, ibâdet, muâmelât, yönetim, yargı vb.... insanın yaptığı her işi ve görevi şartlarına, kurallarına ve tekniğine uygun olarak estetik, sağlam, güzel, kaliteli, en iyi ve en mükemmel bir şekilde yapmayı ifade eder. İnsanlar açısından ihsân, üç kısımda zikredilebilir: 1) Allah'a karşı ihsân. Bu, şartlarına uygun îmân etmek, emir ve yasaklara uymaktır. 2) İnsanlara karşı ihsân. Bu, insanın ana-babasına, eş ve çocuklarına, komşu ve akrabalarına, insanlara iyilik yapmak, iyi davranmak, haklarına riâyet etmek ve kusurlarını bağışlamaktır. 3) Kişinin kendisine karşı ihsânı. Bu, îmân edip sâlih ameller işleyerek Allah'ın rızasını, rahmet, mağfiret, nimet ve cennetini kazanmasıdır. Allah'a ve insanlara yapılan ihsân da aslında kişinin nefsine karşı ihsânıdır.<![if !supportFootnotes]>[1]<![endif]>
Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz bizlere İhsanı emretmektedir. Ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır.
إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” <![if !supportFootnotes]> [2]<![endif]>
İhsan Kavramını Sevgili Peygamberimizden bize aktarılan ve Cibril Hadisi diye meşhur olmuş hadisten şöyle öğreniyoruz. Ömer İbnü’l-Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi: Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve:
- Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdu. Adam:
- Doğru söyledin dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti. Adam:
- Şimdi de imanı anlat bana, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir” buyurdu.
Adam tekrar:
- Doğru söyledin, diye tasdik etti ve:
- Peki ihsan nedir, onu da anlat, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu.
Adam yine:
- Doğru söyledin dedi, sonra da:
- Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi.
Adam:
- O halde alâmetlerini söyle, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalarda birbirleriyle yarışmalarıdır ” buyurdu.
Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu. Ben:
- Allah ve Resûlü bilir, dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “O Cebrâil’di, size dininizi öğretmeye geldi” buyurdu.<![if !supportFootnotes]>[3]<![endif]>
Sevgili Peygamberimizin de ifade ettiği üzere ihsan, kişinin Allah’ı görüyormuşçasına hayatını sürdürmesidir. Nitekim biz belki Allah’ı görememekteyiz, ama O bizi elbette görmektedir. Bir ayette bu hususa şöyle işaret edilmektedir.
إِنَّ اللّهَ لاَ يَخْفَىَ عَلَيْهِ شَيْءٌ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء
“Şüphesiz yerde ve gökte Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz.”<![if !supportFootnotes]>[4]<![endif]>
Yüce Rabbimize karşı hiçbir şeyimiz gizli kalmadığı gibi ayrıca, yapmış olduğumuz şeyleri ise melekleri aracılığı ile kayıt altına aldırmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır. إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
“Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir.”<![if !supportFootnotes]>[5]<![endif]> Yukarıda zikrettiğimiz ayetler ve hadisler ışığında şu husus hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir ki, merkezinde İhsanın yer aldığı İman, İslam ve Ahlak anlayışı kula hem dünya hem de ahiret mutluluğu getirecektir.
İnsan hayatında ihsanın hakim olması, başta ana-baba olmak üzere diğer insanlara karşı iyi davranışlar sergilemesine sebep olacaktır. Yüce Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de özellikle ayet sonlarında bizlere bildirmiş olduğu “Allah (Muhsinleri ) iyilik yapanları sever” ifadelerinden önceki ifadeler incelendiği zaman Muhsinlerin nasıl davranması gerektiğini, Muhsinlerin özelliklerinin neler olması gerektiğini görmekteyiz. İlgili ayetler ve bu ayetlerde geçen Muhsin (iyilik yapanlar)’ın özellikleri şöyledir.
“Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun. Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah (Muhsinleri) iyilik edenleri sever. Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.” <![if !supportFootnotes]> [6]<![endif]>
“Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et” demekten ibaretti. Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükafatını verdi. Allah güzel davrananları sever.”<![if !supportFootnotes]>[7]<![endif]>
وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئاً وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراً
“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”<![if !supportFootnotes]>[8]<![endif]>
فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
“Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah iyilik yapanları sever.”<![if !supportFootnotes]>[9]<![endif]>
وَاصْبِرْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ
“Sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını zayi etmez.”<![if !supportFootnotes]>[10]<![endif]>
Bir başka ayette mealen şöyle buyruluyor. Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yûsuf musun?” dediler. O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını zayi etmez” dedi.<![if !supportFootnotes]>[11]<![endif]>
Allah-u Teala Takva ve İhsanı aynı ayette zikrederek iki önemli hususa riayet edenlerle beraber olduğunu bizlere şöyle müjdelemektedir.
إِنَّ اللّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَواْ وَّالَّذِينَ هُم مُّحْسِنُونَ
“Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir.” <![if !supportFootnotes]> [12]<![endif]>
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde aile hayatında ihsanı iyilik yapmayı istemektedir. Bizlere şöyle buyurmaktadır. “Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”<![if !supportFootnotes]>[13]<![endif]> Bir başka ayette ise Muhsinler müjdelenmektedir. “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. (Muhsinleri) İyilik edenleri müjdele.”<![if !supportFootnotes]>[14]<![endif]>
Günlük hayatımızda birçok sıkıntılarla karşılaşmaktayız. Nitekim bu hayat dünya hayatı. Dünya hayatı ise bir imtihan. İmtihandan başarılı olmak ise kolay değil. İşte yaşadığımız bu dünya hayatındaki imtihanımızı en güzel şekilde geçirip, ahiret hayatında mutlu olanlardan olmak istiyor isek İhsan bizim için bulunmaz bir davranış şeklidir.
Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmek ve gerektiğinde Allah rızası için her türlü maddi ve manevi sıkıntılara katlanmak ihsan şuurunun insana kazandırmış olduğu en önemli davranış şeklidir. İnsan bu şuurla çevresinde bulunan insanlardan kaynaklanan sıkıntılara daha anlayışla yaklaşabilecektir. Anlayış ise sıkıntıların artmasına değil azalmasına sebeptir. Bu dünya hayatına kavga etmeye değil, huzurlu bir hayat sürmeye geldik. Bu huzur ise ihsan şuurunda gizlidir. Yunus Ermenin dizelerinde dile getirildiği üzere,
"Ben gelmedim davi için
Benim işim sevgi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmağa geldim."
İhsan özveride bulunmaktır. Aile hayatında eşimize karşı özveri, arkadaşlıklarımızda arkadaşımıza karşı özveri, toplum yaşantımızda insanları kırmadan, incitmeden ve asla ayrım gözetmeden hepsine karşı özveri ve Yaratılana karşı Yaratandan dolayı özveri. İhsan uzaklaştırmayı değil yaklaştırmayı gerektirir. İhsan nefreti değil sevgiyi gerektirir. Çünkü Allah’ın mukarebesi (gözetimi) altında olduğunu unutmayan insan dünyaya asıl geliş amacını nasıl unutabilir ki.
"Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim
Dünya kimseye kalmaz."
Yunus Ermenin dizelerinde de ifade ettiği üzere dünya kimseye kalmamaktadır. Bu dünyada baki kalan iyiliktir. Kötülük ise hiçbir zaman payidar olmamıştır. Dünya her daim insanların başına felaket getirenleri hatırlamak istemezken, insanlar için iyi şeyler ortaya koyan insanları her daim rahmet ve minnetle anmaktadır.
İhsan içimizin dışımızdan daha da temiz olmasıdır. Mevlana’nın ifadesiyle “Ya göründüğün gibi ol, yada olduğun gibi görün”. İhsan kişiye iç temizliği sağlar. Yüce Rabbinin kendisinden haberdar olduğunu bilen insan içinde bulunmuş olduğu günahlarla O’na varmayı arzu etmez. Bu sebeple devamlı tövbekardır ihsan şuurunda olan insan. Hırsızlığa el uzattığı zaman Allah’ın kendisini gördüğünü bilen ahirette bunun hesabını kendisinden soracağını düşünen insan hırsızlığı el uzatmayacaktır. Zina yapmak isteyen, Allah’ı her daim hatırında tutarak elbette zinaya yaklaşamayacaktır. Bir kimse için iftirada bulunan insan Allah’ın kendisine şah damarından daha yakın olduğunu bile bile nasıl iftira atacaktır. Allah’ın kendisini her daim gözetlediğini ve kendi yaptıklarını yazması için melekler görevlendirdiğini bilen bir insan kolay kolay yalan söyleyebilir mi? gıybet edebilir mi, insanlar arasında laf taşıyabilir mi? velhasıl hatalar içerisinde olabilir mi?
İhsan kişiye sabrı kazandırır. Sabır ise kişiye dünyada huzuru ahirette cenneti kazandırır. Bu sebeple İhsan şuuru içerisinde olan insanlar, başlarına gelen sıkıntıları Rabbinin kontrolünde olduğunu bildiğinden dolayı metanetini hiçbir zaman kaybetmeyecektir. İnsanlar arasında yılmadan sabırsızlık göstermeden iyilikleri emretmeye, kötülüklerden sakındırmaya çalışacaktır.
İhsan ibadeti gerektirir. Allah’ı bilen Allah’tan haberdar olan insan elbette O’nun isteklerini yerine getirmede tereddüt etmeyecektir. Nitekim Yüce Rabbimizin isteklerinde ve yasaklarında nice hikmetler vardır. Bu sebeple emir ve yasaklara riayet elbette kendi faydamıza olacaktır.
İhsan her işte samimiyeti gerektirir. İmanda, ibadette, ahlakta yaşamın her alanında samimiyet. İmanda samimiyet çünkü insanın içinde saklamış olduklarını ve dışa yansıttıkları Allah-u Teala bilmektedir. İbadette samimiyet, çünkü samimi olmayan, insanların görmesi ve kendisini takdir etmeleri için yapılan ibadet yapana dünya hayatında fayda sağlasa da ahiret hayatında hiçbir fayda sağlamayacaktır. Ahlakta samimiyet, çünkü ahlaki ilkeler samimiyet vesilesi ile kemale erecektir. Yaşamın her alanında samimiyet, çünkü hayatın güzelliğinin temelinde samimiyet vardır. Samimiyetin temelinde ise ihsan var.
İhsan iyi olandır ve iyi olanda yapılmalıdır. Yüce Allah yaratmış olduğu her şeyi ihsanla yaratmıştır.<![if !supportFootnotes]>[15]<![endif]> Yaratılan hiçbir şeyde çirkinlik yoktur. Çirkinlik insanların eliyle tezahür etmektedir. Allah-u Teala üzümü yaratmış insanlar ondan şarabı üretmişlerdir. Allah yaşamı yaratmış, insanlar silah icat ederek birbirlerini yok etmeyi meydana getirmişlerdir.
İhsan yaptığını güzel yapmaktır. Sevgili Peygamberimiz hayvanları kurban ederken dahi ihsanla davranmamızı yaptığımız işi en güzel şekilde yapmamızı istemektedir. Hadiste Efendimiz şöyle buyurmaktadır. “Allah her şeyde ihsan ile davranılmasını kullarının üzerine gerekli kılmıştır. Bundan dolayı öldürdüğünüzde güzel davranın, hayvanların kesiminde güzel davranın”<![if !supportFootnotes]>[16]<![endif]> Yapılan işler kötülük amaçlı olunca neye yaramaktadır. Yaratan memnun olmadığı gibi insanlarda memnun olmamaktadır. Bu sebeple hayatımızın her safhasında her ne yapıyorsak, hangi işle uğraşıyorsak uğraşalım yaptığımızı güzel yapmalı, Allah’ın ve kullarının rızasını kazanma yollarını aramalıyız.
Sonuç itibariyle ihsan saygıda kusur etmemektir. Allah’a saygı, ana-babaya saygı, ailede eşler arası saygı, kardeşine saygı, akrabaya saygı, komşuya saygı, toplumda yaşam bulan insanların hepsine saygı. Trafikte saygı, sporda saygı, alışverişte saygı, Bizi gören, bizi gözetleyen, her daim yanımızda olan, yaptıklarımızı yazdıran ve hesaba çekecek olan biri var, Allah var. İhsan Allah’ın bizi görüyormuşçasına kulluk etmekse, her daim saygı elbette kendi menfaatimize olacaktır.
Birbirimizle olan ilişkilerimizde bozulma olmamasını arzu ediyorsak, razı olunan bir hayat yaşamak istiyorsak, sevdiğimiz ve sevildiğimiz bir hayat düşlüyorsak hepsinin başında ihsan şuurunu hayatımıza aktarmamız gerekecektir.
Yüce Rabbim, bizleri Kendisini hakkıyla bilenlerden eylesin. Kendisine layıkıyla kul olmayı, Habibine layıkıyla ümmet olmayı nasip eylesin. Birbirimize saygıda kusur etmeyen, birbirine karşı özverili ve anlayışlı olanlardan eylesin.
Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Vaiz
<![endif]>
<![if !supportFootnotes]> [1]<![endif]> Dini Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, “İhsan” md.
<![if !supportFootnotes]> [2]<![endif]> Nahl, 16/90
<![if !supportFootnotes]> [3]<![endif]> Müslim, İman, 1, Buhari, İman, 37
<![if !supportFootnotes]> [4]<![endif]> Al-i İmran, 3/5
<![if !supportFootnotes]> [5]<![endif]> Kaf, 50/17
<![if !supportFootnotes]> [6]<![endif]> Al-i İmran, 3/134-135
<![if !supportFootnotes]> [7]<![endif]> Al-i İmran, 3/147-148
<![if !supportFootnotes]> [8]<![endif]> Nisa, 4/36
<![if !supportFootnotes]> [9]<![endif]> Maide, 5/13
<![if !supportFootnotes]> [10]<![endif]> Hud, 11/115
<![if !supportFootnotes]> [11]<![endif]> Yusuf, 12/90
<![if !supportFootnotes]> [12]<![endif]> Nahl, 16/128
<![if !supportFootnotes]> [13]<![endif]> Nisa, 4/128
<![if !supportFootnotes]> [14]<![endif]> Hac, 22/37
<![if !supportFootnotes]> [15]<![endif]> Secde, 32/7
<![if !supportFootnotes]> [16]<![endif]> Ebû Dâvud, Edâhî, 11