Yüce Allah insanı muhatap olarak kabul etmiş, bu vesile ile ona değerlerin en büyüğünü vermiştir. Bu sebeple insan başıboş bırakılmamış, peygamberler, onlarla beraber kitaplar gönderilmiş ve kutsal bir din tebliğ edilmiş, insanoğlunun dünyasını ve ahiretini huzura kavuşturması amaçlanmıştır. Yüce Rabbimizin göndermiş olduğu bütün dinlerin temel hedefi insandır. İnsanın en doğru inanç esaslarını benimsemesi, salih ve kabul görmüş bir ibadet hayatı sergilemesi, ahlaken olgunluğa ulaşması istenmiştir. İnsanoğlu ise Allah-u Teala’nın kendilerine göndermiş olduğu inanç sistemlerini gerçek anlamda benimsememiş ve sonuçta en son en kamil ve ahirete kadar varlığın devam ettirecek İslam Dini, en son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) ile gönderilmiştir.
İslam Dini, iman ilkelerini insanlara benimsetmek, ibadet esasların hayatlarına aktarmanın yanında ahlaki ilkeler getirmek suretiyle bireylerin en huzurlu bir yaşam sürmelerini sağlamaktadır. Nitekim İslam Dininin kendisiyle gönderildiği son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimizin alemlere rahmet olarak gönderilmesiyle beraber ön plana çıkartılan en önemli özelliği ise, ahlakıdır. Bir ayette Efendimiz için şöyle buyrulmaktadır.
وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.”[1] Sevgili Peygamberimizde bir hadisinde bu hususu şöyle ifade etmektedir. “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim”[2]
İslam ahlakının ilk ana kaynağı Kur’an-ı Kerimdir. Peygamberimizin ahlâk ve yaşayışı Hz. Aişe annemize sorulduğu zaman "Siz Kur’an okumuyor musunuz? O’nun ahlâkı Kur’an’dan ibâret idi.”[3] buyurarak bizleri Kur’an’a yönlendirmektedir. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim insanların uymaları gereken birçok ahlaki ilkeler sunmuştur. Güzel ahlak teşvik edilirken, çirkin huylar ise kınanmıştır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz bizlere güzel huyları yerine getirmemizi emretmekte, çirkin huyları ise bize yasak kılmaktadır. Ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır.
إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” [4]
Kur’an-ı Kerimde geçen ve bizlerden istenilen ilkeler ve bu ilkeler ile ilgili ayet-i kerimeler şunlardır.
İyilik, İyi Davranmak ve Güzel Söz Söylemek:
وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ
“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.”[5]
وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئاً وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراً
“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”[6]
Sözün güzel söylenmesinin önemi ise bizlere şöyle bildirilmektedir.
قَوْلٌ مَّعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِّن صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى وَاللّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ
“Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, acelesi de yoktur.”[7]
Doğruluk:
إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
“Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!”[8] Bir başka ayette mealen doğru olanlar için şöyle müjdeler verilmektedir. “Allah şöyle diyecek: “Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.” Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’dan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır.”[9]
Sabır:
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ
{} الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.”[10]
Tevazu:
وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْناً وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَاماً
“Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler.”[11]
İffetli Olmak:
قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ أَزْكَى لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ
“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar…”[12]
İnfak (Maddi Yardım) Etmek ve Yardımlaşmak:
الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرّاً وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
“Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.”[13] Diğer bir ayette, “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.”[14] buyrulmuştur.
وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْ عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
“…İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.”[15] Bir başka ayette şöyle buyrulur. “Allah’a ve Resülüne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allah yolunda) harcayın. İçinizden iman edip de (Allah yolunda) harcayanlar var ya; onlar için büyük bir mükafat vardır.”[16]
Sözünde Durmak:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ {} كَبُرَ مَقْتاً عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.”[17] Bir diğer ayette mealen şöyle buyrulur. “Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir.”[18]
Bağışlama (Affedicilik):
“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[19] Bir diğer ayette Sevgili Peygamberimizin örnek bir tavrı övülmekte ve müminlere bu husus hatırlatılmaktadır. “Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”[20]
Adalet, Adil Olmak:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاء لِلّهِ وَلَوْ عَلَى أَنفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ إِن يَكُنْ غَنِيّاً
أَوْ فَقَيراً فَاللّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلاَ تَتَّبِعُواْ الْهَوَى أَن تَعْدِلُواْ وَإِن تَلْوُواْ أَوْ تُعْرِضُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيراً
“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.”[21] Yine bir çok ayette Yüce Rabbimiz adaleti ve adil olmayı bizlere emretmektedir. Yüce Rabbimiz bizlere şöyle buyurmaktadır. “Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.”[22] “Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.”[23]
Zandan sakınmak, Gıybet Etmemek ve Kusur Araştırmamak:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيراً مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضاً أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
“Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”[24]
İftira:
إِنَّ الَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ لُعِنُوا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ {}
يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
“İffetli ve (haklarında uydurulan kötülüklerden) habersiz mü’min kadınlara zina isnat edenler, gerçekten dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok büyük bir azap vardır.”[25]
Yalan Söylemek:
إِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَأُوْلـئِكَ هُمُ الْكَاذِبُونَ
“Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.”[26] Bir başka ayette yalan kaçınılmamız istenmektedir. “…Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.”[27] Yalan sözlerin Allah’a isnat edilmesi ise kınanmaktadır. “Yalan sözlerle Allah'a iftira edenden veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler!”[28] “Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.”[29]
Kibir:
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحاً إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.”[30] Kibirli olmayanlar ahiret hayatının güzellikleriyle müjdelenirken, kibirlenenlerin yerini ise ateş olduğu bildirilmektedir. “İşte ahiret yurdu; biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir.”[31] “İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin dönüp gidecekleri yer ne çirkindir!”[32]
Cimrilik ve İsraf:
وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ هُوَ خَيْراً لَّهُمْ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَّهُمْ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُواْ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلِلّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
“Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”[33]
Kur’an-ı Kerim helal olan şeylerden yenilip içilmesini ama israf edilmemesini istemektedir. Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyuruyor.
وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
“Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez.”[34] Bir başka ayette ise, bizlere harcama yaparken ne cimrilik yapmayı nede saçıp savurmayı istemektedir. Orta bir yol önermektedir. İlgili ayette şöyle buyrulmaktadır. “Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.”[35]
Cana Kıymak (Adam Öldürmek):
مَن قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعاً وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعاً
“…Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır…”[36] Diğer bir ayette kasten mümin bir insanı öldürenin ahirette cezasının cehennem olacağı şöyle bildirilmektedir. “Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”[37]
Gösteriş (Riya):
“Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.”[38] Diğer bir ayette ibadette gösteriş yapanlara uyarı yapılmaktadır. “İşte (şu) namaz kılanların vay haline, Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar.”[39]
İçki İçmek ve Kumar Oynamak:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ {} إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ
“Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?”[40]
Zina ve Fuhuş:
وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً
“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.”[41] Diğer bir ayette ise Yüce Rabbimiz kullarından razı olmayacağı davranışları şöyle bildirmiştir. “Rahmanın İyi Kulları, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar.”[42]
Bozgunculuk (Fesat) Çıkarmak ve Haset Etmek:
“Ki (bunlar) Allah'ın ahdini onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar işte bunlardır.”[43] Bir başka ayette yeryüzünde bozulma meydana gelişinin asıl sebebinin insanların kendi yapmış oldukları bozgunculuktan kaynaklandığı şöyle bildirilmektedir. “İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.”[44]
Kuran’ı Kerimin sondan bir önceki süre olan felak süresinde ise haset yapanların şerli olduğu ve onların şerrinden Allah’a sığınılması gerektiği bildirilmektedir. De ki:"Ben ağaran sabahın Rabbine sığınırım, Yarattığı şeylerin şerrinden, Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, Ve düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden, Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!”[45]
Alay Etmek:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا خَيْراً مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاء مِّن نِّسَاء عَسَى أَن يَكُنَّ خَيْراً
مِّنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.”[46]
Haksız Kazanç ve Rüşvet:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ
إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيماً
“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.”[47] Diğer bir ayette ise haksız kazancın yanında rüşvet vermekte yasaklanmıştır. Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır.
وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقاً مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
“Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin.”[48]
Sonuç itibariyle Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim insan için en güzel ahlaki ilkeleri emretmiş, nefse hoş gelse de insana zarar veren kötü ahlaki ilkeleri ise yasak kapsamına almıştır. Bu ise yaratılanın kendi menfaati içindir. Çünkü dünya huzurunun yanında ahiret mutluluğu olan cennete girecek olan insan iken, dünya sıkıntısının yanında ahiret azabı olan cehenneme girecek olan da insandır. Bu sebeple olgun bir insan olmak, kamil bir imana sahip olmak ve ahlaki güzellikler ile bezenmek kendi lehimizedir.
Bu dünya hayatında Rabbimizin ve insanların rızasını kazanmak için adaletli olmalı, iyilik yapmalı, doğru söz söylemeli, tevazulu, iffetli ve sabırlı olmalı, bizde olanları olmayanlara aktarmak suretiyle yardımda bulunmalı, yalan söylememeli, insanları zan altında tutmamalı, gıybet etmemeli, iftirada bulunmamalı, cana kıymamalı, haksız kazanç yollarının tümünden uzak kalmalı, fuhşiyata ve zinaya düşmemeli, gayri meşru yolların tümünden kaçınmalı, kibri hayatımızdan çekip almalı, insanları alaya almamalı, insanlar arasında fesat çıkarmamalı ve haset etmemeliyiz.
Yüce Rabbim ahlaken kemale erişmişlerden eylesin. İslam Dininin emrettiği en güzel ahlaki ilkeleri hayatımıza aktarmayı, yasaklanan çirkin davranışlardan da kaçınmayı nasip etsin.
Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Vaiz
[1] Kalem, 68/4
[2] İmam Malik, Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8
[3] Müslim, Namaz, Hadis No: 746
[4] Nahl, 16/90
[5] Fussilet, 41/34
[6] Nisa, 4/36
[7] Bakara, 2/263
[8] Fussilet, 41/30
[9] Maide, 5/119
[10] Bakara, 2/155-156
[11] Furkan, 25/63
[12] Nur, 24/30-31
[13] Bakara, 2/274
[14] İsra, 17/26-27
[15] Maide, 5/2
[16] Hadid, 57/7
[17] Saff, 61/2-3
[18] Nahl, 16/91
[19] Teğabun, 64/14
[20] Al-i İmran, 3/159
[21] Nisa, 4/135
[22] Nisa, 4/58
[23] Maide, 5/8
[24] Hucurat, 49/12
[25] Nur, 24/23-24
[26] Nahl, 16/105
[27] Hac, 22/30
[28] En’am, 6/21
[29] Nahl, 16/116
[30] Lokman, 31/18
[31] Kasas, 28/83
[32] Gafir, 40/76
[33] Al-i İmran, 3/180
[34] Araf, 7/31
[35] Furkan, 25/67
[36] Maide, 5/32
[37] Nisa, 4/93
[38] Bakara, 2/264
[39] Maun, 107/4-6
[40] Maide, 5/90-91
[41] İsra, 17/32
[42] Furkan, 25/68
[43] Bakara, 2/27
[44] Rum, 30/41
[45] Felak, 113/1-5
[46] Hucurat, 49/11
[47] Nisa, 4/29
[48] Bakara, 2/188