Bidat ve Hurafeler
Günümüzde birçok bidat ve hurafenin yaygın bir şekilde hayata aktarıldığını üzülerek görmekteyiz. Bu yanlışlıklardan dönülmesi, doğru davranışların elde edilmesi umuduyla bu haftaki cuma vaazında bidat ve hurafelerden bahsedeceğiz.
Öncelikle bidat ve hurafe nedir ve çıkış sebepleri neleredir bunları izah edelim.
Bidat; Örneksiz bir şey yapmak, yepyeni bir iş ortaya koymak, umumî kanaata aykırı davranışta bulunmak ve daha evvel benzeri olmayan bir şeyi icat etmek gibi anlamlara gelir. Sonradan ihdas edilen her türlü yeniliklere bid'at denilmesi caiz olmakla birlikte, bu kavramın zamanla dinî konularda fazlalık veya noksanlık olarak telakki edilen davranışlar için kullanılmasının teâmül haline geldiği görülmektedir. Istılah bakımından bid'at; dinin aslından olmayan ve şer'î delillere istinad etmeden sünnete aykırı olarak icad edilen şeylerdir. Başka bir ifadeyle; dinî emirlerin ikmalinden sonra, Hz. Muhammed'in sünnetine, Kur'ân'ın sarîh hükümlerine, ashab, tabiin ve müctehitlerin genel görüşlerine tamamen aykırı olarak ortaya çıkan hal, davranış ve işler demektir. Bu iki tanımdan da anlaşıldığı gibi, sonradan ortaya çıkan bir olay veya davranışın bid'at olabilmesi için dinin muhtevasına zıt olması gerekir. Yaygın olan kanaata göre; bid'atların asıl doğuş sebebi, toplumlardaki kültür değişmeleridir. Bid'atların doğuşuna ve yaygınlaşmasına sebep olan hususlar şunlardır: 1- Bid'atın, bilinçli olarak üretilmesi, 2- cehalet, 3- kültür etkileşimi, 4- İslâm öncesinden kalan gelenek ve görenekler, 5- eski dinlerden kalan alışkanlıklar, 6- çok sevap kazanmak veya dinî vecibeleri fazlasıyla ifa etmek düşüncesi.
Hurafe; Akla ve gerçeğe aykırı, aldatıcı söz demektir. Masal, efsane ve genel olarak gerçek dışı kabul edildiği halde hoşa giden nakil ve rivayetlerde hurafe olarak değerlendirilebilir. Ayrıca hiçbir mantıki izahatı bulunmayan, din adına ileri sürülüp benimsenen batıl inanç ve davranışlarda hurafe kapsamına girmektedir.
Bidat ve Hurafelerin birçok çıkış sebebi vardır. Bunlardan en önemlileri şunlardır:
1.Önceki dinlere ait kültürlerden bazı unsurların İslam Dinine taşınması.
2.Cehalet, yani dini temel kaynaklarından öğrenmemek.
3.Özellikle bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimize dayandırılan uydurma hadisler.
Çağımızda en yaygın bidat ve hurafenin başında Türbe ziyaretlerinde yapılan yanlışlıklardır. İslam Dini yaratılmış olan mahlukatlar içinde insanın dirisine önem verdiği gibi ölüsüne de önem vermiştir. Ölüm hadisesi gerçekleştikten sonra ölüler temizlenip güzelce kefenlendikten sonra kabirlere konulmaktadır. Kabirlerin ziyaret edilmesinde orada yatan insanlar için hayır duada bulunulmasında hiçbir sakınca yoktur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır. “Size kabir ziyaretlerin yasaklamıştım. Artık, kabirleri ziyaret edebilirsiniz.”[1] “Kabirleri ziyaret ediniz, Çünkü bu size ahireti hatırlatır.”[2]
Evliyaların, Allah Dostu olarak kabul edilmiş kişilerin yattığı yerler halk nezdinde “Türbe” olarak adlandırılmıştır. Sonuç itibariyle türbelerde bir kabirdir ve ziyaret edilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Yalnız, bu ziyaretlerde İslam’ın koymuş olduğu ölçülere riayet edilmelidir. Türbelerde konulan bu ölçülere ters ve çok yanlış olan davranışları ise şöyle sıralayabiliriz:
1.Türbelerde yatanlar beşer üstü varlık olarak görmek ve Allah ile kendi arasında aracı olarak kabul etmek.
2. Türbe ziyaretlerini sanki dini bir vecibeymiş gibi telakki etmek.
3.Çaput, bez bağlamak ve mum yakmak.
4.Türbelerde yatanlara adak adamak.
5.Türbelerde yatanlar adına kurbanlar kesmek.
6.Kabrin etrafında bulunan duvar, demir vb. şeyleri öpmek.
7.Türbelere eğilerek girmek.
8.Türbelerde yatıp şifayı orda yatanlardan beklemek.
9.Türbe kapılarına sahip olmak istediği şeyin (mesela ev, araba, çocuk vb.) resmini çizmek.
Yukarıda saymış olduğumuzu davranışlar Müslüman’a yakışan hareketler değildir. Her gün 5 vakit namazımızda Fatiha süresinde bulunan إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ “Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden Yardım dileriz”[3] manasında ayeti okuduğumuz halde dediğimize muhalif olarak yardımı başka kapılarda aramak çelişki değil midir? İhtiyaçların karşılanmasını ölüden ummak kişiyi şirke sürükleyebilir. Şirk ise Allah’ın bağışlamayacağı en büyük günahlardandır.
Günümüzde üzülerek görmekteyiz ki; Kabirler, insanlara yaratılmış olan her şeyin bir gün ölümü tadacağını hatırlatmalıyken, dünyevi işlere cevap arandığı yerler haline getirilmiştir. Türbe, yatır ve evliya kabristanları ziyaret edenler, ahireti hatırlamalı, orda yatanlarında bir gün bu hayatta yaşadıklarını ama bu dünyadan ayrıldıklarını anlamalı, kendisinin de bir gün kabire gireceğinin farkında olmalıdırlar. Kur’an okuyarak sevabını onların ruhuna bağışlamalıdır. Bu gibi işlemlerin dışında cereyan eden hadiselerin kişiye fayda yerine zarar getireceği unutulmamalıdır.
Günümüzde halkımız arasında birçok şey, ya uğurlu yada uğursuz sayılmaktadır. Kimileri ayların, kimileri günlerin veya gecelerin, kimileri hayvanların, kimileri ise bazı eşyaların uğursuzluğuna veya uğurlu olduklarına inanmaktadır.
Hayvanların içinde;
1.Baykuş ötmesi,
2.İnsanın önünden kara kedi geçmesi,
3.İnsanın veya arabanın önünden tavşan geçmesi,
4.Kargaların ötüşü ve horozların vakitsiz ötüşü vb.
Uğursuz sayılan günler veya gecelerde vardır. Bunlar;
1.İki bayram arasında nikah kıyılması veya düğün yapılması,
2.Cuma ve arife günlerinde çamaşır yıkanması veya dikiş yapılması,
3.Gece vakti tırnak kesilmesi, gece aynaya bakılması, yine gece vakti ev süpürmek, geceleyin dışarıya sıcak su dökülmesi,
4.Salı günü temizlik yapılması ve
5.Akşam vakti sakız çiğnenmesi vb.
Uğursuz olduğu kabul edilen şeylerden bazıları ise şunlardır;
1.Sol gözü seğiren kişinin bu olayı kötüye yorumlaması sağ göz seğirirse hayra yorumlaması,
2.Kişinin üzerinde dikiş yapılacaksa veya düğme dikilecekse ağza bir şey alınması yoksa başa sıkıntıların geleceğine inanılması,
3.Kapı eşiğinde oturan kişiye iftira atılacağına inanmak, erkeğin önünden kadının geçmesinden dolayı erkeğin nasibinin kapanacağı
4.Ezan okunurken köpek ulumasını şerre yormak,
5.Evde cam veya porselen gibi bir şey kırıldığı zaman belanın defedildiğine inanmak,
6.Merdiven altından geçmeyi uğursuz saymak,
7.Sağ kulağın çınlaması hayra sol kulağın çınlamasını şerre yormak,
8.Ayakkabı veya terlik ters dönmesini uğursuzluğa saymak,
9.Gece vakti sandık açmayı mezarının açılmasına saymak,
10.Kişinin üzerinden geçildiği zaman boyunun büyümeyeceğine inanmak vb. gibi şeyler halkımız arasında sıkça karşılaştığımız hurafelerdendir.
At nalı, kurt dişi, koç boynuzu gibi şeyler evin dış cephesine asmak, nazar boncuğunu üzerine veya evin içine yahut dışına arabaların içine asmak halkımız arasında uğurlu kabul edilen şeylerdendir.
Yukarda saymış olduğumuz ve halk arasında yaygın olan bu hurafelerin kaynakları ve tarihçeleri bilinmemektedir. Tarihin her döneminde varlığını koruyan hurafeler, insanın ruh ve tabiatına uygun düşmeyen, akla ve mantığa aykırı şeylerdir. İnsanların karşılaştığı problemleri çözmede doğru yolların dışında, yanlış yollara sapmaları hurafeleri iyice yaygınlaştırmıştır. Bu sebeple uğuru veya uğursuzluğu yaratılmış mahlukat’tan beklemek doğru değildir.
Unutmayalım ki; insanın başına Yüce Allah’ın dilemesinden başka hiçbir şey gelmemektedir.
Geliniz Yunuz Süresi 107. ayete kulak verelim.
وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَآدَّ لِفَضْلِهِ يُصَيبُ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
"Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."
Bidat ve Hurafeleri ortaya çıkaranlar ve bu hurafeleri yaygın hale getirenler için dünya ve ahiret sıkıntısı vardır. Çünkü iyi bir iş yapan kimsenin peşinden o iş devam ettirilirse alınacak sevaplardan payı vardır. Kötü bir iş yapan, kötü bir çığır açan ise o kötü yolda gidenlerin almış olduğu günahlardan bir payı vardır. Bu sebeple yapmış olduğumuz şeyin İslam Diniyle ilgisinin olup olmadığına bakmalı, dünyamız ve ahiretimiz için faydası araştırılmalı ve sadece gönlümüz istedi diye yapmamalıyız. Peygamber Efendimizin bir hadis-i şerifini sizlerle paylaşmak isterim.
مَنْ سَنَّ في الإِسْلام سُنةً حَسنةً فَلَهُ أَجْرُهَا، وأَجْرُ منْ عَملَ بِهَا مِنْ بَعْدِهِ مِنْ غَيْرِ أَنْ ينْقُصَ مِنْ أُجُورهِمْ شَيءٌ ، ومَنْ سَنَّ في الإِسْلامِ سُنَّةً سيَّئةً كَانَ عَليه وِزْرها وَوِزرُ مَنْ عَمِلَ بِهَا مِنْ بعْده مِنْ غَيْرِ أَنْ يَنْقُصَ مِنْ أَوْزارهمْ شَيْءٌ
“İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayrılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz.”[4]
Bidat ve Hurafelerin bizler için bir başka zararı ise sanki bunlar dinin asıl unsurları gibi gösterilmesidir. Osya ki bidat dinde aslı olmayan birtakım batıl ve yanlışlıkları ifade eder ki, Sevgili Peygamberimiz bidatlerden uzak durmamızı istemektedir. Bidat ile ilgili Efendimizden bizlere aktarılan hadisler şöyledir.
منْ أَحْدثَ في أَمْرِنَا هَذَا مَا لَيْسَ مِنْهُ فهُو رَدٌّ
“Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kabul edilmez.”[5]
Sevgili Peygamberimiz (s.a.) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur.
أَمَّا بَعْدُ ، فَإِنَّ خَيرَ الْحَديثَ كِتَابُ اللَّه ، وخَيْرَ الْهَدْى هدْيُ مُحمِّد صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، وَشَرَّ الأُمُورِ مُحْدثَاتُهَا وكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلالَةٌ
“Bundan sonra söyleyeceğim şudur ki: Sözün en hayırlısı Allah’ın kitabıdır. Yolların en hayırlısı Muhammed sallallahu aleyhi ve sel-lem’ in yoludur. İşlerin en kötüsü, sonradan ortaya çıkarılmış olan bid’atlardır. Her bid’at dalâlettir, sapıklıktır.”[6]
Bidat ve Hurafeler sosyal yaşantıda sıkıntılara sebep olmaktadır. İnanç yanlışlıklarından dolayı Dini yaşantıda sektelere sebep olmaktadır. Bidat ve Hurafelerden kaçınılmaz ise zaman içerisinde insanlar tarafından Dinin aslından sayılacak, böyllece terk etmek günahmış gibi telakki edilebilecektir. Günümüzde bu durumu üzülerek görmekteyiz. İnandığı gibi yaşamayan kardeşlerimiz yaşamlarını inançları haline getirmişler ve yanlış şeylerin ardına takılıp gitmişlerdir. Bu sebeple bizlere hiçbir fayda sağlamayacak olan hurafeleri hayatımızdan atmaya özen gösterelim.
Kuran ve sünnete uymak bizim en temel vazifelerimiz arasındadır. Dinimizi Kur’an ve sünnetten öğrenmekteyiz. Hayatımızda karşılaşmış olduğumuz birçok şeyin Kur’an ve Sünnette olup olmadığını bilir isek hatalara düşmekten o kadar çok korunabiliriz. Bu sebeple Dinimizin iki ana kaynağı olan Kur’an ve Sünneti öğrenmeye gayret göstermemiz bizleri hurafelerden uzaklaştıracaktır.
Yıl içinde mubarek gün ve gecelerde ziyaret edilmesi makbul olan birçok yerler ziyaret edilmektedir. Elbette ziyaret edilecektir. Bunları yasak kapsamında değerlendirmek doğru değildir. Ancak ziyaret esnasında yapılan bazı yanlışlıklar var ki, işte bu gibi tavırlardan kaçınmaya özen gösterelim. Geçmişlerimizi Kur’an’ın nuruyla aydınlatalım. Kendileri ve kendimiz için dua ve niyazda bulunalım. Ölülerimiz ve dirilerim için tövbe istiğfar edelim. Vaazımızın ilk girişinde saymış olduğumuz ziyaretlerle ilgili yanlışlıklardan kaçınalım.
Yüce Rabbim Cumanızı mübarek kılsın. İslam’ın özüne ters şeylerle meşgul olmaktan bizleri alıkoysun. Dünya ve ahiretimizi en güzel şekilde kazandıracak doğru davranışları hayat düsturu haline getirmeyi cümlemize nasip etsin. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Uzman Vaiz
[1 Müslim, Cenaiz, 106
[2] İbn Mace, Cenaiz; 47
[3] Fatiha, 1/5
[4] Müslim, Zekat 69
[5] Buhari, Sulh 5
[6] Müslim, Cuma 43