Hz. Peygamber’in Eşsiz Ahlakı
Arapça’da “hulk” kelimesinin çoğulu olan Ahlak; huy,tabiat,alışkanlık gibi anlamlara gelmektedir. “Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda bulundukları davranış kuralları ve bu kuralları inceleyen bilim” olarak tanımlanan ahlak, en iyi hareket tarzının ne olduğunu belirlemeye çalışır. Yani iyi olan, güzel olan, yapılması uygun olan davranışları belirleyen bir kavramdır.
Ahlak mefhumu,ilk insanın yaratılıp sorumluluk verilmesiyle kendini göstermeye başlamıştır. Her toplumda farklı yansımaları bulunan ahlakın evrensel boyutunu Yüce Allah, teoride indirdiği kitaplarla,pratikte ise gönderdiği peygamberlerin yaşantılarıyla insanlığa açıklamıştır. Allah Teala, “İki elimle yarattım”[1] ve “Ruhumdan üfledim”[2] dediği, “En güzel biçim verdiği”[3], “Yeryüzünde halife yaptığı”[4] ve ”Biz ona şah damarından daha yakınız”[5] dediği insana, dünya ve ahirette mutlu olabilmesi için birtakım davranış kalıpları sunmuştur.İnsanı meleklerden üstün bir mevkiye taşıyan da, aşıların en aşağısı yapan da göstermiş olduğu davranışlardır. ”O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır”[6] ayeti, bu gerçekliğe ışık tutmaktadır. Allah’ın bildirdiği evrensel ahlak ilkelerine uygun hareket edenler O’nun açtığı güzel ahlak vadisinden süzülerek rahmet ve merhamet deryasına ulaşırlar. Nefsin açtığı ahlak vadisinde kendisini akışa bırakanlar ise şeytanın rehberliğinde azap denizine doğru yol alırlar. İşte insanoğlu bu iki kutup arasında tercihte bulunarak sonsuzluk diyarının gerek pozitif gerekse negatif ortamında kendisini bulacaktır.
İlk insan ile başlayıp gelişen ahlak olgusu son peygamber Hz Muhammed (sav) ile zirveye ve olgunluğa ulaşmıştır. Bu realiteyi “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin”[7] ayeti doğrulamaktadır. Peygamberimiz (sav) de: “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”[8] buyurarak güzel ahlakın tamamlayıcısı olduğunu bildirmiştir. “İnsan doğasında, taklide karşı fıtri bir meyil bulunduğundan, hayatının ilk dönemlerinden itibaren taklit sayesinde davranışlarına yön verecek bilgileri öğrenmektedir.”[9] İşte bu fıtri gereksinimin tezahürü olarak insanoğlu,kendisine değişik modeller edinir ve onu hayatına yansıtmaya çalışır. Bu konuda tamamen iradi bir tercihte bulunulur. İşte, son elçi Hz. Muhammed (sav), insanlığa güzel ahlakın tamamlayıcısı ve modeli olarak gönderilmiştir. Hz. Peygamber’in hayatı, davranışları her haliyle bir güzellik ve olgunluk belirtisidir. “Rabbim beni terbiye etti ne de güzel terbiye etti.”[10] buyurarak, ahlak ve terbiyesinin ilahi olduğunu vurgulamıştır. Bu yüzden Allah Resulü (sav) tüm zamanlar için bulunmaz ve eşsiz bir örnektir.Yüce Allah Kur’an-ı Kerim de:” Sizin için,Allah’ın Resulü,Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için, güzel bir örnektir.”[11] buyurmuştur. Bu ayetten de anlaşılacağı üzere, ebedi mutluluk için Allah’ın sonsuz ve sınırsız rahmet ve merhametine ulaşmak için Allah Resulü (sav) örnek alınmalıdır. Onun örnek ve eşsiz yaşantısına baktığımızda gerek ferdi gerekse ailevi ve sosyal yönden en güzel ahlaki davranışları sergilediğini görürüz. Hz Aişe ye peygamberimizin ahlakı sorulduğunda O: “Onun ahlakı Kur’an dır.”[12] cevabını vermiştir. Peygamberimiz Kur’an-ı Kerim’i insanlara açıklamakla kalmamış onu bizzat hayatına uygulamıştır. Bu açıdan Hz Muhammed, Kur’an’ın prototipidir, Kur’an’ı yaşayarak öğretmiştir. Çünkü Yüce Allah’ın: ”Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz” [13] emrini ve bu ayette yatan ahlaki ilkenin inceliklerini çok iyi biliyordu.
Eşsiz ahlakın yegane sahibi Allah Resulü (sav), alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. “Ey Muhammed! Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik”[14] ayeti peygamber efendimizin bir rahmet peygamberi olduğunu göstermektedir. Onun rahmet olması, tüm canlı ve cansız varlıklar ile bütün zamanları içerisine alan bir durum arz eder. “Alemlere rahmet olmasının bir sonucu olarak insanlara birbirlerini, hayvanları, bitkileri sevmeyi; ekolojik dengeyi korumayı tavsiye etmiştir. İnsanlara kurtuluş ve mutluluğa erme yollarını öğreten yine odur.Onun vasıtasıyla insanlar dünya ve ahiret hayatı bakımından bir çok iyilik elde etme imkanı bulmuşlardır.O geldiği zaman insanlık onuru çiğneniyor,insanlar tanrı diye elleriyle yaptıkları putlara tapıyor,kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Yüce Allah insanları bu batıl inançların kıskacından kurtarmak, onları düşüncede, inançta ve toplumsal hayatta özgürlüğe kavuşturmak amacıyla Hz. Peygamberi göndermiştir. O getirdiği dini ve ahlaki prensipler sebebiyle insanlık için bir rahmet olmuştur.”[15]
Ahlakıyla örneklik teşkil eden peygamberimiz (sav), İslam ahlakının bir neticesi olarak şefkat ve merhametin de timsaliydi. Uhut savaşının en buhranlı anlarında dudağı yarılmış, mübarek yüzü yaralanmış olmasına rağmen o şefkat ve merhamet timsali: ”Ya Rab! Kavmimi affet. Çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.”[16] diye dua ediyordu. Böyle bir davranışı insanlık tarihinin hiçbir döneminde görmek mümkün değildir. Kur ‘an-ı Kerim’de: ”Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir.O, size çok düşkün,müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.”[17] buyrulmuştur. Sevgili peygamberimiz (sav), tek başına çıktığı tevhid yolunda sahip olduğu üstün ahlakı ve bu ahlakın temsiliyle muhataplarına şefkat ve merhametle yaklaşmıştır. Bunun neticesinde bu gün sayısı bir buçuk milyarı bulan İslam dünyası vücut bulmuştur. Onun hayatına baktığımızda, şefkatini ve merhametini bazen yetimlerin başını okşarken, çocukları severken, öperken görürüz bazen de insanların iman nimetinden mahrum kalıp ilahi azaba uğramamaları için elinden gelen gayretini sergilerken görürüz. ”O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi.”[18] ayeti eşsiz nebinin Allah’ın lütfuyla ne kadar yumuşak,mütevazı ve alçak gönüllü olduğunu göstermektedir. Enes (ra): ”Resulullah’a tam on yıl hizmet ettim. Bana bir defa bile ‘öf ‘! demedi, yaptığım bir şeyden dolayı ‘niye böyle yaptın? ’ demediği gibi yapmadığım bir şey sebebiyle ‘şöyle yapsan olmaz mıydı?’ da demedi.”[19] (20) diyerek, Hz. Peygamber hakkındaki gözlemini bildirmiştir. Bu gözlemden hareket ederek muhterem nebinin ne kadar hoşgörülü olduğunu, insan psikolojisinden ne kadar çok anladığı söylersek yanlış olmaz herhalde.
Peygamberimiz Rahmet Peygamberidir. Kan dökücü değildir, dini kan dökerek, kılıç zoruyla yaydığı söylentileri de doğru değildir. Hz. Muhammed (sav), bir savaşa gidileceği zaman askerlerine;çocukları,kadınları,ihtiyarları, din adamlarını öldürmemelerini; ibadethanelere zarar vermemelerini emrederdi. “Peygamberimizin yaşadığı zaman diliminde yapılan 9 önemli savaşta, düşman kaybının toplamı 216, Müslümanların kaybı ise 138’dir. İşte bu kadar az kayıpla İslam‘ı geniş bir coğrafyaya yayan rahmet peygamberi Hz. Muhammed’in hayatı, ’Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz.’ ilkesi üzerine kurulmuştur.”[20] Bu ifadeler, İslam dininin gönülleri fethederek yayıldığını, haksız yere ölümlere sebebiyet verilmesine dinimizin karşı olduğunu,peygamberimiz (sav) in insani ve İslami ahlakının en somut örneklerine ışık tutmaktadır. Onun ahlakının yüceliğini, şüphesiz tüm varlıklara karşı göstermiş olduğu sevgi, şefkat, merhamet ve rahmette görmekteyiz. ”Haksız yere bir serçeyi bile öldürenden, Yüce Allah kıyamet gününde hesap soracaktır.”[21] hadisi, peygamberimizin ahlaki konulardaki ince tutumunu bizlere göstermektedir.
Hz. Muhammed (sav), hayatının her döneminde, her haliyle yüksek ahlakıyla daima eşsizliğini göstermiştir. ”Nitekim O, İslam’ı kalbinin ve gönlünün derinliklerine yerleştirmiş birisi olarak, ihlas, sadakat,samimiyet,azim,fedakarlık ve cesaretle tebliğ ettiği dini bizzat yaşamış ve uygulamıştır. İnancı, ahlakı, mücadelesi, fiil ve hareketleri ile her işte ve her konuda insanlara yol göstermiş, ışık tutmuş ve bizatihi örnek olmuştur. Hz. Peygamber, güler yüzlü ve tatlı sözlüydü. Kimse hakkında kötülük düşünmezdi. Sert ve kırıcı değildi. İnsan gönlü kırmazdı. Bir insan kalbi yıkmayı, Allah’ın beyti Kabe’yi yıkmaktan kötü bir iş sayardı. O, halk dostu, Hak aşığıydı. Edep ve haya timsali idi. Hem çok mütevazı hem de çok vakurdu. Hz.Peygamber, boş ve gereksiz konuşmazdı. Konuşanı dinler, kimsenin sözünü kesmezdi. Fazilet ehline saygı gösterirdi. Yakınlarını düşünür, çocukları çok severdi. Herkesin derdiyle dertlenir, Müslüman’ın derdiyle dertlenmeyeni Müslüman toplumun bireyi saymazdı.”[22] Görüldüğü üzere onun ahlaki meziyetleri saymakla bitirilemeyecek kadar çoktur.
Sonuç olarak, peygamberimizi ve onun eşsiz ahlakını çok iyi bilmeli, davranış ve tutumlarını özümseyip hayatımıza yansıtmalıyız. Hz. Muhammed’in ahlakıyla ne kadar ahlaklanırsak imanımızın kuvveti, Allah’a olan yakınlığımız o kadar artacaktır. Ayrıca onu örnek alarak manevi şahsiyetini ve Kur’an’ı şahsımızda yaşatmış oluruz. Unutmayalım ki ahlakın yozlaşmaya, maddenin geçer akçe kabul edilmeye başladığı günümüzde, onun ahlakına çok muhtacız.
Kadir Bayram AKBULUT
AMASYA Gümüşhacıköy
Kiziroğlu Köyü İmam Hatibi
[1] Sad,75
[2] Hicr,29
[3] Tin,4
[4] Bakara,30
[5] Kaf,16
[6] Mülk,2
[7] Kalem,4
[8] Malik,el-Muvatta,2/904
[9] Yrd.Doç.Dr. Hayati AYDIN, Kur’an’da İnsan Psikolojisi,sf.222,Timaş Yay.
[10] Suyuti,el Camiü’s Sağir,1/14
[11] Ahzab,21
[12] Müslim,Musafirun,139
[13] Saff,2
[14] Enbiya,107
[15] Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, III.Cilt,sf.705,DİB. Yay.
[16] Ali Himmet BERKİ, Osman KESKİNOĞLU, Hazreti Muhammed ve Hayatı,sf.283,DİB:Yay.
[17] Tevbe,128
[18] Al’i İmran,159
[19] Buhari,Savm,53
[20] Doç.Dr.Bayram Ali ÇETİNKAYA, Yenişafak Gazetesi,05.04.2006
[21] Nesai,Dahaya,42
[22] Prof.Dr.Sabri HİZMETLİ, İslam Tarihi,sf.285-287,Yeni Çizgi Yay.