Tadil-i Erkâna Uymanın Önemi
İbadet kulun Yüce Rabbine karşı duymuş olduğu tazimin sonucudur. Bu sebeple ibadet yaratılmış bütün kullardan istenile gelmiş bir husustur. İbadetlerin başında ise Hz. Ademle başlayan ve günümüze kadar gelen bütün insanlardan istenilmiş olan namaz gelmektedir. Nitekim birçok ayette Yüce Rabbimiz namaz ibadetinin bütün peygamberlere ve onların aracılığı ile bütün insanlara verildiğini bizlere bildirmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de zikredilen ayetlerden birkaçı şöyledir.
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَن تَبَوَّءَا لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتاً وَاجْعَلُواْ بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Mûsâ’ya ve kardeşine, “Kavminiz için Mısır’da (sığınak olarak) evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri müjdele” diye vahyettik.[1] Diğer ayetlerde ise mealen şöyle buyrulmaktadır. “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”[2] Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı. Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekatı emretti.”[3] Ayrıca Bakara suresi 83. ayette, Hud suresi 87. ayette, Taha Suresi 14. ayette Enbiya suresi 72-73. ayetlerde Peygamber Efendimizden önceki Peygamberlerin namazla emrolundukları bildirilmektedir.
Namaz İslam’ın beş şartı arasında zikredilmiştir. Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde İslam’ın şartlarını şöyle ifade etmektedir.
بُنِىَ علَى خمسٍ: شَهادَةِ أنْ َ إلَهَ إّ اللّهُ، وَأنّ مُحمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولهُ، وإقَامِ الصَّةِ، وَإيتاءِ الزَّكاةِ، وَحجِّ البَيْتِ، وصَوْمِ رَمَضَانَ
"İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kâbe'ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak"[4] Sevgili Peygamberimizin de bildirdiği üzere Namaz, kelime-i şehadetten sonra İslam Dininin en önemli rüknüdür.
Namaz, bu ibadeti yerine getirenlerin hem maddi hem de manevi kirlerden koruyan ve pisliklerden arınmasına vesile olan bir ibadettir. Kur’an-ı Kerimde bu hususa şöyle işaret edilmektedir.
إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ
“…Namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor.”[5] Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimizde bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.
أرَأيْتُمْ لَوْ أنَّ نَهْراً بِبَابِ أحَدِكُمْ يَغْتَسلُ فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسَ مَرَّاتٍ مَا تَقُولُونَ يُبْقِى ذلِكَ مِنْ دَرَنِهِ شَيْئاً؟ قالُوا: َ يُبْقِى ذلِكَ مِنْ دَرَنِهِ شَيْئاً. قالَ: فذلِكَ مَثَلُ الصَّلَواتِ الخَمْس، يَمْحُوا اللّهُ بِهَا الخَطَايَا
"Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde hergün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne dersiniz?" "Bu hal, dediler, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!" Peygamber Efendimiz: "İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah onlar sayesinde bütün hataları siler"[6]
Namaz ibadetini yerine getirirken rükünlerini tam ve kamil anlamıyla yerine getirmemiz gerekir ki, bu husus tadil-i erkân adıyla zikredilmiştir. Rükünlerin düzeltilmesi, düzgün, yerli yerinde ve doğru yapılması anlamına gelen ta'dîl-i erkân, dinî bir kavram olarak, namazın rükünlerinin düzgün ve kıvamında yerine getirilmesini ifade etmekte olup, namazın vaciplerindendir. Bu anlamda ta'dîl-i erkân, ayakta iken dosdoğru durmak, rükûda dümdüz olmak ve uzuvlar sakinleşinceye kadar rükûda beklemek, rükûdan kalkınca iyice doğrulmak, secdede uzuvlar sakinleşinceye kadar beklemek, iki secde arasında tam olarak oturmayı ifade etmektedir.[7]
Kur’an-ı Kerimde Yüce Rabbimiz bizlerden namazı gerektiği gibi kılmamızı istemektedir. Ankebut suresi 45. ayette şöyle buyrulmaktadır.
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
“(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.”[8] Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz, bir hadiste, namazda bulunan ta'dîl-i erkâna riayet etmenin ehemmiyetini anlatmak için zihinlerde kalıcı bir teşbihe başvurmakta ve bu konunun önemi bizlerin dikkatine şöyle sunmaktadır.
اَسْوَأَ النَّاسِ سَرِقَةً الذي يَسْرِقُ صََتَهُ قَالُوا يَا رَسُولَ اللّهِ وَكَيْفَ يَسْرقُهَا قَالَ: َ يَتِمُّ رُكُوعَهَا وََ سُجُودَهَا وََخُشُوعَهَا
"Hırsızlıkta insanların en kötüsü namazını çalan kimsedir" buyurmuştu: "Ey Allah'ın Resûlü bu nasıl olur?" diye sordular da: "Namazda rükûyu, secdeleri ve huşûyu tamamlamaz" diye cevap verdi."[9] Bir başka hadiste ise,
تُجْزِئُ صََةُ أحَدِكُمْ حَتَّى يُقِىمَ ظَهْرَهُ في الرُّكُوعِ وَالسُّجُودِ
"Sizden biri, rükû ve secdelerde belini (tam olarak) doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz."[10] buyrularak, namazın yerli yerinde kılınabilmesi için tadil-i erkânın şart olduğuna ve tadil-i erkânın önemine işaret edilmektedir.
Rükû'nun kemâli, secdeye gitmezden önce beli tam olarak doğrultup kıyam vaziyetini almakla gerçekleşecektir. Keza secdenin kemâli de birinci secdeden sonra beli tam olarak doğrultup oturur vaziyetini almakla gerçekleşecektir. Gerek rükû'daki ve gerekse secdedeki bu tam doğrulma haline tuma'nîne de denmiştir.[11] Hanefî mezhebi eserlerinde rükûda "tuma'nîne"nin, rükûdan doğrulduktan sonra bir süre ayakta beklemenin (kavme) ve iki secde arasında bir süre (“sübhanellâhi'l-azîm” diyecek kadar) oturarak beklemenin (celse) sünnet olduğu kaydedilmekle beraber kuvvetli görüşe göre bunlar ta‘dîl-i erkânın birer boyutu olmak bakımından vâciptir.[12]
Tadil-i erkâna mezheplerin bakışı ise şöyledir. Hanefi mezhebinde, İmam-ı Azam ve İmam Muhammed’e göre tadil-i erkân vaciptir. İmam-ı Azam ve İmam Muhammed’in görüşüne göre tadil-i erkânın terk edilmesiyle vacip terk edildiğinden dolayı sehiv secdesi yapılmasıyla namaz tamam olur. Hanefilerden olan İmam Ebu Yusuf’a ve diğer üç mezhebe göre tadil-i erkân bir rükün olduğundan farzdır. Bu görüşe göre, tadil-i erkândan maksat, namazın kıyam, rüku ve secdesi gibi yerine getirilmesi gereken rükün olduğudur ve namazda her bir rükün yerine getirilirken her uzuv yatışıp hareket halinden beri durmalıdır. Bu sebeple tadil-i erkân yerine getirilmeden kılınan namaz yeniden iade edilmesi gerekir. [13]
Sevgili Peygamberimiz namazların kılınışına özen göstererek kılanların, iki vakit arasında yapmış olduğu küçük günahlara kefaret olacağını müjdelemiştir. Efendimiz şöyle buyurmaktadır.
ما مِن امْرِيءٍ مُسْلِمٍ تحضُرُهُ صلاةٌ مَكتُوبةٌ فَيُحْسِنُ وُضُوءَهَا ، وَخُشوعَهَا ، وَرُكُوعَها ، إِلاَّ كانت كَفَّارةً لما قَبْلَهَا مِنْ الذنُوبِ ما لم تُؤْتَ كَبِيرةٌ ، وَذلكَ الدَّهْرَ كلَّهُ
“Bir müslüman, farz namazın vakti geldiğinde güzelce abdest alır, huşû içinde ve rükûunu da tam yaparak namazını kılarsa, büyük günah işlemedikçe, bu namaz önceki günahlarına keffâret olur. Bu her zaman böyledir.”[14]
İmam-ı Gazali İhya-u Ulumi’d-Din adlı eserinde tadil-i erkânın faziletine şöyle işaret etmektedir. İbn Mes'ud ve Selman-ı Farisî (r.a) şöyle demişlerdir: 'Namaz ölçektir. Kim onu tam ölçerse hakkını da öylece ölçüp alır. Kim onda hile yaparsa, o Allah Teâlâ'nın ölçü ve tartıda hile yapanlar hakkındaki fermanını bilmelidir.[15]
Hayatımızın en kıymetli anları Yüce Rabbimize karşı yapmış olduğumuz ibadetlerdir. Bu ibadetlerden en önemlisi ise namazdır. Sevgili Peygamberimiz ahiret gününde ilk sorguya çekilecek amelin namaz olduğunu bizlere bildirmektedir. Hadis-i şerif şöyledir.
إِنَّ أَوَّل ما يُحاسبُ بِهِ العبْدُ يَوْم القِيامةِ منْ عَملِهِ صلاتُهُ ، فَإِنْ صَلُحت ، فَقَدْ أَفَلحَ وَأَنجح ، وإن فَسدتْ ، فَقَدْ خَابَ وخَسِر ، فَإِنِ انْتقَص مِنْ فِريضتِهِ شَيْئاً ، قال الرَّبُّ ، عَزَّ وجلَّ : انظُروا هَلْ لِعَبْدِي منْ تَطَوُّع ، فَيُكَمَّلُ بها ما انْتَقَص مِنَ الفَرِيضَةِ ؟ ثُمَّ تكونُ سَائِرُ أَعمالِهِ عَلى هذا
“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb’i:
–Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.”[16]
Yukarıda yapmış olduğumuz izahatların doğrultusunda, dünyada ve ahirette kendisinden razı olacağımız ibadetlerin başında namaz gelmektedir. Namazın tam anlamıyla yerine getirilmesi için farz,vacip, sünnet ve adaplarıyla (müstehaplarıyla) beraber tadil-i erkânına riayet etmemiz gerekmektedir. Bu sebeple gözümüzün nuru olan, dinin direği olan namazımızı, Yüce Rabbimizin emrettiği ve Sevgili Peygamberimizin tatbik ederek bizlere örnek olarak kıldığı üzere nasıl kılınması gerekiyorsa öyle kılmalıyız. Çünkü kurtuluşa ermiş müminlerin özelliklerinin başında namaz gelmektedir. Bu hususta bildirilmiş olan Ayet-i kerimeyi sizlerle paylaşarak vaazıma son veriyorum. Cenab-ı Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır.
قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ {} الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ
“Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.”[17]
Yüce Rabbimiz kıldığımız namazlarımızı kabul eylesin. Kendisinin ve kendimizin razı olacağı bir ibadet hayatı sürdürmemizi nasip etsin.
Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Vaiz
[1] Yunus, 10/87
[2] İbrahim, 14/37
[3] Meryem, 19/30-31
[4] Buhârî, İman: 1
[5] Ankebut, 29/45
[6] Buhârî, Mevâkît: 6;
[7] Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB yayınları, “Tadil-i erkân” md.
[8] Ankebut, 29/45
[9] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/442-443.
[10] Ebû Dâvud, Salât: 148,
[11] Kütüb-i Site,
[12] TDV İlmihal, İman ve İbadetler, c.1 s.248
[13] Daha fazla bilgi için bkz. Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen, s.126
[14] Müslim, Tahâret 7
[15] İhya-u Ulumi’d-Din, İmam Gazali, c.1, s
[16] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:1083
[17] Mü’minun, 23/1-2