Ramazanda Komşuluk İlişkilerimizi Yeniden Gözden Geçirelim
Ev halkımız dışında kendisiyle en çok karşılaştığımız insanlar komşularımızdır. Kendisine en çok ihtiyacımız olduğu yakınımız komşularımızdır. Evden uzak bir yerde bulunsak ve ev halkımızın başına sıkıntılı bir durum gelse ve bize cep telefonuyla ulaşsa acaba komşumuz mu daha önce olaya müdahale eder yoksa biz mi? Değişen dünyamızda komşuluk ilişkilerimiz farklılaştı. İyi yönde olmayan bu farklılaşmayı ramazan ayını vesile bilerek yeniden ele almaya komşuluk haklarını yeniden hatırlamaya ve komşu ilişkilerimiz doğru bir zemine oturtmaya ihtiyacımız vardır. Bu sebeple Ramazanın ikinci teravihi, orucun ise ilk gecesinde bu hususu ele almaya çalışacağız, komşu haklarını Kur’an ve sünnet ışığında yeniden hatırlayacağız.
Vaazımıza öncelikle Sevgili Peygamberimizin bir uyarısıyla başlayacağız. Çünkü komşuluk ilişkisi sandığımız kadar basit bir şey değildir. Günümüzde çok basite indirgenmek istense bile durum böyle değildir. Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır.
واللَّهِ لا يُؤْمِنُ ، واللَّهِ لا يُؤْمِنُ ، » قِيلَ : منْ يا رسولَ اللَّهِ ؟ قال : « الَّذي : لا يأْمنُ جارُهُ بَوَائِقَهُ
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir keresinde
- “Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz” diye buyurunca,
Sahâbîler: - Kim imân etmiş olmaz, yâ Resûlallah? diye sordular.
- “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse!” diye buyurdu.[1]
Bir başka uyarı ise şöyledir.
لا يَدْخُلُ الجنَّة مَنْ لا يأْمنُ جارُهُ بوَائِقهُ
“Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse cennete giremez”[2]
Hz. Resul-i Ekrem Efendimizin buyurmuş olduğu bu hadislerde dikkat edersek komşuluk hakkına riayet etmenin imanımızın gerekliliği olduğu ve komşusu tarafından güvenilir olmayanların cennete girememe diye bir tehlikeyle yüz yüze olduğu vurgulanmaktadır. Bu sebeple bugün ihmal ettiğimiz komşuluk ilişkilerimizi imanımızın kâmil olması ve cennete girebilme noktasında kendi menfaatimiz açısında yeniden ele almamızda fayda vardır.
Komşu kime denir: Ev, işyeri, arazi, köy, şehir ve ülke bakımından yakın olanların birbirlerine göre aldıkları ada komşu denir.[3]
Komşu deyiminin kapsamı ile ilgili olarak Hz. Ali (r.a) çevrede "sesi işitilenlerin" komşu olduğu görüşündedir. Hz. Aişe (r.a) da her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir. Ayrıca, komşu tabiri, hiç bir ayırım yapılmadan, müslüman-kâfir, âbid-fâsık, dost-düşman, yerli-misafir, iyi-kötü, yakın-uzak bütün komşuları içine alır[4]
Kur’an-ı Kerim bizi komşularımıza iyilik yapmaya davet etmektedir. Nisa süresi 36. Ayette şöyle buyrulmaktadır.
وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئاً وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراً
“Allah'a kulluk edin, O'na bir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan kimselere iyilik edin. Allah, kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez.”[5]
Ayet-i kerimede cemiyet düzeni, bu düzenin harcı durumundaki yapıcı sosyal ilişkiler, yakından uzağa doğru insanlara iyi davranmak, maddî ve manevî yardımda bulunmak, bunları gösteriş için değil, sırf Allah rızâsı için yapmak ve böylece cemiyet halinde dünya hayatını yaşarken de bir Allah'a kulluğu gerçekleştirmek tavsiye ve teşvik edilmektedir. Türkçedeki komşu teriminin karşılığı olan âyetteki câr kelimesi, "yakın olma, yakınlık" anlamındaki civar ve mücâvere masdarlarından İsim olup genellikle birbirine yakın meskenlerde yaşayan kişilerin ve ailelerin her birini ifade eder. Ayrıca aralarında meslek, iş yeri, arazi vb. yönlerden yakınlık bulunanlar hakkında da kullanılmaktadır. Müfessîrler, âyetteki komşu kavramı hakkında değişik yorumlar aktarmışlardır. Meselâ Evzâî'nin, bir evin farklı yönlerinde bulunan kırkar evi o eve komşu saydığı belirtilir. Yaygın yoruma göre âyette geçen "yakın komşu" ile evleri en yakında bulunan komşular, "uzak komşu" ile de nispeten daha uzakta oturan komşular kastedilmiştir. İlkiyle akrabalık bağı bulunan, ikincisiyle akraba olmayan komşuların veya ilkiyle müslüman, ikincisiyle gayri müslim komşuların kastedildiği gibi daha başka yorumlar da yapılmıştır. Kurtubî, bu son yorumu da sahih bir yorum olarak değerlendirir; ayrıca âyetteki "ihsan" kelimesinin, yerine göre komşunun mutluluğunu ve kederini paylaşma, birlikte dostça yaşama, komşuya eziyet etmeme ve onu himaye etme gibi erdemli davranışları içerdiğini belirtir.
Sosyal hayatın aileden sonraki halkasını komşular oluşturduğundan her din ve kültürde komşuluk ilişkileriyle ilgili kurallar bulunur. İslâmî kaynaklarda komşu hakları genel olarak kul hakları (hukuk-ı ibâd) veya insan haklan (hukuk-ı âdemiyyîn) denilen haklar çerçevesinde ele alınır, bu haklarla ilgili buyruk ve yasaklar komşuluk ilişkilerini de bağlar. Ayrıca özel olarak komşuluk haklarına da yer verilir.[6]
Komşuluk hakkı nedir? Komşular bazan bir akraba gibi birbiriyle içli dışlı oldukları için güzel geçinmeleri, birbiri hakkında iyi şeyler düşünüp mutlu olmalarını istemeleri, mallarının ve canlarının zarar görmemesi için gayret etmeleri, komşusu hatalı bir iş yapmaya kalktığında veya bir konuda komşusunun görüşünü almak istediğinde ona doğru yolu göstermeleri başlıca komşuluk haklarıdır. Buna ilave olarak zaman zaman birbirlerine hediye göndermeleri, karşılaştıkları zaman birbirinin yüzüne gülüp selamlaşmaları, yardıma çağırdıkları zaman hemen gitmeleri gibi iyi komşuluk esaslarını saymak mümkündür.
Taberânî’nin rivayet ettiği bir hadîse göre Peygamber Efendimiz, üzerimizdeki haklarına göre komşuları üçe ayırmıştır:
Bir hakkı olan komşular: Müşrikler gibi ki, bunların sadece komşuluk hakkı vardır.
İki hakkı olan komşular: Müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem de din kardeşliği hakkı vardır.
Üç hakkı olan komşular: Akraba olan müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem din kardeşliği, hem de akrabalık hakkı vardır[7]
Nasıl bir komşu olalım
Sevgili Peygamberimizden aktarılan hadisler ışığında İslam Âlimleri nasıl bir komşu olmamız gerektiğini şöyle bildirmektedir.
Komşumuz borç veya ödünç bir şey isteyince imkânımız varsa verelim. Bizden yardım isteyince yardımlarına koşalım. Hastalanınca ziyaret edelim. Maddî sıkıntıya düştüklerinde onları gözetelim. Mutlu günlerinde sevincine, kederli günlerinde üzüntüsüne ortak olalım. Ölüm hadisesi gerçekleştiğinde teçhiz ve tekfin işlemlerinde yardımcı olalım, cenaze namazlarını kılıp, defin için kabristana gidelim ve evlerine gidip taziyede bulunalım. İzni olmadan evlerinin cephesini kapatacak yanlış binalaşmadan sakınalım. Komşumuzun maddi durumu iyi değilse yemek yaptığımız zaman onlara da ikramda bulunalım. Çocuklarımızı komşumuzun çocuğunda bulunmayan ve gördüğünde arzusunu çekecek şeylerle dışarıya göndermeyelim. Sevgili Peygamberimizin şu hadisini tam bu noktada yeniden hatırlayalım.
خَيْرُ الأَصحاب عِنْدَ اللَّهِ تعالى خَيْرُهُمْ لصـاحِبِهِ ، وخَيْرُ الجيران عِنْدَ اللَّه تعالى خيْرُهُمْ لجارِهِ
“Allah katında arkadaşların hayırlısı, arkadaşına faydalı olandır. Yine Allah katında komşuların hayırlısı, komşusuna faydalı olandır.”[8]
Ramazanı vesile bilelim. Komşuluk ilişkilerimizi iyileştirelim.
Komşumuza rahatsızlık vermemek, komşumuza ikramda bulunmak Sevgili Peygamberimizin bildirdiği tavsiyeleridir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır.
مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ باللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ، فَلا يُؤْذِ جَارَهُ ، وَمَنْ كَان يُؤْمِنُ بِاللَّهِ والْيَوْمِ الآخرِ ، فَلْيكرِمْ ضَيْفهُ ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمنُ بِاللَّهِ وَالْيومِ الآخِرِ ، فَلْيَقُلْ خَيْراً أَوْ لِيَسْكُتْ
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”[9]
Bir başka hadiste ise komşumuza iyilik yapmamız tavsiye edilmektedir.
مَنْ كَانَ يُؤمِنُ بِاللَّهِ والْيوْمِ الآخِرِ ، فَلْيُحسِنْ إلِى جارِهِ
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusuna iyilik etsin.”[10]
Sevgili Peygamberimizden aktaracağımız bir hadisi uygulamaya koymak suretiyle ramazanda komşu ilişkilerimizi güzel bir zemine oturtturabiliriz. Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor.
إِذا طبخْتَ مَرَقاً فَأَكْثِرْ مَاءَهُ ثُمَّ انْظُرْ أَهْلَ بَيْتٍ مِنْ جِيرانِكَ ، فَأَصِبْهُمْ مِنْهَا بِمعْرُوفٍ
“Ey Ebû Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!”[11]
Bu hadîs-i şerîfte yemeklerin en sâdesi olan çorbadan bahsedilmesi mecâzîdir. Hiçbir şeyin olmasa da sadece çorban bulunsa bile, komşularına ondan da bir pay ayır, denmek istenmiştir. İmkânın ne kadar kıt olursa olsun, komşularını şöyle bir gözden geçir ve o çorbaya ihtiyacı olanlara gönder, anlamınadır. Varlıklı kimseler, evlerinde sık sık yendiği hâlde fakirlerin tadamayacağı güzel yiyecekleri onlara ikrâm etmekle, Allah’ın lutfettiği zenginliğe en güzel şekilde şükretmiş olurlar.
Çorbaya su katma ifadesinde ince bir mâna daha vardır. Çorbaya su katıldığı zaman, yemeğin tadı ve nefâseti büyük ölçüde kaybolur. Efendimiz bu sözüyle, etrafındaki yoksulların karnı açken senin ağız tadı, damak zevki araman uygun olmaz. Sen zevk peşinde koşacak adam değilsin. Sen mü’minsin. Açları, yoksulları sen gözeteceksin, komşun açken tok yatamazsın demektir.[12]
Ramazanda hediyeleşmeyi de ihmal etmeyelim.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimizin bu konuda bir hadisi şöyledir.
يَا نِسَاءَ المُسلِمَاتِ لا تَحْقِرَنَّ جارَةٌ لجارتِهَا وَلَوْ فِرْسَنَ شَاةٍ
“Ey müslüman kadınlar! Komşu hanımlar birbiriyle hediyeleşmeyi küçümsemesin! Alıp verdikleri şey bir koyun paçası bile olsa!..”[13]
Ramazan ayında bu hadisin gerekliliğini yerine getirmek bir başka güzel olacaktır. Ramazan ayını vesile bileceğiz aramızdaki komşuluk muhabbetini birbirimize vereceğimiz -maddi değeri çok küçük şeyler bile olsa- hediyelerle artıracağız.
Netice itibariyle komşu sadece yan hanede oturan insan değildir. Atasözü olarak ifade edilen “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” sözü bu hususu ne kadar güzel ifade etmektedir. Maddi veya manevi alanda her an kendisine ihtiyaç duyacağımız komşumuzla ilişkilerimizi İslam Dininin tavsiyelerine uygun hale getirmek dünya mutluluğumuz, imanımızın kâmil olması ve cennete elde etmemiz için gereklidir. Bu sebeple fırsat ayı Ramazanı iyi değerlendirelim. Sosyal hayatımız için, kendi yaşantımız için ikramlarda bulunalım. İhtiyaçlar giderelim. Sıkıntı vermeyelim. Hediyeleşelim.
Vaazımızı İbrahim Hakkı Hazretlerinin kızına yaptığı şu tavsiye ile sonlandırıyorum.
Kalplerden kalplere bir yol bulmalı,
Her zaman yumuşak tavır almalı,
Acı sözü bırakıp, tatlı olmalı,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol kızım!
Yüce Rabbim komşuluk ilişkilerimizi kendi rızasına uygun bir hale getirmemizi nasip eylesin.
Geceniz mübarek olsun. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Vaiz
[1] Buhari, Edeb 29
[2] Müslim, İman 73
[3] Şamil İslam Ansiklopedisi, Komşu Md
[4] Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 130
[5] Nisa, 4/36
[6] Kur’an Yolu, Meal Tefsir, DİB. Yay. c. 2, s. 49
[7] Riyazü’s-Salihin, Tercüme ve Şerhi, Erkam yay. c. 2, s. 394-395
[8] Tirmizi, Birr 28
[9] Tercüme: Riyazü’s-Salihin, Tercüme ve Şerhi, Erkam yay. Hadis No: 310, ayrıca bkz. Buhari, Edeb 31
[10] Müslim, İman 77
[11] Müslim, Birr 142
[12] Riyazü’s-Salihin, Tercüme ve Şerhi, Erkam yay. c. 2, s. 396-397
[13] Buhari, Hibe 1