Arınma ve Korunma Mevsimi: Ramazan (*)
مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ …
“…Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Maide, 5/6)
Kur’an ve Sünnet bizi oruç ibadetine yönlendirir
Medine’ye hicret ile birlikte İslâm dini, kendi müesseselerini oluşturmaya başlamıştı. Mescid-i Nebevî’nin yapılmasının ardından hayat, vahyin kılavuzluğunda, “inanç-amel bütünlüğü” içinde gelişmeye devam ediyordu. Medine’ye geleli daha on sekiz ay olmuştu. Kısa bir süre önce kıbleyi Mescid-i Aksâ’dan Kâbe’ye çeviren Yüce Allah, (Bakara, 2/144) bu sefer Hicrî takvimin 8. ayı olan Şaban ayında, Ramazan orucunu farz kılan şu âyetleri indirdi:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
“Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınasınız diye size de sayılı günlerde farz kılındı.” (Bakara, 2/183)
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz ise hadislerinde oruç tutmanın farziyetini ve ramazan ayının önemini bizlere şöyle bildirmiştir.
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَتَاكُمْ رَمَضَانُ شَهْرٌ مُبَارَكٌ فَرَضَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَيْكُمْ صِيَامَهُ تُفْتَحُ فِيهِ أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَتُغْلَقُ فِيهِ أَبْوَابُ الْجَحِيمِ وَتُغَلُّ فِيهِ مَرَدَةُ الشَّيَاطِينِ
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurur: “Mübarek Ramazan ayına kavuştunuz. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda sema (cennet) kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır.” (Nesâî, Sıyâm, 5)
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurur: “Kim Allah’a inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân, 28)
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقُولُ الصَّلَوَاتُ الْخَمْسُ وَالْجُمُعَةُ إِلَى الْجُمُعَةِ وَرَمَضَانُ إِلَى رَمَضَانَ مُكَفِّرَاتٌ مَا بَيْنَهُنَّ إِذَا اجْتَنَبَ الْكَبَائِرَ
Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiğine göre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “Büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde, beş vakit namaz ile cuma bir sonraki cumaya kadar ve Ramazan diğer Ramazan’a kadar, aralarında işlenen günahlara kefarettir.” (Müslim, Tahâret, 16)
Ayetler ve hadisler bizlere şöyle sesleniyor.
Ramazan, oruç ayıdır.
Ramazan, takva ayıdır.
Ramazan, Kur’an ayıdır.
Ramazan, Allah’ı yüceltme ayıdır.
Ramazan, şükür ayıdır.
Ramazan, doğruyu bulma ayıdır.
Ramazan, tövbe ayıdır.
Ramazan, i’tikâf yani tefekkür ve taabbüd ayıdır.
Ramazan, Allah’ın koyduğu sınırları gözetme ayıdır.
Ramazan, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin içinde saklayan bir aydır.
Hoş geldin Ya Şehr-i Ramazan!
Hoş geldin Ya Şehr-i Kur’an!
Ramazan ne demektir?
Ramazan, Yüce Yaratanın Kur’an’da da “Haram Aylar” diye anılan ve Araplarca hürmet edilen, kan dökülmesi ve savaşılması yasak olan dört haram aydan (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Recep) biri değildi. Hicri aylardan bir ay olan Ramazan, İslam Diniyle niçin değerlendi?
Ramazan ne demek idi? Önce bu sorunun cevabıyla vaazımızı sürdürelim. Arapça bir kelime olan “Ramazan”, “yaz sonunda yağıp yeryüzünü tozlardan temizleyen yağmur” mânasında “er-ramzâ” kelimesinden veya “Güneş ışınlarından taşların yanıp kızması” anlamında olan “er-ramaz” kelimesinden alınmıştı. Bu yağmur, yeryüzünü nasıl temizleyip yıkarsa; kızgın yer, orada yürüyenlerin ayaklarını nasıl yakarsa, Ramazan ayı da müminleri günah kirlerinden öylece temizler, yakar, yok eder. (Râzî, Tefsîr, V, 71; LA4 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, VII,160-162)
Peki, Ramazanı on bir ayın sultanı yapan ne idi? Bu sorunun cevabını ise Kur’an-ı Kerim bize şöyle vermektedir.
شَهْرُرَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضاً أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.”(Bakara, 2/185)
Ramazanı on bir ayın sultanı yapan Kur’an-ı Kerimdir. Nasıl “şerefü’l-mekân bi’l-mekîn” yani bir mekânın şerefi, orada yaşayan kimseler sayesinde gerçekleşir ise, aynı durum, zaman için de söz konusuydu. Son Peygamber (sav) Yesrib’e teşrifiyle orayı nasıl “Medine-i Münevvere” haline getirdiyse, son kitap olan Kur’an’ın bu ayda inmesi de, sıradan bir ay olan Ramazan’ı “Mübarek ay” yapmıştı.
Bir ayı diğer on bir aya sultan, indirildiği bir geceyi –kadir gecesini- bin aydan hayırlı yapan Kur’an, elbette bizleri de âleme sultan yapacaktır. Yeter ki Rabbimizin bizlere indirdiği Kur’an’a yönelelim, okuyalım, anlayalım, idrak edelim, tabi olalım.
Ramazan aynda Kur’an-ı Kerim indirilmeye başlayınca bu mübarek ayda birçok ibadet emredile geldi. İslam’ın beş esasından biri olan oruç bu ayda tutulması emredildi. Teravih, mukabele, i’tikâf, iftar, sahur ve fıtır sadakası gibi önemli ibadetler ise Sevgili Peygamberimizden (s.a.s) bize birer sünnet olarak hediye edildi.
Ramazan ayı Kur’an-ı Kerim’de adı anılan tek aydır
Yüce Allah onu sadece anmakla kalmamış, yukarıdaki âyetlerle aynı zamanda onu oruç ayı olarak belirlemiştir. İşte bütün bu ayrıcalıkları sebebiyle bizim kültürümüzde Ramazan, “on bir ayın sultanı” olarak kabul görmüştür.
İslâm ile yepyeni anlamlara kavuşan Ramazan kelimesi, bize mübarek bir zaman dilimini, tam bir huzur iklimini anlatır. Kamerî aylardan dokuzuncusu olan Ramazan ayı boyunca Müslümanlar, toplum olarak ibadet yoğunluğu ve heyecanı içinde olurlar. Çünkü Ramazan, ilmin, inancın, ibadetin, ahlâkın, dayanışmanın, kardeşliğin daha da olgunlaştırılabilmesi için Müslümanlara ikram edilmiş bereketli bir eğitim mevsimidir. Müslüman bu zaman diliminde Rabbiyle, nefsiyle, kardeşleriyle olan ilişkilerini gözden geçirir, gece gündüz tam bir ay süren yoğun bir eğitim faaliyetinden güçlenerek, arınarak çıkar.
Ayrıca Sevgili Peygamberimiz, Ramazan öncesinde yaptığı sohbetlerle, ashâbının zihinlerini ve gönüllerini bu mübarek aya hazırlardı. Nitekim Ramazan ayının bu niteliklerini şu sözleriyle özetlemişlerdi: “Ramazan ayı geldi. Bu ay, Allah’ın oruç tutmayı farz kıldığı mübarek bir aydır. Bu ayda semanın (cennetin) kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve Allah’a karşı gelen azgın şeytanlar bağlanır. Bu ay içinde öyle bir gece vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır. Bu gecenin faziletinden mahrum kalan (bin ayın faziletinden) mahrum kalmış olur.” (Nesâî, Sıyâm, 5)
“Ramazan ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır ve hiçbiri açılmaz. Cennetin kapıları açılır ve hiçbiri kapanmaz. Sonra bir (melek) şöyle seslenir: Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa gel! Ey şer isteyen günahlarından vazgeç! Allah’ın bu ayda ateşten azad ettiği nice kimseler vardır ve bu Ramazan boyunca her gece böyledir.” (T682 Tirmizî, Savm,1; İM1642 İbn Mâce, Sıyâm, 2)
Akabe biatlerinde etkin görev almış olan Ubâde b. Sâmit (ra), Ramazan ayının yaklaştığı bir günde Resûlullah’ın (sav) şöyle dediğini nakleder: “Ramazan ayı size bereketiyle geldi, Allah o ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir, hataları yok eder, o ayda duaları kabul eder. Allah Teâlâ sizin (Ramazan ayındaki ibadet ve hayır konusunda) birbirinizle yarış etmenize bakar ve meleklerine karşı sizinle övünür. O hâlde iyilik ve hayırdan yana Allah Teâlâ’ya kendinizi gösteriniz. Ramazan ayında Allah’ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimse bedbaht kimsedir.” (Heysemî, Mecmau’z-zevâid, III, 344)
Ramazanı nasıl değerlendirelim?
Rahmet Elçisi, her konuda olduğu gibi ashâbına, nasıl oruç tutacaklarını ve oruç esnasında nelere dikkat edeceklerini hem yaşayarak hem de bazı tavsiye ve uyarılarda bulunarak öğretmişti.
Peygamber Efendimiz Ramazan günlerinde bol bol Kur’an okur, hayır ve hasenatta bulunurdu. Cebrail (as), Ramazan sonuna kadar her gece kendisine gelir ve Hz. Peygamber (sav) ona Kur’an okuyup dinletirdi. (Buhârî, Savm, 7) Nitekim hâlen günümüzde yoğun bir şekilde uygulanan bu “karşılıklı okuyuş”, “mukabele” geleneğimizin dayanağını oluşturur.
Hz. Âişe’nin haber verdiğine göre, Resûlullah (sav) kesin emir vermeksizin insanları Ramazan gecelerini değerlendirmeye teşvik ederek şöyle derdi: “İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan’ı ihya eden kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” (Nesâî, Sıyâm, 39) Ramazan’ın son on gününe, ayrı bir önem verir, Mescid-i Saadet’te i’tikâfa girer, ibadet ve taatle meşgul olurdu. Peygamberimizin bu uygulaması, vefat edinceye kadar devam etmiştir. Her yıl on gün i’tikâfa girerken, vefat ettiği yılın i’tikâfı yirmi gün sürmüş, o yıl Ramazan ayında Cebrail’e (as) Kur’an-ı Kerim’i iki defa arz etmişti. (İbn Mâce, Sıyâm, 58)
Ramazanı mübarek kılan en önemli unsurlardan biri de Kadir Gecesi’ydi. Bu geceye çok önem veren Rahmet Peygamberi, Ramazan ayı içinde gizlenmiş olan Kadir Gecesi’ni “Ramazan’ın son on günü içinde arayın!” buyururdu. (Muvatta’, İ’tikâf, 6) Ramazan ayının son on günü içindeki tek sayılı gecelerin Kadir Gecesi olma ihtimalinden dolayı (Buhârî, Ezân, 135) kendisi de, aile efradı ile birlikte 23., 25. ve 27. geceleri uzun süre ibadet ederek geçirirdi. (Tirmizî, Savm, 81; N1365 Nesâî, Sehv, 103)
Ashâbına Fıtır sadakası vermelerini söyleyen Allah Resûlü, bunun, insanlar bayram namazına çıkmadan önce ödenmesini emrederdi. (Buhârî, Zekât, 76) Ayrıca Ramazan ayında verilen sadakayı daha üstün görürdü. (Tirmizî, Zekât, 28)
Resûlullah (sav), bir aylık rahmet mevsimini ibadetle, taatle geçirmiş olmanın sevincini ashâbıyla birlikte bayram ederek kutlardı. O, bayram namazına gitmeden önce gusleder (Muvatta’, Îdeyn, 1) ve namazgâha giderken değişik bir yol izlerdi. (Buhârî, Îdeyn, 24) Bayramı tekbir ve tehlillerle karşılardı. (Buhârî, Îdeyn, 12)
Burada şunu belirtmekte yarar vardır ki Allah Resûlü Ramazan ayını sadece ibadetle geçirmiş değildir. Söz gelimi, İslâm’ın ilk savaşı olan Bedir Savaşı’na, Hicret’in ikinci yılı Ramazan ayında hareket edilmiş, Ramazan’ın on yedinci günü düşmanla savaşılmıştır. (Tirmizî, Savm, 20; BN7 İbn Kesîr, Bidâye, III, 303) Hicret’in sekizinci yılı Ramazan’ının on üçüncü günü ise, Mekke’nin fethi için yola çıkılmıştır. (Abdürrezzâk, Musannef, V, 372) Böylece Hz. Peygamber’in hayatındaki en önemli iki sefer, Ramazan ayında yaşanmıştır.
Her ne kadar Ramazan ayı, Allah tarafından mübarek kılınmışsa da, onun bereketinden istifade etmek Müslüman’ın iradesine bırakılmıştır. Değerlendiren için Ramazan bulunmaz bir hasat mevsimi, maddî ve manevî bir arınma iklimidir. Ramazan’a yetiştiği hâlde onun kadrini ve kıymetini bilmeyen biri içinse, kaçırılmış bir fırsat hatta bir vebal olacaktır. Hem de Rahmet Elçisi’ne “Ramazan ayına girdiği hâlde günahlarını bağışlatmadan Ramazan’dan çıkan kimsenin burnu yerde sürünsün!” dedirtecek kadar! (Tirmizî, Deavât, 100)
Evet, Ramazan ayı, berekettir, ziyafettir, zarafettir. Ramazan ayı, ibadettir, rahmettir, mağfirettir. Ramazan ayı, ruh ve nefis için, birey ve toplum için takvadır, korunmadır. Ramazan ayı, selâmdır, esenliktir, sükûnettir, sekinettir, dinginliktir, olgunluktur. Ramazan ayı, kardeşliktir, dayanışmadır, paylaşmadır. Ramazan ayı, zenginin oruç tutarak yoksulu anlaması, kısmen de olsa onun hâlini yaşamasıdır. Ramazan ayı, geçici olarak yeme-içmeden uzak kaldığı nimetlerin kadrini bilmek ve onları veren Rezzâk olan Allah’a karşı şükür görevini hatırlamaktır. Ramazan ayı, kötü alışkanlıklara son verme, iyiden, güzelden yana yeni sayfalar açma fırsatıdır. İşte bu bilinç içerisinde dolu dolu yaşanan Ramazan, sonrasında gelen ayların hatta bütün bir yılın verimli geçirilmesini sağlayacaktır. Allah Resûlü’nün, “Ramazan orucu, öbür Ramazan ayına kadar (işlenecek olan küçük günahlar için) kefarettir.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, VI, 38) hadisi, geçmişte işlenmiş günahların kefareti olarak değil, Ramazan’ın verdiği bilinç ile bir sonraki Ramazan’a kadar açılmış olan beyaz sayfayı temiz tutma gayreti olarak anlaşılmalıdır.
Ramazan ayı taattir, hasenattır, kurbettir, Cenab-ı Hakk’a yakın olmadır. Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı, şeytanların bağlandığı, toplumda suç oranının azaldığı bir huzur dönemidir. Ramazan ayı, takvanın, şükrün ve rüşdün yollarının öğretildiği, irade eğitiminin verildiği, bir aylık yoğun program uygulayan bir okuldur.
Asırlardır Ramazan, Müslümanlar arasında bir ay boyunca kutlanan bir bayram esintisidir. Ülkemizde açılan iftar çadırları, ışıl ışıl yanan minarelerin arasını süsleyen mahyalar, Mısır’da sokakları, dükkânları süsleyen Ramazan fenerleri, Medine’de her milletten Müslümanların sokaklara açıp, kardeşlerini yalvararak davet ettiği mütevazı iftar sofraları ve dünyanın dört bir yanında teravih namazlarına koşan ve saf tutan milyonlar... Hepsi Ramazan ayının bereketi ve coşkusudur şüphesiz.
Ramazan bir medeniyettir
Ramazan ayının girmesiyle birlikte birçok kavram da konuk olur dilimize: Ramazan topu, Ramazan imsakiyesi, Ramazan mahyası, Ramazan davulu, Ramazan pidesi, Ramazan menüsü, Ramazan programı, Ramazan sofrası, Ramazan paketi, Ramazan indirimi, Ramazan kampanyası... Artık Ramazan ayı, bir zaman diliminin adı olmaktan öte bir şeydir. Evet o, yedisinden yetmişine bütün Müslümanlar için bir neşedir, coşkudur, heyecandır, kültürdür, medeniyettir. Hem de üzerinde çok konuşulan, makaleler ve kitaplar yazılan bir “Ramazan Medeniyeti!”
Ramazan, bir medeniyettir, bir dünya görüşüdür. Sadece, nefsimize gem vurulan günler değil; yoksulların, düşkünlerin, açların, muhtaçların, kimsesizlerin hatırlandığı ve korunduğu yoğun bir seferberliktir.,
Yüce Rabbim ramazanımızı mübarek eylesin. Feyzinden ve bereketinden istifade edebilenlerin zumresine dahil eylesin. Bu günleri fırsat bilip, ibadetlerimizi daim hale getirmeyi Rabbim bizlere lutfeylesin.
Ahmet ÜNAL
Uzman Vaiz
(*) Vaazımız, DİB Hadislerle İslam kitabında yer alan Ramazan Ayı: Arınma ve Korunma Mevsimi adlı çalışma ön plana alınarak hazırlanmıştır.