Değerli Müslümanlar,
İnsanın; öz, benlik ve ruhunu kötülüğe sürükleyen eğilimine, nefis diyoruz. İçimizde var olan bu olguyu iyi tanımalı, onun olumsuz telkinlerine duyarsız kalmalı, her anı çok değerli olan ömrümüzü gereği gibi kullanmalıyız.
Nefisle ilgili birçok ayet ve hadis mevcuttur. Bunları, konu bütünlüğü içerisinde sıralamaya çalışacağız. Sevgili Peygamberimiz (sav.) “Hesaba çekilmeden önce kendinizi sorgulayın”(Tirmizi, Sıfatu’l Kıyamet, 2383) buyurmuş, nefisle mücadeleyi “büyük mücadele” olarak nitelendirmiştir. Yüce Allah (c.c.); nefsin “aşırı şekilde kötülüğü öğütlediğini” (Yusuf, 53) bildirerek, kullarının ona karşı önlem almasını istemiştir. Zira bireyi gözetleyen, iyiliklerini ve kötülüklerini kaydeden görevliler vardır. (Tarık, 4) Nerede, nasıl öleceğini bilmeyen (Lokman, 34) insan her an için kendini bekleyen büyük duruşmaya hazırlıklı olmalıdır. Çünkü ölüm anı gelince; “İnsanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar.” (İnfitar, 5) Onun için dinimiz hayatta iken sonsuz hayat için kalıcı yatırımlar yapmamızı her fırsatta öğütlemektedir.
Aziz Müslümanlar,
Ahiretteki yaşantımızı, dünyada yaptığımız söylem ve eylemlerimiz belirleyecektir. Orada hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacağı gibi, kullarını bizzat Yüce Allah sorgulayacaktır. (Tin, 8; Mü’min, 17) Yapılan iyilikler kişiye mükâfat, kötülükler ise ceza olarak dönecektir. (Zumer, 70) Orada bir günahı bağışlatmak için “dünya dolusunca altın teklif edilse” (Al-i İmran, 91) bile bir işlev görmeyeceği ayetlerde açık olarak bildirilmektedir. Yüce Allah (c.c)’in izni olmaksızın kimseye şefaat dahi yapılamayacaktır.
Bireyleri eylemlerinde serbest bırakan Rabbimiz; “Kim, dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır.” (Al-i İmran, 145) “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın.” (Haşr, 18) “Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksiniz).” (Kıyamet, 2) “Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.” (Enbiya, 47) “Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz, onlara yardım da edilmez” (Bakara, 48) “Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, halleri nice olacaktır.” (Al-i İmran, 25) mealindeki birçok ayeti kerimelerle dikkatimiz çekilmektedir.
Aziz Cemaat,
“Her nefis, kazandığına karşılık bir rehin;” (Müddessir, 38) olarak yaşadığı şu dünya hayatında, “Herkesin günahı kendine ait olduğu, hiçbir suçlu başkasının günahını yüklenemediği” (En’am, 164) kıyamet gününe her an hazırlıklı olmalıyız. Alıp verdiğimiz her nefes, bizi dünyadan koparıp, adım adım kabre yaklaştırdığını unutmayalım.
Hutbemizi; okuduğum ayeti kerimenin mealiyle bitirelim. “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya, 35)
Ali İhsan
ÇELEBİ
Vaiz – Pazaryeri / BİLECİK