Kadın Haklarına Bir Başka Bakış Açısı (Kölelik Kalkmadı)

Kölelik Kalktı mı? (Kadın Haklarına Bir Başka Bakış Açısı)

 

21. Yüzyıl modern bir çağ mı? İnsanların tüm haklarının kendilerine verildiği ve kimsenin haksızlığa uğramadığı bir çağ mı? Çocukların istismar edilmediği, kötü muamelelerle karşılaşmadıkları, kaçırılıp her türlü yanlış işlerde kullanılmadıkları bir çağ mı? Kadınların hak ve hukukuna riayet edildiği, kadınların cinsel bir obje görülmediği, her türlü hürmet ve saygının duyulduğu, kadınların kaçırılıp zorla pazarlanmadığı, zina evlerinde satılmadığı, kendilerinden paralar kazanılmadığı, zina evlerinden kaçsalar bile yakalanıp dövülüp tekrar aynı yerlere sürüklenmediği bir çağ mı? Kadınların teşhir edilmediği bir çağ mı?

 

Köleliğin kalktığı söyleniyor. Bu doğru mu? Bugün kadınları fuhuş pazarlığına sürükleyenler elinde kadınlar köle değil mi? Hangi anne çocuğunu fuhuş yapsın diye ninnilerle salladı? Hangi anne çocuğu fuhuş çetelerinin elinde oyuncak olsun diye saçlarını taradı? Hangi anne çocuğunu fuhuşa sürükleyenlerin elinde köle muamelesi görsün diye akşam koynunda yatırdı? Müslüman ülkesinde bu cümleleri kurmaktan utanç duyuyorum. Müslüman ülkesinde bu soruları sormaktan utanç duyuyorum. Müslümanların yaşadığı ülkede Ümmet-i Muhammed’in kızlarına reva görülen bu durumlardan dolayı içiniz sızlamıyor mu? Ciğeriniz yanmıyor mu? Kalbiniz daralmıyor mu? Hangimiz kızımızın veya eşimizin başına böyle bir şeyin gelmesini isteriz? Bu nasıl bir zihin yanılgısı. Bu nasıl bir izan. Bu nasıl bir şuur.  Kölelik kalkmadı. Günümüzde çok daha büyük ve yaygın bir hale getirildi.

 

Bizim önümüze kurtuluş reçetesi olarak sunulan Batı medeniyeti gerçekten kadına istenilen saygınlığı kazandırabildi mi?  Yoksa kadınlarımız iyice yalnızlaşıyor mu? Neden bugün sıklıkla kadın haklarından bahseder olduk? Neden her gün kadınlarımızın ve kızlarımızın, çocuklarımızın istismar edildiği, kendilerin şiddete maruz kaldığı haberleri duyar olduk? Neden 3. Sayfa haberlerinde hep kadınlar dayak yiyen, kendilerine zulmedilen, haksızlığa uğratılan pozisyonlara geldiler? Neden namus cinayeti denildiğinde bir erkeğin kadınını veya kızını öldürdüğü durum aklımıza gelir? Kadın namusuna aykırı bir iş yaptığında yanlış yapmış oluyor da, erkek namusunu yıkacak bir iş yaptığında doğru mu yapmış oluyor?

 

Vaazımıza sorularla başladık. Bu kadar sorunun kaynağı hakikaten İslam Dini mi? Yoksa sorunların kaynağı İslam Dinini anlamayan ve hayatına doğru bir şekilde aktarmayan bizler mi?

 

 

Tespit ettiğimiz problemlerimizi Kur’an ve Sünnet ışığında çözüm arayalım. Arayalım ki, İslam Dininin getirmiş olduğu çözümlerden daha iyi bir çözüm yolu bulamayacağız. Her devrin ilacı olan Kur’an ve sünnet ışığında dertlerimize derman bulalım. Yüce Rabbim bizi Kur’an ve Sünnete bağlı olanlardan eylesin. Amin!

 

Öncelikle kızlarımıza kadınlarımıza karşı takındığımız yanlış tavırlarımızı düzeltelim. Sözlerime başlarken vurgulamak isterim ki; Ne kadar çok yaygın hale gelirse gelsin, adet, örf olarak bizim karşımıza çıkarsa çıksın, İslam Dininin iki ana ilkesi Kur’an ve Sünete uymayan hiçbir alışkanlık kabul edilemez. “Biz büyüklerimizden böyle gördük”, “Eski köye yeni adet getirmeyin” gibi sözler, eğer yanlışları meşrulaştırmak amacıyla söylenirse asla kabul edilemez. Kur’an-ı Kerimde bu hususa şöyle vurgu yapılmaktadır.

 

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْاْ إِلَى مَا أَنزَلَ اللّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ قَالُواْحَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لاَ يَعْلَمُونَشَيْئاً وَلاَ يَهْتَدُونَ

 

Onlara, "Allah'ın indirdiğine ve Resûl'e gelin" denildiği vakit, "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter" derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi? (Maide, 5/104)

 

Cahiliye döneminde yaygın halde bulunan kız çocuk sahibi olmanın utanç olduğu anlayışını günümüzde de yaygın halde görmekteyiz. Cahiliye adetinin nasıl olduğunu Kur’an-ı Kerimden öğrenelim.

 

وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِالأُنثَى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدّاً وَهُوَ كَظِيمٌ{} يَتَوَارَى مِنَ الْقَوْمِ مِن سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ أَيُمْسِكُهُ عَلَى هُونٍأَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ أَلاَ سَاء مَا يَحْكُمُونَ

 

 “Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar!” (Nahl, 16/58-59)

 

Günümüzde aynı paralelde olanları görmek çok üzüntü vericidir. Bir başkasının kızıyla evlenip kendi aile hayatını kuranlar, kendilerine kız çocuk verildiğinde üzüntüden yüzleri simsiyah kesiliyor. Ne kadar acı bir çelişki. Bir başka çelişki ise sanki çocuklarımızı bizler yaratıyoruz. Hangisinin erkek hangisinin kız olacağına sanki bizler karar veriyoruz. Yaratılma evresinde kadın olsun erkek olsun hiçbir kimsenin müdahalesi mevcut mu? Bu sebeple “Erkek adamın erkek çocuğu olur” anlayışı ne kadar mantık dışı ve ne kadar haddi aşan bir söz. Erkek çocuğu olanlar sanki kendi isteklerine göre bu şekillenmiş gibi başkalarına caka satmaları ne kadar anlamsız.  Ayet-i kerimeyi tam bu noktada sizlerle paylaşmak isterim.

 

لِلَّهِ مُلْكُالسَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ يَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ إِنَاثاً  وَيَهَبُ لِمَن يَشَاءُ الذُّكُورَ {} أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَاناً وَإِنَاثاًوَيَجْعَلُ مَن يَشَاءُ عَقِيماً إِنَّهُ عَلِيمٌ قَدِيرٌ

 

“Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir.” (Şura, 25, 49-50)

 

Bir başka yanlış anlayış ise erkek çocuk olduğu zaman soyun devam edeceği, erkek çocuk olmadığında ise soyun kesileceği anlayışıdır. Oysaki Hz. Peygamberin pak hayatları bunun tam tersini ortaya koymaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in oğlu İbrahim dünyadan ayrılınca ona müşrikler “Ebter (Soyu kesik)” dediler. Kevser süresi ise soyu kesik olanların kendileri olduğunu şöyle vurguluyor.

 

إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ {} فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ {}إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْأَبْتَرُ {}

 

“(Resûlum!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir.” (Kevser, 108, 1-3)

 

Günümüzde Efendimiz (s.a.s)’in pak nesebi Seyitlerle ve Şeriflerle devam etmektedir. Ama O’nun soyu kesik olacağını iddia edenlerin soyları kesilmiş, kendileri unutulmuş ve kendilerine hiçbir rahmet dileyen kalmamış. Bu sebeple toplumumuzda çok fazla olan bu yanılgıdan da vazgeçmemiz gerekmektedir.

 

Dünyamızda farklı dinlerin yaşandığı ortamlarda ortak payda kadın ihlalleri ise bu ihlallerin ortaya çıkış ve yaygınlaşmasında dinlerin değil insanların etkili olduğu aşikârdır. Çünkü bazı insanlar kendi nefsani isteklerinin tatmin edilmesini arzu ederler. Kendi menfaatleri doğrultusunda bir hayat sürmek isteyen insanlar ise elbette hep kendilerini, kendi zevklerini ve kendi mutluluklarını düşüneceklerdir. Bir başkasının hayatını elbette önemsiz görüleceklerdir. Bu davranış modelini ise hiçbir ilahi din, özellikle de son din İslam’da görmek mümkün değildir.

 

Allah (c.c.) katında değerli olmanın ölçütü kadın veya erkek olmak, yaşlı veya genç olmak, kısa veya uzun olmak, siyah veya beyaz tenli olmak değildir. Allah (c.c.) şekillere, çehrelere değil kalbe ve amellere bakmaktadır. Katında değerli olanların kimler olduğunu bizlere şöyle bildirmektedir.

 

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْشُعُوباً وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَعَلِيمٌ خَبِيرٌ

 

“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.” (Hucurat, 26/13)

 

 

Sevgili Peygamberimizin hepimizce bilinen bir hadisini bu konumuzda yeniden hatırlayalım.

 

إِنَّ الله لا يَنْظُرُ إِلى أَجْسامِكْم ، وَلا إِلى صُوَرِكُمْ ، وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأَعمالِكُمْ

 

“Allah (c.c.) sizin, şekillerinize, suretlerinize bakmaz. Sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.”(Müslim, Birr, 33)

 

 

Bir başka sorun ise namus cinayetleridir. Günümüzde namus cinayetleri dediğimizde aklımıza ilk gelen kadınların öldürülme olaylarıdır. Şu soruyu tekrar tekrar sormak istiyorum. Kadın bir yanlışlık yaptığında namusunu kirletmiştir de erkek yaptığında namusunu kirletmemiş midir? Ne kadar yanlış bir zihin yanılgısına düşmekteyiz. Müslüman toplumumuzda ne kadar büyük hak ihlalleri yaşanmaktadır. Şu cümleleri üzülerek çok duyduğumu sizlerle paylaşmak isterim. “Erkek kısmında bazen böyle çapkınlıklar olur canım”, “Aslan oğlum! Bu yaşta olmayacakta hangi yaşta olacak”, “Gençliğinizi doya doya yaşayın. Gençlik bir kez ele geçer” Aman Ya Rabbi! Bunlar ne kadar çağdışı, bunlar ne kadar insanı basitleştiren sözler. Erkekler aslanlıklarını bir başkasının kızıyla gerçekleştirmiyor mu? Peki, kendi kızımız için bir başka erkeğin aslanlığını gerçekleştirmesini ister miyiz? Oysaki Müslüman kendisi için istediğini bir başkası için isteyen, kendisi için yapılmasını istemediğini bir başkası için yapmayan kimsedir. Peki, Müslümanlık bu ise bizim yaptığımız ve kızlarımıza, kadınlarımıza gördüğümüz bu haksız davranışların İslami hangi yönü var. Bu husustaki sözümüzü yine bir ayetle sonlandıralım.

 

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْأَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

 

“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (Rum, 30/41)

 

Çağımızın dertlerinden biri de kadını değersizleştirme adına onu cahil bırakmaktır. Oysaki her devirde cahiliye döneminin yaşanması cahiliye adetlerinin çıkmasının ana faktörü kadını cahil bırakmakla ilgilidir. Yüce Rabbimiz ise kadın ve erkeği ayrı ayrı muhatap almaktadır. İlim kadın ve erkek üzerine farz kılınmıştır. Dinin ana ilkelerini bilmede ve yaşama aktarmada herkes aynı mesuliyet içerisindedir. Özellikle de gelecek nesilleri yetiştirecek olan ve çocuklarıyla her an beraber olan kızlarımızın ve kadınlarımızın bilgi seviyesi yükseltmek hepimizin görevi ve kadınlarımızı değerli kılma adına yapacağımız önemli adımlarımızın başında gelmektedir. Bir başka ayeti de sizlerle paylaşarak bu hususu siz kıymetli cemaatimizin fikir dünyasına bırakıyorum. Yüce Rabbimiz kadın ve erkeği ayrı ayrı muhatap aldığını şöyle beyan etmektedir.

 

إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِوَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَوَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَوَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَفُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيراًوَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْراً عَظِيماً

 

“Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab, 22, 35)

 

  Vaazımızın son kısmında ise başlarken söylediğim cümleleri yeniden hatırlatmak bu hususla ilgili çözümlerimi sizlerle paylaşmak isterim.

 

Kadın hakları açısından köleliğin kalkmadığını yeniden vurguluyorum. Kölelik kalkmamış, şekil değiştirmiş ve günümüzde çağdaş bir kölelik oluşturulmuş ve yaygın hale getirilmiştir. Ümmet-i Muhammed’in çocukları kaçırılmakta, organları pazarlanmakta veya sokak çocuğu hüviyetine büründürülüp hırsızlıkta, çete işlerinde veya terör olaylarında kullandırılmakta, bunlardan hiçbiri olmasa bile dilenci haline getirilmektedir. Böyle insanların elinden bu çocukların kurtarılması için çalışmak tüm kamu kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin, maddi durumu yerinde olan tüm hayırseverlerin, nihayetinde tüm toplumumuzun görevidir. Yine Ümmet-i Muhammed’in kızları ve kadınları fuhuş bataklığına çekilmekte, bu bataklığa çekilenler ise bir daha bu bataklıktan kurtulamamaktadır. Müslüman memleketimizde, Müslüman kardeşlerimizin pazarlandığı nice kötü evler var. Bu kardeşlerimizin bu bataklıktan kurtulması için yine kamu kurum ve kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve hayırseverler el ele vermelidir. Vaazımızı dinleyen tüm kardeşlerimiz öncelikle böyle yerlerden kendilerini, çocuklarını korumalıdırlar. Sevdiklerine zinadan uzak durmalarını telkin etmelidirler. Hiçbir kimsenin itibar etmediği bir yerin varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Ayrıca tüm belediyelerimiz kendilerinin hizmet sahaları içinde böyle umumhaneler var ise mutlaka bunları kaldırmanın yollarını aramalı ve bu çabanın içinde olmalıdır. Emniyet güçlerimiz mutlaka fuhuş yaptırıp bu Ümmet-i Muhammed’in çocuklarını kötü yola götürenlere fırsat vermemelidir. Özellikle vurgulamak isterim ki; Zekât payından verilecekler arasında köleler de vardır. Bu kardeşlerimizin hayatlarını kurtarmak için mutlaka zekât fonu oluşturulmalı, bu bataklıktan kurtarılan kardeşlerimiz için iş sahaları ihdas edilmelidir.

 

Kadın haklarının ihlal edilmesinin sebepleri arasında asla İslam Diniyle ilgili bir husus bulunmamaktadır. Bütün haksızlıklar ya kişilerin kendi menfaatlerini ön plana almalarından yada cahillikten kaynaklanmaktadır. Bu sebeple gözümüzün nuru olan kızlarımızı, canımızın yarısı olan eşlerimizi, cennetin ayaklarının altında olduğu annelerimizi bilginin en doğrusuyla buluşturmalı, dinimizin ilkelerini onlara aktarmalıyız. Erkek çocuklarımızı ise terbiyeyle büyütmeli, aile hayatımızı en güzel şekle getirmekle de onlara örnek olmalıyız. Erkeklerin şımartıldığı, kızların aşağılandığı bir toplumun payidar olamayacağını, ilerlemeyeceğini, hatta zamanla mutlaka çökeceğini hepimizin bilmesi gerekmektedir.

 

Yüce Rabbim doğru bilgileri öğrenmeyi, öğrendiğimiz doğru bilgilerimizi ise hayatımıza aktarmayı nasip eylesin. Çocuklarımızın geleceklerini hayır eylesin. Kendilerine selamet ihsan eylesin. Allah-u Teala (c.c.) Müslüman’ca bir hayat yaşamak suretiyle hak ihlallerini önlemeyi bizlere lütfeylesin. Vaazımızı gelip dinlemenizden dolayı da hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.

 

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Uzman Vaiz

 

Tags

Yazdır   e-Posta