Helal Kazanç-Helal Lokma
İslam Dini, biz dünyada da mutlu, ahirette de cennette olalım diye gönderildi. İslam ile gönderilen emirler ve yasaklar hep bizim için, dünya ve ahiretimiz için. Namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetler hep faydamıza. Doğru söz, iyilik, sadaka vb. gibi emredilen ilkeler hep bizim için.
Yalan, iftira, faiz, gasp, rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk, şans oyunları, eksik tartmak, hileli mal satmak, verilen görevi layıkıyla yerine getirmemek vb. gibi tüm kötü davranışların yasaklanması yine bizim için.
Meşru işlerle meşgul olmak kazancımızı helal getirecek, gayri meşru olan şeylerle meşgul olmak kazancımızı ve sonucunda lokmamızı haram hale getirecektir.
Bu günkü vaazımızda kazancımızı ve lokmamızı helal hale getirmenin yollarını Kur’an ve Sünnet bağlamında bilmeye, anlamaya ve idrak etmeye çalışacağız.
Helal; Dinen yapılması veya yenip içilmesi yasaklanmayan, serbest bırakılan şey demektir. Allâh ve Rasûlü'nün bir şeyin helâl olduğunu belirtmesi veya işlenmesinde günah olmadığını bildirmesi, o fiilin helâl olduğunu gösterdiği gibi, o fiil veya şeyin yasaklandığına dair bir delil bulunmaması da helâl olduğunu gösterir. Zira eşyada aslolan helal oluşudur. Buna göre bir şey, dinin açık bir hükmüne, yasağına ve ilkesine aykırı olmadıkça helâldir, meşrudur. (Dini Kavramlar Sözlüğü, Helal Md.)
Helal kazanç veya helal lokma ise; Dinimizin meşru gördüğü çerçeveler içerisinde elde edilen gelir ve bu gelirle kazanılan rızık demektir. Kazancın ve yenilenin lokmanın helal olması için önce çalışılan iş meşru olmalı, Allahın haram kılmadığı işlerden biri olmalıdır. Sonrada meşru olarak çalıştığımız işlerde bize verilen vazifeyi layık-ı vech ile yerine getirmemiz gerekmektedir.
Yüce Allâh (c.c.)’da, iyi, temiz ve insan sağlığına yararlı olan şeyleri helâl; kötü, pis ve zararı olan şeyleri de haram kılmıştır. Maide süresi 5. Ayette şöyle buyrulmaktadır.
يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ
“Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar, de ki: Size temiz olanlar helal kılındı…”
Öncelikle helal kazanç-helal rızık-helal lokma bilincinin çerçevelerini çizen Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bildirilen genel ilkeleri beraberce hatırlayalım. Yüce Yaratan (c.c.) şöyle buyuruyor.
الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌيَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ
“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.” (Bakara, 2/168)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَآمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَنتَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْإِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا
“Ey İman edenler! Mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin. Haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder.” (Nisa, 4/29)
وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقًا مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin.” (Bakara, 2/188)
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“Faiz (riba) yiyenler ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse artık geçmişi kendisine işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse artık onlar ateşin halkıdır orada sürekli kalacaklardır.” (2)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَوْفُواْ بِالْعُقُودِ
“Ey iman edenler! Akitleri(n gereğini) yerine getiriniz.” (Maide, 5/1)
رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ
“(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar.” (Nur, 24/37)
وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ [] الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُواْ عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ [] وَإِذَا كَالُوهُمْأَو وَّزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ []أَلَا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُم مَّبْعُوثُونَ [] لِيَوْمٍ عَظِيمٍ [] يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ []
“Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar, insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar; kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar. Onlar, büyük bir gün için tekrar diriltileceklerini sanmıyorlar mı? O gün insanlar âlemlerin Rabbi huzurunda duracaklardır.” (Mutaffifin, 83/1-6)
Helal-haram bilinci önemsiz bir konu değildir. Kişiyi helake sürükleyecek, dünya ve ahreti perişan edecek, Allah ve kul hakkını doğuracak önemli bir haktır. Helal ve haram bilincinin kazanılması yolunda Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in şu hadisini iyice özümsememiz gerekmektedir.
إِنَّ الحَلاَلَ بَيِّنٌ ، وإِنَّ الحَرامَ بَيِّنٌ ، وَبَيْنَهما مُشْتَبِهاتٌ لاَ يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ ، فَمَن اتَّقى الشُّبُهاتِ ، اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وعِرْضِهِ ، وَمَنْ وَقَعَ في الشبُهاتِ ، وقَعَ في الحَرامِ ، كالرَّاعي يرْعى حَوْلَ الحِمى يُوشِكُ أَنْ يَرْتَع فِيهِ ، أَلاَ وإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمًى ، أَلاَ وَإِنَّ حِمَى اللَّهِ مَحَارِمهُ ، أَلاَ وإِنَّ في الجسَدِ مُضغَةً إذا صلَحَت صَلَحَ الجسَدُ كُلُّهُ ، وَإِذا فَسَدَتْ فَسدَ الجَسَدُ كُلُّهُ : أَلاَ وَهِي القَلْبُ
“Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar,dinini ve ırzını korumuş olur.Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise gitgide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arâzisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalb'dir.”
Helak olan kavimden (Medyen Halkından) ibret almak gerekir.
Medyen halkı ticaretle uğraşan bir halk idi. Ticaretten elde ettikleri yüksek karlarla bolluk içerisinde yaşarlardı. Bolluk içerisinde müreffeh bir hayatı sürdürenden beklenilen adaletle iş yapması, ticaretini doğru ve dürüst yapması iken onlar yanlışa saptılar. İnsanları aldattılar. Yüce Allah’ta her topluma uyarıcı gönderdiği gibi Medyen halkına da iyi olanı bulsunlar iyi olana tabi olsunlar diye Şuayb (a.s.) gönderdi. Tüm Peygamberlerin uyardığı gibi O’da kavmini şöyle uyardı.
وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ وَلاَ تَنقُصُواْ الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ إِنِّيَ أَرَاكُم بِخَيْرٍ وَإِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ مُّحِيطٍ
وَيَا قَوْمِ أَوْفُواْ الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ وَلاَ تَبْخَسُواْ النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلاَ تَعْثَوْاْ فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ
بَقِيَّةُ اللّهِ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ وَمَا أَنَاْ عَلَيْكُم بِحَفِيظٍ
“Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber gönderdik. O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. Ey milletim! Ölçüyü ve tartıyı tamamı tamamına yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Eğer inanan kimselerseniz Allah’ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim.” (Hud, 11/84-86)
Şuayb (a.s.) her türlü uyarısına kulak tıkayan ve söz dinlemeyen Medyen halkı bir sayha (ses) ile helak oldu. Helak olanlardan olmamak için Peygamberlerin öteden beri getirdiği tavsiyelere kulak vermeli, ticaretimizi doğru ve dürüst bir tarzla gerçekleştirmeliyiz.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) Medine’ye hicretlerinde ilk inen süre Mutaffifin süresi idi. Medine’de ölçeklerin bozuk olması hasebiyle inen ve tartının haramdan helal hale getirilmesini isteyen ayetlerde şöyle buyruluyor.
وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ [] الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُواْ عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ [] وَإِذَا كَالُوهُمْأَو وَّزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ []أَلَا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُم مَّبْعُوثُونَ [] لِيَوْمٍ عَظِيمٍ [] يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ []
"Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar, insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar; kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar. Onlar, büyük bir gün için tekrar diriltileceklerini sanmıyorlar mı? O gün insanlar âlemlerin Rabbi huzurunda duracaklardır." (Mutaffifin, 83/1-6)
Ayetler bize insan psikolojisinin nasıl bir bozulma ile karşı karşıya kalabileceğini açık bir şekilde ifade etmektedir. Kendisi için her şeyin iyi olmasını isteyenler diğerleri için aynı titizliği göstermemektedirler. Oysaki bu durum Allah’a inanan bir mü’min için asla gerçekleşmemesi gereken bir durumdur. Müminin nasıl bir ruh haline sahip olması gerektiğini Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor.
لا يُؤْمِنُ أَحدُكُمْ حتَّى يُحِبَّ لأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
“Kendisi için istediğini mümin kardeşi için istemeyen iman etmiş olmaz” (Buhârî, Îmân 7)
İslam’da asli ve tabii kazanç yolu emektir. Bu bakımdan Müslüman, çalışmadan başkalarının sırtından veya gayri meşru yollardan kazanç elde etmekten şiddetle sakınmalı; kazancının nereden ve nasıl geldiğine dikkat etmeli, kazancı temiz olmalı; hem kendini hem de aile fertlerini helâl gıda ile beslemelidir. Ayrıca Allah yolunda harcayacağı para da temiz bir şekilde kazanılmış olmalıdır. Haram yollardan kazanılmış paranın hayrı olmaz. Bir insanın duasının kabul olması için de helâl gıda ile beslenmesi şarttır. Çünkü haram ile beslenenlerin duaları kabul olmaz. (Muhlis Akar, Vaaz Projesi, DİB yay.)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bu konu hakkında şöyle buyuruyorlar:
« أيُّهَا النَّاسُ إنَّ اللَّه طيِّبٌ لا يقْبلُ إلاَّ طيِّباً ، وَإنَّ اللَّه أمَر المُؤمِنِينَ بِمَا أمَر بِهِ المُرْسلِينَ ، فَقَال تَعَالى : {يَا أيُّها الرُّسْلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّباتِ واعملوا صَالحاً } وَقَال تَعالَى : { يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمنُوا كُلُوا مِنَ طَيِّبَات مَا رزَقْنَاكُمْ } ثُمَّ ذَكَرَ الرَّجُلَ يُطِيلُ السَّفَر أشْعَثَ أغْبر يمُدُّ يدَيْهِ إلَى السَّمَاءِ : يَاربِّ يَارَبِّ ، وَمَطْعَمُهُ حَرامٌ ، ومَشْرَبُه حرَامٌ ، ومَلْبسُهُ حرامٌ ، وغُذِيَ بِالْحَرامِ، فَأَنَّى يُسْتَجابُ لِذَلِكَ ، ؟
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ temizdir; sadece temiz olanları kabul eder. Allah Teâlâ peygamberlerine neyi emrettiyse mü’minlere de onu emretmiştir. Cenâb–ı Hak Peygamberlere: ‘Ey peygamberler! Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin, iyi ve faydalı işler yapın!’ buyurmuştur. Mü’minlere de:
‘Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin’ buyurmuştur.” Resûl–i Ekrem daha sonra şunları söyledi:
“Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! diye dua eder. Halbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!” (Müslim, Zekat 65)
“Nasıl olursa olsun nereden gelirse gelsin fark etmez” anlayışıyla elde edilen kazanç bize fayda getirmeyecektir. Asıl kazanç kendi el emeğimizle elde ettiğimizdir. Bize fayda verecek, lokmamızı helal hale getirecek de kendi emeğimizle kazandığımızdır.
Efendimiz (s.a.s) bir hadisinde bizlere şu tavsiyeyi yapmaktadır.
مَا أَكَلَ أَحَدٌ طَعَاماً خَيْراً مِن أَنَ يَأْكُلَ مِن عمَلِ يَدِهِ ، وَإِنَّ نَبيَّ اللَّه دَاوُدَ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم كان يَأْكلُ مِن عَمَلِ يَدِهِ
“Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allah’ın Peygamberi Dâvûd (a.s.) da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhârî, Büyû’ 15)
Maddi ve manevi çalışmamızın karşılığını bizlerde alacağız. Bu bilince sahip olarak çaba göstermekte önemli ve değerlidir. Kur’an-ı Kerim’de hepimizce malum olan ayette şöyle buyruluyor.
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى
“İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Onun karşılığı ileride mutlaka görülecektir” (Necm, 53/39-40)
Çok Kıymetli Cemaatimiz!
Günümüzde üzülerek görmekteyiz ki; kısa yollardan çok para kazanmanın yollarını arama gibi çok tehlikeli davranış modelleri ortaya çıktı. Piyango, şans oyunları, faiz, hırsızlık, rüşvet, spekülasyon, stok vb gibi birçok haram yoldan kazanç elde edilmeye çalışılıyor. Oysaki haramdan elde edilen kazançlardan hiç getirisi olmamıştır.
Konumuzu izah etmesi açısından faizi ele alalım. Faiz paradan para kazandırma gibi görünen, paraya para katan bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Oysaki Kur’an-ı Kerim, faizin artmayacağını ve faizden elde edilenlerin biteceğini bize şöyle bildiriyor.
يَمْحَقُ اللّهُ الْرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ
“Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.” (Bakara, 2/276)
Şu ana kadar aktarmaya çalıştığımız ayetler ve hadisler ışığında şu hususları vurgulamaya çaba gösterdik.
-Çalıştığımız işlerimiz meşru olmalı, haram kılınan işlerden biri olmamalıdır.
-Kazancımızı helal hale getirmek için çalıştığımız işyerlerinde bize verilen vazifeleri en iyi şekilde yerine getirmeliyiz.
-Kazancımızı helal hale getirmek için şans oyunlarını mutlaka terk etmeliyiz.Haram olan hiçbir şeyi ne almalı, ne satmalı, ne yemeli, ne içmeli neden haramdan elde edilen kazanca değer vermeliyiz.
-Faizin tüm türevlerinden, alkolün her çeşidinden, kumarın her türlüsünden uzak durmalıyız.
-Ticaretimiz, ziraatımız vb. gibi tüm işlerimizde aldatma olmamalıdır.
-Hileli mal satmamalı, tartıda ve ölçmede eksiklik yapmamalıyız.
-Dualarımızın kabul olması için önemli şartlardan biride helalinden kazanıp helal lokma yemektir.
Haramdan elde edilen mal, servet, lokma bir nimet değil bir derttir. Haramdan kazanılan dünyada fayda vermeyeceği gibi ahirette vereceği sadece külfettir. Dünya hayatı bir oyun bir eğlenceden ibarettir. Mallar, evler, arabalar geçici dünya hayatının birer süsüdür. Asıl baki olan gerçek nimetler ve güzellikler Allah katındadır.
Geliniz! Geçici dünyanın geçici süslerine aldanmayalım.
Geliniz! Haram kazanç elde edip haram lokma yemeyi bir ateş parçası kazanmış gibi telakki edelim.
Geliniz! Hesap veremeyeceğimiz şeylerin ardına düşmeyelim.
Geliniz! Kısa günün karı diyerek faize bulaşmayalım. Piyango ve türevlerini oynamayalım. Kısa yoldan köşe dönme uğruna rüşvet alıp-vermeyelim. Kamu malına el uzatmayalım. Hırsızlık yapmayalım. Haksızlıkla hiçbir gelir elde etmeyelim.
Geliniz! Helal kazançlar elde edip helal lokma yiyelim. Amacımız bu, gayemiz bu, yaşantımız bu olsun.
Yüce Rabbimizden helal kazançlar elde etmeyi, helal lokma yemeyi ve yedirmeyi niyaz ediyorum. Ramazan günleriniz, Cumanız mübarek olsun.
Vaazımızı Peygamber Efendimizin Hz. Ali’ye tavsiye ettiği duasıyla sonlandırıyorum.
اللَّهمَّ اكْفِني بحلالِكَ عَن حَرَامِكَ ، وَاغْنِني بِفَضلِكَ عَمَّن سِوَاكَ
“Allahım! Bana helâl rızık nasib ederek haramlardan koru! Lutfunla beni senden başkasına muhtaç etme!” (Tirmizî, Daavât 111)
Ahmet ÜNAL
Uzman Vaiz