Şimdi Fıtır Sadakası Vakti
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
Onlar (müttakiler) bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever. (Al-i İmran 3/134)
Mümin yardımseverdir
Allah’a inanan bilir ki; ölüm haktır, ölümden sonrasında bir hesap vardır. Allah’a inanan dünya hayatının bir imtihan yeri ve geçici olduğunu bilir, bu dünya hayatının süsüne (maddiyatına, makamına-mevkiine vb.) aldanmaz. Allah’a inanan anlar ki, geçici dünyanın süsündense ahirette verilecek olan daha değerli ve daha güzeldir.
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاء وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
“Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.” (Al-i İmran, 3/14)
Mümin dünyaya (süsüne) aldanmaz. Kendisine verilenleri bir emanet bilir. Rabbinin kendisine bahşettiği malı, parayı ihtiyaç sahiplerine aktarır. Böylece mutlu olur. Dünyası da ahireti de huzurlu olur.
لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“Güzel iş yapanlara (karşılık olarak) daha güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır.” (Yunus, 10/26)
İşte fıtır sadakası; yüzleri güldüren, çocukları sevindiren, sadakasını verene, hiçbir şeyde bulamayacağı mutluluğu tattıran yardımlaşmanın adıdır.
Mümin şükredendir
Fıtır Sadakası sağ olarak yaşam bulma ve sağlıklı bir şekilde ramazan bayramına ulaşma sadakasıdır. Bizlere hayat hakkı tanıyan ve Ramazan ayına ulaştıran Rabbimize karşı bir şükür ifadesidir. Ramazan ayı ki, küçük günahların mağfiret bulduğu, sevapların bol bol insanlığı sunulduğu, ibadetlerin kemale ulaştığı, ahlaki olgunluğun yaşandığı, Kur’an-ı Kerim’lerin hayata aktarıldığı bir aydır. Ramazan ayı, feyiz ve bereketiyle on bir ayın sultanı olduğu, içerisinde bulunan bir gecesinin (kadir gecesinin) bin aydan daha hayırlı olduğu bir aydır. Bu sebeple bu aya erişmek büyük bir lütuftur. Bizlere bu lütfü sunan Yüce Rabbimize karşı bir şükür ifadesi olarak Fıtır Sadakamızı ihtiyaç sahiplerine ulaştırmalıyız. Şu ayeti iyice benimsemeliyiz.
وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِن شَكَرْتُمْ لأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِن كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ
“Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim, 14/7)
Fıtır Sadakası ihtiyaç sahibini bayram neşesine ortak eder.
Zekât maddi gücü olanlar tarafından verildiği için verilenler bütün fakirlerin ihtiyaçlarını karşılayamamış olabilir. Ama fıtır sadakası böyle değildir. Ramazana ulaşan ve maddi gücü yerinde olan herkes tarafından verilmesi zaruri olduğundan dolayı fıtır sadakası bayrama rahat ve huzurlu girmek isteyen bütün fakirlerin ihtiyaçlarını karşılayan bir sadaka çeşididir. Bu yönüyle zekâttan daha kapsamlıdır ve fakirleri bayrama hazırlık yapma hususunda acil ihtiyaçlarını karşıladığı bir ibadettir.
Sadaka-i fıtır hiçbir kimsenin bayrama neşesiz girmemesini sağlayan çok büyük bir yardımlaşmadır. Bu yönüyle toplumsal birlik ve beraberlik açısından çok büyük bir etkiye sahiptir. Özellikle Ramazan bayramları çocuklar için çok önemlidir. Bu bayramda çocukların beklentisi bir başka olur. Bu durumu biz kendi çocukluğumuzdan çok iyi bilmekteyiz. Fakir kardeşlerimizin çocukları da bizim çocuklarımızdır. Nasıl ki bizim çocuklarımızın bayrama hüzünle girmemesini arzu ediyorsak ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin çocuklarını da aynı şekilde bayrama hüzünle girmemelerine engel olmalıyız. İşte bu mutluluğun adı fıtır sadakasıdır.
Asr-ı saadete dönelim. Beşir b. Akra daha çocuk. Babası Uhut’ta şehit olmuş. Bir bayram sabahında üzgün. Bir duvar kenarına çömelmiş. O incecik parmaklarıyla mahzun yüzünü örtmüş. Gözlerinden yaşlar süzülüyor. Kimse onun derdinde değil şimdilik. Çünkü bugün bayram sabahı. Bugün herkes neşe içinde. Ama bir el başını okşuyor.
Şimdi yanında biri var. Merhametin yeryüzündeki tecellisi (s.a.s) Beşir’in yanında. Soruyor ona: “Yavrum neyin var, niçin üzgünsün? Arkadaşların oynuyor, sen niye onlarla oynamıyorsun?”
Beşir cevap veriyor. “Herkesin babası var. Benim babam yok ki. Babam Uhut’ta şehit oldu.”
Peygamberlerin şahı, gönüller sultanı, rahmetin öğreticisi, yetimlerin umudu Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor.
“Ağlama. Ben baban olayım, Aişe annen, Fatıma kardeşin olsun. İstemez misin?”
O körpecik dilinden şunlar dökülüyor. “Nasıl kabul etmem, nasıl istemem.” Şimdi asıl oynama sırası Beşir’de. Sevinmenin vaktidir şu an. Sevindirmenin vaktidir şu an.
Asr-ı saadet günümüze aktarılırsa ne yetim kalır, nede başı okşanmamış bir öksüz. Bayram sabahlarına üzüntüyle kalkan ne bir çocuk kalır, nede çocuğuna üzülen ana-baba.
Toplumsal birliktelik için Fıtır Sadakası
Namazlarımız, oruçlarımız, Kur’an-ı Kerim okumalarımız kişisel olarak bizleri olgunlaştırmakta ayrıca Rabbimize karşı kulluğumuzu yerine getirmekteyiz. Bununla beraber toplumsal birlikteliğin sağlanması için, kişinin benliğinde bulunan cimrilik, bencillik, nemelazımcılık gibi kötü huylardan arınması için, ekonomik dengenin daha rahat oluşturulabilmesi için zekât ve sadaka vazgeçilmez ibadetlerimiz arasındadır. Aynı dine iman etmiş, aynı kıbleye yönelmiş, aynı kutsal kitaba gönül vermiş inananlar olarak birbirlerimizin ihtiyaçlarını görmezlikten gelmemiz asla düşünülemez.
مثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وتَرَاحُمِهِمْ وتَعاطُفِهِمْ ، مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداعَى لهُ سائِرُ الْجسدِ بالسهَرِ والْحُمَّى
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhari, Edeb 27)
Ramazan ayının vermiş olduğu haz ve bereketle bizde olanları olmayanlara ulaştırmak ve bayram namazından önce Fıtır Sadakamızı vermek suretiyle, kardeşlerimizin ihtiyaçlarını gidermiş olacağız ki, bu manada hem insanlar hem de Rabbimiz razı olacaktır.
Fıtır Sadakası dünyanın en büyük yardımlaşma ağıdır.
Bizler bir bedenin bütün uzuvları gibiyiz. Birbirimizi öyle görmeliyiz. Bir organda bulunan bir ağrı bütün vücudumuzu etkilemekte ise, Müslüman kardeşimizin sıkıntısı da bizi aynı şekilde etkilemeli ve çözüm yollarına gitmeliyiz. Ramazan ayında belki çok az bir meblağ olarak görünse de tüm inananlar tarafından fakirlere dağıtıldığından dolayı Fıtır Sadakası çok büyük bir yardımın adıdır.
Fıtır sadakasının mahiyetine gelince;
Halk arasında fitre de denilen sadaka-i fıtır, sadaka kelimesi ile iftar etme, Ramazan Bayramı, yaratılış anlamına gelen fıtır kelimesinin bileşiminden meydana gelmiştir. Sadaka-i fıtır, dinen zengin olarak Ramazan ayının sonuna yetişen Müslüman’ın belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır.( Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB. Yayınları, “Sadaka-i Fıtır” md.)
Fıtır sadakası ramazan orucunun farz kılındığı hicretin 2. yılında Şaban ayında ve zekâttan önce farz kılınmıştır. Fıtır Sadakasının dini bir vecibe olarak algılanmasının temel sebepleri Sevgili Peygamberimizin bu husus ile ifade ettiği hadisler ve kendisinin de yerine getirdiği davranışlardır. Bu sebeple öncelikle vaazımızın bu kısmında Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimizden bizlere ulaşan Sadaka-i fıtır ile ilgili hadisleri sizlerle paylaşmak isterim. “Rasûlullah (s.a.s.) fıtır zekâtını Müslümânlardan köle, hür, erkek, kadın, küçük, büyük üzerine hurmadan bir sâ' yahut arpadan bir sâ' olarak farz kıldı. Ve bu zekâtın insanların bayram namazına çıkmasından önce verilmesini emretti.” Müslim’de geçen bir hadis ise şöyledir. “Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ramazanda sadaka-i fıtri Müslümanların hür veya köle, erkek veya kadın her birine hurmadan bir sa' veya arpadan bir sa' olmak üzere farz kıldı.”
Fıtır sadakası mali bir ibadettir ve yerine getirmekle Müslümanlar mükelleftir. Fıtır sadakasının verilmemesi neticesinde dini sorumluluk vardır ve dünyadaki bu sorumluluk ahirette cezayı gerektirecektir.
Sadaka-i fıtır ramazan bayramından önce verilmesi gerekmektedir.
Peygamber Efendimizden bu husus ile şöyle bir rivayet aktarılmıştır. “Abdullah b. Ömer'den naklen haber verdi ki, Resülüllah (s.a.s.) sadaka-i fıtrin halk bayram namazına çıkmazdan evvel verilmesini emir buyurmuştur.” Fıtır sadakasının bayramdan sonraya bırakılması caiz değildir. Bununla beraber, bayram gününden önce ödenmemiş ve sonraya bırakılmış sadaka-i fıtır yükümlülüğü devam eder ve ilk fırsatta verilmesi gerekir.
Fıtır Sadakasını Müslüman olanlar, mal varlığı yerinde olanlar ifa ederler. Mal varlığı yerinde olmaktan kasıt, Ramazan bayramı öncesinde borcundan ve temel ihtiyaçlarından ayrı olarak 80.18 gram altın veya bu altına denk gelen bir meblağı elinde bulunan kimselerdir. Elde bulunan bu meblağın zekâtta olduğu gibi artıcı olması veya üzerinden bir yıl geçmesi gibi bir şart yoktur. Böyle nisap miktarına malik olan kimselerin hem kendilerinin hem de bakmakla yükümlü küçük çocuklarının, ayrıca eğer velayeti altına bulunan ve mal varlığı fıtır sadakası ödemeye elverişli olmayan küçüklerin fıtır sadakalarını vermeleri üzerine vaciptir. Bir kimse zengin olan karısının ve büyük çocuklarının, babasının ve annesinin, kardeşlerinin fitresini vermekle mükellef değildir. Eşi ve ergenlik çağını geçmiş büyük çocukları zengin iseler, bunlar fıtır sadakalarını kendileri verirler. Bununla beraber bir kimse eşinin ve büyük çocuklarının iznini almadan onların adına fıtır sadakasını verebilir. Böyle bir durumda fıtır sadakası onlar adına yerine getirilmiş olur.
Fıtır sadakası verilirken kalben niyet edilmelidir.
Kalben niyet edildikten sonra ihtiyaç sahibine ben bunu fıtır sadakası olarak sana veriyorum demeye gerek yoktur. Ayrıca bir fakirin borcu affedilmek suretiyle fıtır sadakası mükellefiyetini ortadan kaldırmaz. Fıtır sadakası fakirin eline geçmelidir. Fıkıh literatüründe bu duruma temlik denilmektedir.
Fıtır sadakası, zekât verilebilecek durumda olanlara verilir.
Zekâtın verilmediği kişilere de fıtır sadakası verilmez. Buna binaen kişi bakmakla yükümlü olduğu eşine, çocuklarına, babasına, annesine, dedesine, nenesine, torunlarına ve torunlarının çocuk veya torunlarına fıtır sadakası veremez. Yine dinen zengin sayılanlara, Müslüman olmayanlara fıtır sadakası verilmez. Bir başka husus fıtır sadakası ihtiyaç sahibinin hakkıdır. Fakirin eline geçmelidir. Bu sebeple herhangi bir hayır için yapılmakta olan bina müştemilatına veya binaya yapılacak olan harcamalar için de fıtır sadakası verilmez.
Fıtır sadakasını kişi dağıtırken ister uzakta otursunlar isterse yakınlarda otursunlar öncelikle yakın akrabalarını gözetmelidir.
Fıtır sadakası zekât gibi kardeşlere, teyze, amca, hala, dayı veya onların çocuklarına verilebileceğinden dolayı öncelikle onlar gözetilmelidir. Eğer akrabalarımız arasında yardıma muhtaç birisi yok ise o zamanda yakın komşularımızdan başlayarak, köyümüzde bulunanlara, beldemizde veya ilçemizde bulunanlara, sonra şehrimizde ve daha sonra ülkemizde bulunanlara, daha sonrada tüm İslam âleminde yaşayan kardeşlerimize Sadaka-i fıtırı ulaştırmalıyız.
Bir fıtır sadakası bir fakire verilir.
Bir fıtır sadakası ikiye bölünerek ayrı ayrı verilmez. Bununla beraber birden fazla fıtır sadakası verecek isek bunu bir fakire verebileceğimiz gibi birkaç fakire ayrı ayrı verebiliriz.
Fıtır sadakasının en alt sınırı 10 TL
Günümüzde fıtır sadakasının asgari miktarı Diyanet İşleri Başkanlığımızca tespit edilmektedir. Bu seneki fıtır sadakasının en alt sınırı 10 TL olarak belirlenmiştir. Belirlenen bu rakam en alt sınır olması sebebiyle her kesimde bulunan insanlar kendi durumlarına göre bu sadakayı artırabilirler. Burada şu ölçüyü esas alabiliriz. Fıtır sadakasını verecek olan kişi, normal şartlarda yediği sabah ve akşam yemeklerinin parasal değerini hesap etmeli ve sadakasını bu meblağ üzerinde vermelidir.
Müslüman kimseyi incitmez. Sadakasını verirken bile.
Bütün yardımlarımızda olduğu gibi zekâtlarımızı ve fıtır sadakalarımızı fakirlere aktarırken dikkat etmemiz gereken şu ana prensibi sizlerle paylaşmak suretiyle vaazımı sonlandırmak istiyorum. Her ne yardımda bulunursak bulunalım, yapmış olduğumuz yardımların karşılığını sadece Yüce Rabbimizden beklemeliyiz. Minnet duygusuyla hareket etmek, yapmış olduğumuz yardımlardan dolayı fakirleri aşağı görmek, yapılan yardımları başa kakarcasına dağıtmak ve gösteriş yapmak yapılan yardımları boşa çıkaracaktır.
Biz Rabbimizin bize ikram ettiğini ve fazlalığından bizlere bahşettiğini ihtiyaç sahiplerine dağıtmaktayız. Yani biz Rabbimizin malını fakirlere ulaştırmaktayız. Vesile olduğumuzu unutmayalım. Bizler birer vasıta değiliz.
Rabbimiz yaratmış olduğu bütün mahlûkatını rızıklandırmaya gücü yetendir. Bizlerin verecekleri şeylere muhtaç değildir. Bizler zekâtımızı ve sadakalarımızı vermeye muhtacız ve mecburuz. Yüce Rabbimizin bizlere bildirdiği bir ayet ile vaazımızı sonlandıralım. Allah-u Teâlâ (c.c.) şöyle buyurmaktadır.
قَوْلٌ مَّعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِّن صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى وَاللّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ {} يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُبْطِلُواْ صَدَقَاتِكُم بِالْمَنِّ وَالأذَى كَالَّذِي يُنفِقُ مَالَهُ رِئَاء النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَأَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْداً لاَّ يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِّمَّا كَسَبُواْ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ
“Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Bakara, 2/263-264)
Yüce Rabbim yaptığımız ve yapacağımız tüm ibadetlerimizi kabul eylesin. Fıtır sadakalarımızı ihtiyaç sahiplerine ulaştırmayı bizlere nasip eylesin. Birlik ve beraberlik içerisinde bir hayat geçirmeyi, fakirlerin ihtiyaçlarının giderildiği, bayramların sevinçle geçirildiği, zengin fakir kaynaşmasının yaşandığı bir hayat göstersin. Allah’a emanet olun. Geceniz mübarek olsun.
Ahmet UNAL
Uzman Vaiz