Yüce Rabbimizin dünyada yaşam bulan canlılar için koymuş olduğu kanunlardan biride yaratılmış olanların bir ana-babadan meydana gelmesidir. İlk yaratılan insan olan Hz. Adem ve O’nun eşi Hz. Havadan sonra bütün insanlar bu dünyaya anne ve baba vesilesi ile gelmektedir. Kendisinin dünyaya gelmesine vesile olanlara saygı ise, insana yakışan en önemli ahlaki ilkedir. Bu ahlaki ilke, anne ve babaya saygı Yüce Rabbimizin de Hz. Ademle başlayan bütün insanlara emrettiği ilkeler arasında yer almaktadır.
Ana-babaya saygı sadece, Allah’ın göndermiş olduğu son din olan İslam Diniyle insanlara bildirdiği bir emir değildir. İslam Dininden önce gönderilmiş dinlerde de ana-babaya saygı emredile gelmiştir. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır.
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ لاَ تَعْبُدُونَ إِلاَّ اللّهَ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَقُولُواْ لِلنَّاسِ حُسْناً وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنكُمْ وَأَنتُم مِّعْرِضُونَ
“Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.”[1]
Kur’an-ı Kerim’in değişik birçok ayetinde ana-babaya iyi davranma emredilmektedir. Yüce Rabbimiz bir ayette bizlere şöyle buyurmaktadır.
وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيماً
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.”[2] Bir diğer ayette ise bu emir şöyle ifade edilmektedir.
وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ
“Biz insana, ana ve babasına iyi davranmayı emrettik. Özellikle de anası nice sıkıntılara katlanarak onu karnında taşımış; emzirmesi de iki yıl sürmüştür. İşte bu sebeple, bana, ana ve babana şükret, diye tavsiye ettik.”[3] Bir başka ayette ise mealen şöyle buyruluyor. “Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.”[4]
Ana-babaya iyilik yapma emredilmiş, kendilerine yapılan haksız muameleler ise yasak kapsamına alınmıştır. Bu sebeple ana-babaya itaatsizlik Yüce Rabbimiz tarafından haram kılınmıştır. İlgili ayet şöyledir. “De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.”[5]
Allah-u Teala ana-babasına karşı güzel davranışlar sergileyenlerden ise övgüyle bahsetmektedir. Nitekim Yahya (a.s.) bahsedilirken O’nun bu özelliği şöyle övülmektedir. “Ana-babasına çok iyi davranırdı; o, isyankâr bir zorba değildi.”[6] Sevgili Peygamberimizden ise bizlere şöyle bir hadis aktarılmaktadır. “Bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek: “Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir?” diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Anan!” buyurdu. Adam: “Ondan sonra kimdir?” diye sordu. Efendimiz, “Anan!” buyurdu. Adam tekrar: “Ondan sonra kim gelir?” diye sordu. “Anan!” dedi. Adam tekrar: “Sonra kim gelir?” diye sordu. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem: “Baban!” cevabını verdi.[7]
Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz ana-babaya itaati ibadet olarak kabul etmiştir. Nitekim Abdullah İbni Mes`ûd (r.a.) Peygamber aleyhisselâm’a:
- Allah’ın en çok beğendiği amel hangisidir? diye sorunca, Efendimiz;
- “Vaktinde kılınan namazdır” diye cevap verdi.
- Sonra hangi ibadet gelir? dedim.
- “Ana ve babaya iyilik ve itaat etmek” buyurdu.
- Daha sonra hangisi gelir? diye sordum.
- “Allah yolunda cihâd etmek” buyurdu.[8]
Anne ve babaya saygı insanı cennete götürdüğü gibi, orada en yüce makamları elde etmeye vesile olmaktadır. Bir hadisinde Sevgili Peygamberimiz bizlere şöyle buyuruyor.
رغِم أَنْفُ، ثُم رغِم أَنْفُ، ثُمَّ رَغِم أَنف مَنْ أَدرْكَ أَبَويْهِ عِنْدَ الْكِبرِ، أَحدُهُمَا أَوْ كِلاهُما، فَلمْ يدْخلِ الجَنَّةَ
“Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun”[9] Anne babaya iyilik cennet vesilesi ki; Efendimiz onlara iyilik yapamayıp da bu vesileden mahrum kalanları kınamaktadır.
Anne babaya karşı gelmek büyük günahlardandır. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde bu hususa şöyle dikkat çekmektedir. - “Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?” diye üç defa sordu. Biz de: Evet, yâ Resûlallah, dedik. Resûl-i Ekrem: “Allah’a şirk koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek” buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve “İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şâhitlik yapmak” buyurdu.[10]
Ana-babaya itaat etme zorunluluğu olmayan haller de vardır. Yüce Rabbimiz bir ayette bu hususu bizlere şöyle aktarmaktadır. “Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.”[11] Bu ayet bazı putperest Arapların Müslüman olan evlatları üzerinde baskı kurmalarıyla ilgilidir. Ancık müminler bu tür baskılarla her zaman karşılaşabilirler; evlatlarının dindarlığından rahatsızlık duyan ve onlar üzerinde baskı kurmaya çalışan ailelere her dönemde rastlamak mümkündür. Böyle durumlarda bir yandan Allah’ın buyruklarına karşı gelmekten sakınmak, diğer yandan da yine Allah’ın buyruğu olan ebeveyn hukukuna riayet etmek için samimi bir çaba göstermenin evlatlar için oldukça zor ama ecri büyük bir davranış olacağını ve bu gerilime katlanmanın da bu dünyada tabi olduğumuz sınavın bir parçası olduğunu daima göz önünde tutmak gerekir.[12]
Anne-babamız için dua edip günahlarının bağışlanmasını dilemeliyiz. Çünkü bir insan kendisinden sonra dua eden bir çocuk bırakırsa, amel defterleri hiç kapanmaz, kendisine vefatından da sonra sevap yazılmaya devam eder. Anne ve babamıza hayatlarındayken iyilik yaptığımız gibi vefatlarından sonrada onlara hayır duada bulunmak suretiyle iyiliklerimize devam etmeliyiz. Efendimize Yâ Resûlallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? diye sorulunca, Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: “Evet, onlara dua eder günahlarının bağışlanmasını dilersin; vasiyetlerini yerine getirirsin; akrabasını koruyup gözetirsin; dostlarına da ikramda bulunursun.”[13]
Kur’ân-ı Kerîm’de bir evlâdın ana babasına dua etmesini bildiren ayetler vardır. Bu ayetlerin manaları şöyledir. “Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et”[14] Ayrıca beş vakit namazımızın son oturuşlarında Hz. İbrâhim’in ana ve babası için yaptığı, “Rabbim! Hesap sorulduğu gün beni, anamı babamı ve mü’minleri bağışla!”[15] duasını, namazlarımızda hep okuruz. Namazlarımızın dışındada bu duayı her daim dile getirmeliyiz. Yüce Rabbimiz bir başka ayette ise bize şöyle bir dua öğretmektedir.
İnsanoğlu ana-babasına karşı her zaman kırıcı olmayan latif sözler söylemelidir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’in babası Azer ile olan diyalogunu, Hz. İbrahim’in babasının kendisine karşı yanlış davranışlarına rağmen nasıl bir dil kullandığını bizlere şöyle bildirmektedir. Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın? Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum. (Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur! İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır.[16]
Anne ve babamızın vasiyetlerini de imkanlarımız nispetinde yerine getirmeye özen göstermeliyiz. Çünkü bizim onlar için yapmış olduğumuz iyilikler vesilesi sebebiyle, günahları var ise affedilebilir, makamları yücelere ulaşabilir. Ayrıca hac ibadeti yapamayıp da vefat eden ve bizlere bu ibadeti yapmayı vasiyet eden ebeveynlerimizin yerine bu ibadeti yerine getirebilir, onları bu sorumluluktan kurtulmalarına vesile olabiliriz. Ayrıca onlar adına sadaka vermekle kendilerine fayda sağlayabiliriz. Nitekim Ashaptan Sa'd ibnu Ubâde, anasından uzak bir yerde bulunduğu hâlde anası ölmüş, bunun üzerine Sa'd: Yâ Rasûlallah! Ben anamdan uzakta iken anam vefat etti. Şimdi ben onun adına birşey sadaka etsem, bu sadaka yapacağım şey ona fayda verir mi? deyince, Rasûlullah: “Evet (onun adına yapacağın hayır, ona fayda verir)” buyurmuştur.”[17]
Ana ve babamızın dostlarını da unutmamalıyız. Anne ve babamızın dostluk kurdukları insanlar bizlere kendilerini hatırlatmaktadır. Nitekim, Sevgili Peygamberimiz ana-baba dostlarını da hiçbir zaman unutmamış, gerekli ilgi ve alakayı hayatı boyunca devam ettirmiş, onlara da saygı göstermiştir. Bir hadislerinde ise şöyle buyurmuştur. “En makbul iyilik, baba dostunu koruyup gözetmektir.”[18]
Dünya hayatına gelmemize vesile olan, her şeye muhtaç olduğumuz bir dönemde uykusundan, işlerinden, hayatından feragat ederek bizleri yetiştiren ve bu konuda titiz davranan, çocukluğumuzda bize ilk terbiyeyi veren, gençliğimizde tecrübelerinden faydalandığımız, dünyadan ayrıldıkları vakit kıymetleri daha iyi anladığımız ana-babamıza karşı saygılı olmamız öncelikle insanlığımızın bir gereğidir. İnsanlığın kaybetmemiş her birey vefakar anne ve babasına gerekli muhabbeti gösterecektir.
Ana-babaya saygı ayrıca Yüce Rabbimizin bir emridir. Bu sebeple onlara karşı iyi davranmamız bizlere dünya ve ahiret saadeti kazandıracakken, onlara karşı takındığımız kötü tavırlar Yüce Rabbimizin bize karşı gazaplanmasına sebep olacaktır. Sevgili Peygamberimizin bu husustaki, bir hadisiyle vaazımızı sonlandırıyoruz. “Allah Teâlâ’nın rızası, anne ve babayı hoşnut ederek kazanılır. Allah Teâlâ’nın gazabı, anne ve babayı öfkelendirmek suretiyle çekilir”[19]
Yüce Rabbim hayatta olan anne ve babalarımıza hayırlı uzun ömürler versin. Ahiret hayatına intikal etmişlere ise merhamet ve mağfiret etsin. Dünya hayatımızda kendilerine saygıda kusur etmemeyi ve bu vesile ile dünyamızı ve ahiretimizi aydınlatmayı nasip etsin.
Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Vaiz
[1] Bakara, 2/83
[2] İsra, 17/23
[3] Lokman, 31/14
[4] Nisa, 4/36
[5] En’am, 6/151
[6] Meryem, 19/14
[7] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 318
[8] Buhârî, Mevâkît 5, Cihâd 1, Edeb 1,
[9] Müslim, Birr 9, 10
[10] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:338
[11] Ankebut, 29/8
[12] Kur’an Yolu, Türkçe Meal ve Tefsir, DİB Yayınları, c.IV, s.257
[13] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:344
[14] İsrâ, 17/24
[15] İbrâhim, 14/41
[16] Meryem, 19/42-47
[17] Buhari, Vesaya, 15
[18] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:343
[19] Tirmizî, Birr 3