İslam'da Vakıf, Vakfın Önemi ve Gerekliliği (Vaaz)

İnsanlar maddi-manevi bütün birikimlerini paylaşmak suretiyle toplumu oluşturmuşlardır. Birlik ve beraberlik, yardımlaşma duygusunun tezahürüdür. Bizi biz yapan değerlerin başında yardımlaşmak gelmektedir ki; yardımlaşmanın sonucu olan paylaşmak (ister maddi ister manevi), insani bir gerekliliktir.

Bu dünya hayatından hepimiz ayrılacağız. Ayrıldığımız bu dünyaya tekrar dönemeyeceğiz. Bir daha dönemeyeceğimiz bu dünyadan ayrılırken arkamızdan hayırlarla bizi anacak insanlar bırakmak, yapmış olduğumuz söz ve davranışlarımızla razı olunacak bir hayatı tamamlamak elbette kendi yararımızadır. Bu sebeple paylaşımcı bir insan olmak, bizde bulunan maddi veya manevi birikimleri olmayanlara aktarmaya çalışmak ve bunların neticesinde amellerimizin salih olması için çabalamak sadece dünyamız için değil uhramız içinde gerekliliktir. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde amelin insan için ne kadar değerli olduğunu şöyle vurgulamaktadır.

يتْبعُ الميْتَ ثلاثَةٌ: أهلُهُ ومالُه وعمَلُه، فيرْجِع اثنانِ ويبْقَى واحِدٌ: يرجعُ أهلُهُ ومالُهُ، ويبقَى عملُهُ

“Ölüyü (kabre kadar) üç şey takip eder: Çoluk-çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Çoluk-çocuğu ve malı döner, ameli (kendisiyle) kalır.” (1)

Dünya hayatında insanlar, hayvanlar, bitkiler ve bütün yaratılmış varlıklar için hayır sahibi olmamız gerekmektedir. Çünkü ölüm bize ulaştıktan sonra amel defterimiz kapanmamakta yapmış olduğumuz hayır ve hasenatın sevabı, arkamızdan bırakmış olduğumuz hayırlı evlatların yaptıkları iyi şeylerin sevabı ve bıraktığımız hayırlı bir ilim neticesinde o ilimden istifade edildiği müddetçe o ilmin sevabı bizlere ulaşmaktadır. Sevgili Peygamberimizden (s.a.s) bizlere aktarılan bir hadiste şöyle buyrulmaktadır.

إذا ماتَ ابْنُ آدَم انْقَطَع عَملُهُ إلاَّ مِنْ ثَلاثٍ : صَدقَةٍ جارية، أوْ عِلمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ ، أوْ وَلدٍ صالحٍ يدْعُو لَهُ

"İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat."(2)

İnsanoğlunun ölümünden sonra sevap defterinin kapanmayacağı sadaka-i cariyelerden biriside vakıftır. İslam Dininin müntesiplerinden istediği iyilikte ve hayırda yarışma ilkesinin tezahürü olarak karşımıza çıkan vakıflar, tarih boyunca Müslüman toplumlarda birlik ve beraberliği kuvvetleştirmede, sosyal yapıyı sağlamlaştırmada, insanlar arasında bulunan mal farklılığı sebebiyle ortaya çıkabilecek dengesizliği gidermede en etkin faktör olagelmiştir. Vakıflar aslında Kur’an ve sünnet bütünlüğünden ortaya çıkmış kurumlardır. Kur’an-ı Kerim bizleri hep hayra teşvik etmektedir. Bu hususla ilgili birkaç ayeti sizlerle paylaşmak isterim.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ الأَرْضِ

“Ey iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın, gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın en güzel olanlarından yapın."(3) Bir diğer ayette ise hayır ve hasenatta bulananların mükafatının ne olduğu şöyle bildirilmektedir. “Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir."(4)

لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ

“Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir."(5)

مَّن يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُن لَّهُ نَصِيبٌ مِّنْهَا وَمَن يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُن لَّهُ كِفْلٌ مِّنْهَا وَكَانَ اللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ مُّقِيتاً

“Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir."(6)

Bir başka ayette ise mallarını hayra sarf edenler için şöyle bir benzetme yapılmaktadır. Bakara süresi 265. ayette şöyle buyrulmaktadır. “Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı görür.”(7)

Sevgili Peygamberimiz bizleri Müslüman kardeşimizin ihtiyacını gidermeye yönlendirmektedir. Bir hadiste şöyle buyurmaktadır.

المسلمُ أَخــو المسلم لا  يَظلِمُه ولا يُسْلِمُهُ . ومَنْ كَانَ فِي حاجةِ أَخِيهِ كانَ اللَّهُ فِي حاجتِهِ، ومنْ فَرَّجَ عنْ مُسلمٍ كُرْبةً فَرَّجَ اللَّهُ عنه بها كُرْبةً من كُرَبِ يومَ القيامةِ ، ومن سَتَرَ مُسْلماً سَتَرَهُ اللَّهُ يَومَ الْقِيامَةِ

 “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslüman’dan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslüman’ın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter."(8)

Hayır ve iyilik sadece insanlara yönelik değildir. Hayvanlara yapılacak iyilikler Yüce Yaratanın razı olmasına sebep olmaktadır. Sevgili Peygamberimizin bu hususla ilgili bir hadisini sizlerle paylaşmak isterim. Ebu Hureyre (r.a.)’dan aktarılan bir hadiste şöyle buyrulmaktadır. - “Vaktiyle bir adam yolda giderken çok susadı. Bir kuyu buldu ve içine indi; su alıp dışarı çıktı. Bir de ne görsün, bir köpek, dili bir karış dışarıda soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalayıp duruyordu. Adam kendi kendine “bu köpek de tıpkı benim gibi pek susamış” deyip hemen kuyuya indi, mestini su ile doldurdu ve mesti ağzına alarak yukarıya çıktı ve köpeği suladı. Onun bu hareketinden Allah Teâlâ hoşnut oldu ve adamı bağışladı.”

 

Sahâbîler:

- Ey Allah’ın Resûlü! Bizim için hayvanlardan dolayı da sevap var mı? dediler. Resûl-i Ekrem:

– “Her canlı sebebiyle sevap vardır” buyurdu."(9)

Bir diğer hadiste ise insanlara rahatsızlık verici şeyleri yollardan kaldırılması vesilesi ile insanların Allah’ın rızasına nail olacakları bildirilmektedir. Hadis-i Şerif şöyledir. “Bir adam yolda yürürken yol üzerinde bir diken dalı buldu ve onu yoldan uzaklaştırdı. Bu sebeple Allah ondan hoşnut oldu ve onu bağışladı."(10)

Vakıf; sözlükte tasarruftan alıkoymak demektir. “Filan şeyi vakfettim” denilir ki, bu vakfedilen şeyin alıkoyulması anlamınadır. Fıkıh literatüründe Vakfın çeşitli tarifleri vardır. Bu tariflerde vakıf şöyle izah edilmektedir. Vakıf; mülkü hükmünde kalmak üzere  ayn’ı hapsetmek ve menfaatini bir hayır yoluna tasadduk etmektir. Bir diğer tarifte ise vakıf; kendisi ile irtifa (yararlanma) mümkün olan bir malın rakabesinde (aynında) vakfedeninde başkasının da  tasarruflarına son verip aynı baki kaldığı halde Allah’a yakınlık maksadıyla gelirini mübah ve varolan bir harcama yerine hapsetmek (alıkoymak) dır.

İbn Ömer’den rivayet edilen bir hadiste Vakfın delili ortaya çıkmaktadır. “Hz. Ömer’e (r.a.) bir gün Hayber arazisinden bir parça isabet eder. Hz Ömer Peygamber Efendimize, Ey Allah’ın Rasulü “Hayber’den bana bir arazi isabet etti. Benim şimdiye kadar ondan daha nefis bir mal elime geçmiş değil. Bana ne yapmamı emredersin” diye sorar. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurur: “Dilersen aslını hapsedersin, onu tasadduk edersin” Hz. Ömer’de o araziyi tasadduk etti. Satılmaması, hibe edilmemesi, miras bırakılmaması şartını koştu ve gelirinin fakirlere, akrabalara, kölelere, misafirlere ve yolculara harcanmasını istedi. Onun mütevelliliğini üzerine alan kimsenin maruf ölçüler içerisinde yemesinde ve başkasına yedirmesinde, kendisi ondan mal edinmemek şartı ile vebal olmayacaktır.”

Yukarıda aktardığımız Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle, Hz. Ömer’e atfedilen olay ile ilgili çıkan hadiste ve aktardığımız diğer hadislerle incelendiğinde vakfın meşruluğu ortaya çıkmış olmaktadır. Nitekim Ashaptan Cabir (r.a.) şöyle söylemiştir. “Resulullah (s.a.s.)’ın ashabı arasında gücü yetip de vakıf yapmayan hiçbir kimse kalmadı.” Vakıf sebebiyle insan dünyada insanlara iyilik yapmakta, ahirette ise sevap elde etmektedir.(11)

Vakıflar İslam Diniyle daha farklı bir boyut kazanmıştır. İslam dininin bütün insanlığa yayılmasıyla beraber İslam tarihinin bütün dönemlerinde, insanlığa yardımı teşvik eden ayet ve hadislere uyan Müslümanlar insanların ihtiyaçlarını gidermek için birçok farklı vakıf kurmuşlardır. Kurulan vakıfların birçok konuda ihtiyaçları giderecek mahiyetleri olmuştur. Bunlardan birkaçını şöyle zikredebiliriz.

-Ordunun donatımına yardımcı olma

-Fakir ve kimsesizlere barınak ve aş sağlama

-Hastaları tedavi etmede hastane kurma ve hastaları tedavi ettirme

-Öğrencilerin yetişmesine ve ilim sahibi olmasına yardımcı olma

-İbadethaneleri inşa etme, bakım ve onarımların üstlenme

-Kamu tesislerini inşa etme, bakım ve onarımlarını sağlama

-İçme suyu teminini sağlama

-Hayvanları koruma

-Doğayı koruma

-Sporsal faaliyetlerin sıhhatli bir şekilde devam ettirilmesi

Vakıf alanları sadece bu saymış olduğumuz alanlarla sınırlı değildir. Devlet hizmetinin tamamlayıcı mahiyette her türlü vakıf hizmet etmektedir. Önemli olan vakfın meşru olması, vakıf mallarının meşru bir şekilde kullanılması, vakıf mallarından elde edilecek meşru yerlere harcanmasıdır.

Günümüze kadar gelmiş olan İslami motiflerin en güzellerin bulunduğu tarihi eserler hep vakıflar aracılığı ile yapılmış ve günümüze aktarılmıştır. Ayrıca kültürümüzün aktarılmasında en önemli faktör yine vakıflar olmuştur. Bu sebeple geçmişten aldığımız vakıf mirasını en güzel şekilde geleceğe taşımak hepimizin boynunu borcudur.

Vakıf mallarını korumak ve kollamak ne kadar değerli ise vakıf mallarını yanlış yerlerde kullanmak veya harap olmasına göz yummak o kadar sıkıntılı bir durumdur. Bu hususu en güzel şekilde ifade eden vakıf duası ve vakıf bedduasıdır.

Vakıf Duası:  " Her kimse ki; Vakıflarımın bekasına özen ve gelirlerinin artırılmasına itina gösterirse, bağışlayıcı olan Allahu Teâlâ'nın huzurunda ameli güzel ve makbul olup, mükâfatı sayılamayacak kadar çok olsun, dünya üzüntülerinden korunsun ve muhafaza edilsin..."

Vakıf Bedduası: "Allah'a ve Ahiret gününe inanan, güzel ve temiz olan Hazreti Peygamberi tasdik eden, Sultan, Emir, Bakan, küçük veya büyük herhangi bir kimseye, bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, eksiltmek, başka bir hale getirmek, iptal etmek, işlemez hale getirmek, ihmal etmek ve tebdil etmek helal olmaz. Kim onun şartlarından herhangi bir şeyi veya kaidelerinden herhangi bir kaideyi bozuk bir yorum ve geçersiz bir yöntemle değiştirir, iptal eder ve değiştirilmesi için uğraşır, fesh edilmesine veya başka bir hale dönüştürülmesine kastederse, haramı üstlenmiş, günaha girmiş ve masiyetleri irtikap etmiş olur. Böylece günahkarlar alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün Allah onların hesabını görsün. Mâlik onların isteklisi, zebaniler denetçisi ve cehennem nasibi olsun. Zira Allah'ın hesabı hızlıdır. Kim bunu işittikten sonra, onu değiştirirse onun günahı, değiştirenler üzerindedir. Kuşkusuz O, iyilik edenlerin ecrini zayi etmez..."

Fatih Sultan Mehmet’in vakfetmiş olduğu şeylerle ilgili beyanını aktarmak suretiyle ecdadımızın vakfa ne kadar değer verdiğini beraberce anlayalım. ..... " Ben ki İstanbul fatihi abd-i aciz Fatih Sultan Mehmed bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul'un Taşlık mevkiinde kain ve malumu'l-hudud olan 136 bap dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sahih eylerim. 

Şöyleki: Bu gayr-ı menkulatımdan elde olunacak nemalarla İstanbul'un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim... Ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasb eyledim. Bunlar ki ayın belli günlerinde İstanbul'a çıkalar, bila istisna her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar; var ise şifası şifayap olalar. Değilse kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin Darülaceze'ye kaldıralar, orada salah bulduralar.

... Ayrıca külliyemde bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ve şühedanın kavimleri ve medine-i İstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak yemek yemeye veya almaya bizatihi kendüleri gelemeyenlerin yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle..."(12)

Bitmez tükenmez bilmeyen bir hayır mı yapmak istiyoruz. Ölüm gelip çatıp dünya hayatını sonlandırdıktan sonra amel defterimizin kapanmamasını mı arzu ediyoruz. Rabbimizin ve bizimle beraber yaşayan ve bizden sonra gelecek neslin bizden razı olmasını mı istiyoruz. Elimizde bulunan imkanları vakfetmekle imkanı olmayan insanlara, sahipsiz hayvanlara, doğal hayatın korunmasına netice itibariyle bütün varlıkların istifadesine sunalım. Camiler, okullar, hastaneler, sebiller, yollar, köprüler, aşevleri sizlerin vakfettikleriyle bugüne geldi. Bu günden sonrada yine sizlerin vakıflarıyla bu hizmetler ayakta duracaktır.

Sonuç itibariyle Vakıf; Rabbimizin rızası için elimizde bulunan imkanı başkalarına miras kalmamak üzere yaratılanların istifadesine sunmaktır. Bu istifade neticesinde maddi ve manevi ihtiyaçlar karşılanacak, birlik ve beraberlik en güzel şekilde sağlanmış olacak, ibadethaneler ayakta kalacak, okullarımız kalkınacak, ilim yuvaları büyüyecek, alimler yetişecek, açlar doyacak, hastane sıkıntısı çekenlerin sıkıntısı hafifleyecek, susuzlar su bulacak. Kim neye muhtaç ise muhtaçlığın vakıf aracılığı ile dindirebilir. Bu sebeple siz kıymetli cemaatimizi günümüze kadar gelen vakıfları korumaya, onları vakfedilme gerekçesine uygun bir şekilde kullanmaya, vakıf mallarına zarar gelecek her türlü yanlış davranıştan kaçınmaya davet ediyoruz. Sizleri Rabbimizin fermanı olan hayırda yarışmaya davet ediyoruz.

Yüce Rabbim kendi rızasına uygun bir şekilde hayat geçirmeyi cümlemize nasip etsin. Vakıf bırakmış olanlara rahmet etsin. Vakıf mallarını en doğru bir şekilde kullanma imkanı bizlere sunsun. İhtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını giderecek vakıflar bırakmayı bizlere nasip etsin. Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Uzman Vaiz

1.Buhârî, Rikak 42

2.Müslim, Vasiyyet 14

3. Bakara, 2/267

4. Bakara, 2/262

5.Al-i İmran, 3/92

6.Nisa, 4/85

7. Bakara, 2/265

8. Riyazü’s-Salihin, Hadis No:246

9. Riyazü’s-Salihin, Tercüme ve Şerh, Erkam Yay. c.1. s.463, Hadis No: 128

10. Riyazü’s-Salihin, Tercüme ve Şerh, Erkam Yay. c.1. s.466, Hadis No: 129

11.Vakıf ile ilgili daha fazla fıkhi bilgil için bkz. İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Prof. Dr. Vehbe Zuhayli, Feza yay. c. 10, s.243-314 Ayrıca bkz. İslam Hukuknda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesi, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Osav Yay.

12 Vakıf duası, vakıf bedduası ve Fatih Sultan Mehmet Hanın Vakfiyesi ile ilgili bilgiler http://www.vgm.gov.tr Internet adresinden alınmıştır.

Tags

Yazdır   e-Posta