Peygamber Efendimizin Dua ve Zikirleri (Vaaz)

Sözlükte "çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek" anlamına gelen dua, din literatüründe, insanın bütün benliğiyle Allah'a yönelerek maddî ve manevî isteklerini O'na arz etmesi demektir. Hayatını devam ettirmek isteyen bizlerin yaşam bulduğumuz bu dünyada her şeye muhtaç olduğumuz hepimizce malumdur. İhtiyaçlarınız ise, hem maddi hem de manevi alanda olmaktadır. Dua yaratılanın Yaratana halini arz etmesidir. Bu sebeple dua, kişinin kendi acizliğini ve muhtaçlığını hissetmesine vesile olmaktadır.

Dua edildiği zaman Yüce Allah bu duaya icabet etmektedir. Bir ayette bu hususu bizlere şöyle bildirmektedir.

وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

“Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 2/186)

 Dua yapana değer kazandıran bur husustur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmektedir.

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاماً

“Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.”[1]

Dua yapılırken dikkat edilmesi gereken en önemli husus dua edebidir. Bağırıp çağırarak, taşkınlık yaparak duada bulunmak kişiye hiçbir fayda getirmeyecektir. Çünkü Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.   ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ “Rabbinize yalvara yakara ve sessizce dua edin. Çünkü O haddi aşanları sevmez”[2] Dua yaparken Allah’ın huzurunda olduğumuzu unutmadan edeple ve saygıyla kendisinden istekte bulunmalı, emri vaki davranış şekillerinden kaçınmalıyız.

Yüce Rabbimizin bitip tükenmeyen merhameti vardır. Bu sebeple Dua yaptığımız zaman acele etmemeye özen göstermeli ve duamızın kabul olacağına inancımız tam olmalıdır. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde duanın kabul olunacağına, fakat dua yapan kişinin yapması gereken bazı hususlar olduğuna şöyle işaret etmektedir. “Yeryüzünde bir müslüman Allah’tan bir şey dilerse, günah bir şeyi istemediği veya akrabası ile ilgisini kesmeyi arzu etmediği sürece Allah onun dileğini mutlaka yerine getirir veya ona vereceği şey kadar bir kötülüğü kendisinden giderir.”[3]

Dua’nın çokça kabul olunduğu vakitlerde vardır. Efendimiz bir hadislerinde kendisine hangi dua daha çabuk kabul edilir diye sorulduğunda şöyle cevap vermektedir. “Gecenin son saatlerinde ve farz namazlardan sonra yapılan dua”[4]

Allah-u Teala’nın İslam Dinini kendisiyle göndermiş olduğu Sevgili Peygamberimiz her hususta olduğu gibi duada da bizlere çok güzel örnekler sunmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimizden bizlere birçok dua örnekleri gelmiştir. Vaazımızın bu kumsunda Sevgili Peygamberimizden bizlere aktarılan Dua örneklerine yer vereceğiz.

اللَّهمَّ قِني عَذَابكَ يوْمَ تَبْعثُ عِبادَكَ

“Allahım! Kullarını yeniden dirilttiğin gün beni azâbından koru!”[5] Hz. Enetsen gelen bir rivayette Efendimizin Kur’an-ı Kerimde geçen şu duayı çokça yaptığı bildirilmektedir.

اللَّهُمَّ آتِنَا في الدُّنْيَا حَسَنَةً ، وفي الآخِرةِ حَسنَةً ، وَقِنَا عَذابَ النَّارِ

“Allahım! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azâbından koru!”[6] İbn Mesu’d (r.a.)’dan gelen bir rivayette ise Efendimizin bir başka duası ise şöyledir.

اللَّهُمَّ إِنِي أَسْأَلُكَ الهُدَى ، وَالتُّقَى ، وَالعفَافَ ، والغنَى

“Allahım! Senden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim.”[7]

اللَّهُمَّ اغفِرْ لي ، وَارْحمْني ، واهْدِني ، وعافِني ، وارْزُقني

“Allahım, beni bağışla, bana merhamet et, rızânı kazandıracak işler yaptır, bana âfiyet ve hayırlı rızık ver.”[8] Bir başka duada ise Efendimiz şöyle niyazda bulunmaktadır. “Ey kalpleri yönlendiren Allahım! Kalplerimizi sana itaate yönelt!”[9] “Dayanılamayacak dertten, insanı helâke götürecek tâlihsizlikten, başa gelecek fenalıktan ve düşmanı sevindirecek felâketten Allah’a sığınınız.”[10]  “Allahım! Bütün işlerimin başı olan dinim konusunda hataya düşmekten beni koru! Yaşadığım şu dünyadaki işlerimin yolunda gitmesini sağla! Dönüp varacağım âhiretimi kazanmama yardım et! Hayatım boyunca daha çok hayır yapmama imkân ver! Her türlü kötülükten kurtulmamı sağlayacak bir ölüm nasip et!”[11]

اللَّهُمَّ إِنِّـي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعجْزِ والكَسَلِ وَالجُبْنِ وَالهَرَمِ ، وَالْبُخْلِ ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ القبْرِ ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ المَحْيا وَالمَمَاتِ

“Allahım! Âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve cimrilikten sana sığınırım. Kabir azâbından sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım.”[12] “Allahım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allahım! Ciddî ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gücün her şeye yeter”[13]

اللَّهُمَّ لَكَ أَسْلَمْتُ ، وَبِكَ آمَنْتُ ، وعلَيْكَ تَوَكَّلْتُ ، وَإِلَيْكَ أَنَبْتُ وَبِكَ خَاصَمْتُ ، وإِلَيْكَ حَاكَمْتُ  فاغْفِرْ لي ما قَدَّمْتُ ، وما أَخَّرْتُ ، وَمَا أَسْررْتُ ومَا أَعلَنْتُ ، أَنْتَ المُقَدِّمُ ، وَأَنْتَ المُؤَخِّرُ ، لا إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ

“Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücâdele ettim. Kitabın ile hükmettim. Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur.”[14]

اللَّهُمَّ إِني أَعوذُ بِكَ مِن فِتنةِ النَّارِ ، وعَذَابِ النَّارِ ، وَمِن شَرِّ الغِنَى وَالفَقْر

“Allahım! Cehennem fitnesinden, cehennem azâbından, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.”[15]

اللَّهمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِن منْكَرَاتِ الأَخلاقِ ، والأعْمَالِ والأَهْواءِ

“Allahım! Kötü ahlâklı olmaktan, fena işler  yapmaktan ve yanlış inançlara sapmaktan sana sığınırım.”[16]

Sevgili Peygamberimiz kendisinden nasıl dua etmesi gerektiğini soran bir sahabiye, şöyle dua yapmasını öğretmiştir. “Allahım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve cinsel organımın şerrinden sana sığınırım”[17] Başka bir hadiste ise Efendimiz dünyada karşılaşılabilecek hastalıklar için şöyle dua etmektedir. “Allahım! Alaca hastalığından, akıl rahatsızlığından, cüzzâm illetinden ve kötü hastalıklardan sana sığınırım.”[18]

Efendimizin Eşlerinde Ümmü Seleme Annemize Peygamberimizin hangi duayı çokça söylediği sorulunca şöyle cevap vermiş, Efendimizin yapmış olduğu duayı bizlere şöyle aktarmıştır.  

يا مُقلبَ القُلوبِ ثَبِّتْ قلْبي علَى دِينِكَ

“Ey kalpleri halden hale çeviren Allah! Benim kalbimi dininden ayırma!”[19]

Sevgili Peygamberimizden diğer peygamberlerin nasıl duada bulunduklarına dair rivayetlerde bizlere ulaşmıştır. Onların birinde Efendimiz Davut (a.s.) nasıl duada bulunduğunu bizler şöyle aktarmaktadır. “Allahım! Senden seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. Allahım! Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha ileri kıl!”[20]

Bir keresinde Ashap Efendimize “Yâ Resûlallah! Pek çok dua okudun, biz onları ezberleyemedik” deyince, Efendimiz şöyle bir dua ile tavsiyede bulunmuştur. “Allahım! Peygamber’in Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in senden dilediği hayırları ben de dilerim. Peygamber’in Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sana sığındığı şerlerden biz de  sana sığınırız. Yardım ancak senden beklenir. İnsanı dünya ve âhirette muradına ulaştıracak sensin. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.”[21]

Sevgili Peygamberimiz yatağa yattığı zaman nasıl davrandığını Hz. Âişe radıyallahu anhâ’dan Annemiz bizlere şöyle aktarmıştır.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yatağına yatacağı zaman, Kul hüvallâhü ahad, Kul eûzü bi-rabbi’l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi’n-nâs’ı (Muavvizât’ı) okuyarak ellerine üfler, onları vücuduna sürerdi.[22]

Hz. Peygamber Efendimiz sadece kendimiz için değil de yanımızda bulunmayan kardeşlerimiz için de duada bulunmamızı ve yapmış olduğumuz bu duanın karşılığından da bizlere verileceğini şöyle tavsiye etmektedir. “Bir müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin’ diye dua eder.”[23]

Duanın zıddı olan beddua ise Efendimiz tarafından nehy edilmiştir. Bir hadislerinde bedduanın kişiye vereceği sıkıntıyı şöyle ifade etmektedir. “Kendinize beddua etmeyiniz; çocuklarınıza beddua etmeyiniz; mallarınıza da beddua etmeyiniz. Dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.”[24]

İbni Abbâs (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir keder ve üzüntü hissettiği zaman şöyle dua ederdi: ”Azamet ve hilim sahibi olan Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Azametli arşın sahibi olan Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Göklerin rabbi, yerin rabbi ve yüce arşın rabbinden başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur.”[25] Bir başka hadislerinde Efendimiz (s.a.s.) yapılmış günahlar için şöye dua yapmayı öğretmektedir. “Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur.”[26]

Efendimizin hayatında gerçekleşen ve her daim devam ede gelen davranışlardan biriside zikir idi. Zikir sözlükte "anmak, hatırlamak, yad etmek" anlamına gelen zikir, ıstılahta, Allah'ı anmak ve hatırlamak, O'nu unutmamak ve gaflet halinde olmamak, Allah kelimesini ve tekbir, tehlil, tesbih, tahmid cümlelerini tekrarlamak demektir. Zikir, Allah'ın yüceliğini dile getirmek ve manevî yetkinliğe ulaşmak amacıyla yapılır. Zikrin çoğulu ezkâr ve zükûrdür.[27]

Zikir Yüce Rabbimizin bizlere emridir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de zikrin önemine şöyle işaret edilmektedir. وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ   “Allah’ı zikretmek en büyük ibadettir.”[28] Bir başka ayette ise Allah zikretmenin karşılığının ne olduğu bizlere şöyle bildirilmektedir.

فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ  “Siz beni anın ki, ben de sizi anayım.”[29] Bir başka ayette ise “Ey iman edenler! Allah’ı çok zikredin. Sabah akşam O’nu tesbih edin.”[30] buyrulmaktadır. Nitekim Hz. Aişe validemizin bizlere bildirdiğine göre Sevgili Peygamberimiz her halinde Allah-u Telayı zikrederdi.[31] Dua yapmanın bir adabı olduğu gibi zikir yapmanın da bir adabı olduğu Kur’an-ı Kerim’de bizlere hatırlatılmaktadır.

وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ 

“Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gafillerden olma!”[32]

Hz. Peygamber Efendimizin yapmış olduğu zikirlerden pek çoğu bizlere aktarılmıştır. Vaazımızın bu bölümünde Efendimizden bizlere nakledilen zikirlere yer vereceğiz.

Ebu Hureyreden bildirilen bir hadiste Efendimiz şöyle buyurmaktadır.

لأن أَقُولَ سبْحانَ اللَّهِ ، وَالحَمْدُ للَّهِ ، ولا إلَه إلاَّ اللَّه ، وَاللَّه أكْبرُ ، أَحبُّ إليَّ مِمَّا طَلَعَت عليهِ الشَّمْسُ

Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber  demek, benim için, üzerine güneş doğan her şeyden daha kıymetlidir.”[33]  Bir başka hadiste Efendimiz “Sübhânallâhi velhamdülillâhi” zikrinin sevabını bizlere şöyle bildiriyor. “Temizlik imanın yarısıdır. el-Hamdü lillâh duası mizanı, sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi zikri ise yer ile göklerin arasını sevap ile doldurur.”[34]

Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz bir başka zikrin önemini ve insanın yaptığı zaman nasıl mükafatlandırılacağını şöyle bildirmektedir. “Bir kimse her gün yüz defa, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, on köle âzâd etmiş kadar sevap kazanır; ona yüz iyilik sevabı yazılır; yüz günahı bağışlanır; bu zikir o gün akşama kadar o kimsenin şeytandan korunmasını sağlar. Bu zikri ondan daha fazla tekrarlayan kimse dışında hiç kimse daha faziletli bir iş yapmamış olur”[35]

Resûlullah (s.a.s.) selâm verip namazdan çıkınca üç defa istiğfâr etmiş ve “Allâhümme ente’s-selâm ve minke’s-selâm tebârekte yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm: Allahım selâm sensin. Selâmet ve esenlik sendendir. Ey azamet ve kerem sahibi Allahım, sen hayır ve bereketi çok olansın demiştir.[36] Ayrıca yine her namazın peşine yapmış olduğumuz otuz üç defa “Sübhanallah, Elhamdülillah, Allah-u Ekber” zikirleri Efendimizin sünnetleridir. Namazın peşine kim bu üç zikri getirirse Efendimizin bildirdiğine göre günahlar deniz köpükleri kadar olsa affedileceği müjdesi bildirilmiştir.[37] Nitekim bu zikirlerin öneminin bizlere aktarılmasına sebep olan olay şöyledir.

Muhacirlerin fakirleri Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) e gelerek: Varlık sahipleri yüksek dereceleri ve daimî nimetleri alıp git­tiler, demişler. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

«Neymiş o?» diye sormuş. Muhacirler :

— (Ne olacak) onlar da bizim kıldığımız gibi namaz kılıyor;   bizim tuttuğumuz gibi oruç tutuyor, (amma) onlar sadaka veriyor; biz veremi­yoruz; onlar köle azâd ediyor, biz edemiyoruz» demişler. Bunun üzerine Resûlüllah  (Sallallahü A leyhi ve Sellem):

«Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir; sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiç bir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğer kİ sizin yaptığınız gibi yapmış otsun?» buyurmuş. Muhacirler:

—  Hay hay Yâ Resülâllah!.. demişler. Resûlüllah  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):

“Her namazın ardından otuz üçer defa Allah’ı tesbih eder, O’na hamdeder ve tekbir getirirsiniz.”[38]

Hz. Peygamber (s.a.s.) bir başka hadislerinde ise zikrin en faziletlisinin ne olduğunu bizlere şöyle bildirmektedir. أَفْضَلُ الذِّكرِ : لا إله إلاَّ اللَّه “Zikrin en faziletlisi lâ ilâhe illallah’tır.”[39] Diğer bir hadiste ise “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” demenin Cennet hazinelerinden bir hazine olduğunu bizlere aktarmaktadır.[40]

Dünya ve ahiret hayatımızın güzelliklere ulaşmanın iki anahtarı; Dua ve zikirdir. Yaratılanın aciz olduğunun, Yaratanın üstün olduğunun nişanesi, dua ve zikir. Bizler Yüce Rabbimizi zikrettiğimiz ve kendisine duada bulunduğumuz kadarıyla değer kazanmaktayız. Bu sebeple Sevgili Peygamberimizden aktarmış olduğumuz dua ve zikir örneklerini hayatımıza tatbik etmeli ve Yüce Rabbimizin rızasını kazanmaya özen göstermeliyiz. Böyle bir davranış elbette kendi yararımıza olacaktır.

Yüce Rabbim bizleri dua ve zikirden ayırmasın. Yapmış olduğumuz her şeyi kendi rızası için yapmayı nasip etsin. Dualarımız makbul eylesin. Zikri dilimizden eksik bırakmasın.

Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.

Ahmet ÜNAL

Vaiz


 

[1] Furkan, 25/77

[2] A‘râf, 7/55

[3] Tirmizî, Daavât 115

[4] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1503

[5] Tirmizî, Daavât 18

[6] Buhârî, Tefsîr 38, Daavât 55

[7] Müslim, Zikir 72

[8] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1472

[9] Müslim, Kader 17

[10] Buhârî, Daavât 28

[11] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1475

[12] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1477

[13] Buhârî, Daavât 60

[14] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1483

[15] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1484

[16] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1485

[17] Ebû Dâvûd, Vitir 32

[18] Ebû Dâvûd, Vitir 32

[19] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1492

[20] Tirmizî, Daavât 73

[21] Tirmizî, Daavât 89

[22] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1464

[23] Müslim, Zikir 87

[24] Müslim, Zühd 74

[25] Buhârî, Daavât 27

[26] Müslim, Zikir, 70

[27] Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB. Yayınları, “Zikir” md.

[28] Ankebut, 29/45

[29] Bakara, 2/152

[30] Ahzab, 33/41-42

[31] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1447

[32] Araf, 7/205

[33] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1412

[34] Müslim, Tahâret 1

[35] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1413

[36] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1418

[37] Müslim, Mesâcid 146

[38] Müslim, Mesâcid 142

[39] Tirmizî, Daavât  9

[40] Buhârî, Megâzî 38

Tags

Yazdır   e-Posta