Müslüman Olmamızın ve İnsanlığımızın Gereğini Yapalım
Yaratıldığımız dünya imtihan dünyası. İmtihan dünyasından sonra karşılaşacağımız ebedi yurt ise ahiret yurdu. Ahiret yurdunun tarlası olan bu dünyada hepimizin başına farklı farklı sıkıntılar gelebilmektedir. Bu husus Kur’an- Kerim’de şöyle buyrulmaktadır.
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ
{} الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ {} أُولَـئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ
“Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele. Onlara bir musibet geldiğinde: "Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz" derler. Rablerinin mağfiret ve rahmeti onlaradır. O'nun yolunda olanlar da onlardır.”[1]
Her dönemde olduğu gibi 21. yüzyıl dünyamızda da farklı farklı imtihanlar var. Vatan coğrafyamız terör belasıyla karşı karşıya. Her gün şehit haberleri ciğerlerimizi sızlatıyor. Suriye kan gölü. Analar ve çocuklar kan ağlıyor. Suriye’deki kardeşlerimiz savaş ve açlık imtihanıyla yüz yüze. Kimi kardeşlerimiz ise terör mağduru. Bu vesile ile bu vaazımızda Müslümanlığımızın ve insanlığımızın gereği olan yardımlaşmadan bahsedeceğiz. Hepimize düşen vazifelerimizin olduğunun farkına varacağız. Yarın hepimizin başına gelebilecek olan bu duruma düşmemek ve elimizde bulunan imkânları bulunmayanlara aktarmanın yollarını beraberce paylaşacağız.
Öncelikle Rahmet Peygamberi (s.a.s.)’den bir hadisle başlayalım.
مَنْ لا يرْحَم النَّاس لا يرْحمْهُ اللَّه
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah’ta merhamet etmez”[2]
Hadiste dikkat edeceğimiz üzere insanlara merhamet edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yani insanları din, dil, ırk, cinsiyet ayrımına gitmeden herkese merhamet edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Veda Hutbesinde Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor. “Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbiniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takvâ iledir. Müslüman müslümanın kardeşidir. Böylece bütün müslümanlar kardeştir.”
Yüce Yaratanımız “Rahman” ismi tecellisi ile bütün yarattıklarına merhamet etmektedir. Bizde bu rahmet tecellisinden nasibimizi almalı, Yaratılanı Yaratandan dolayı hoş görmeli, sevmeli ve yardımsız bırakmamalıyız. İnsan süresinde Allah-u Teala paylaşmayı hayatına aktaran müminlerin özellikleri ve bu özelikte bulunan inananları şöyle müjdelemektedir.
وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِيناً وَيَتِيماً وَأَسِيراً {} إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَاء وَلَا شُكُوراً {} إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْماً عَبُوساً قَمْطَرِيراً
“Kendileri ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah rızasına ermek için fakire, yetime ve esire ikram ederler. Ve derler ki: ‘Biz sadece Allah rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden karşılık istemediğimiz gibi bir teşekkür bile beklemiyoruz’. Biz yüzleri ekşiten o günde Rabbimizin gazabından korkarız”[3]
Müslüman olmamız neyi gerektirmektedir?
Öncelikle her zaman dile getirilen bir ayeti bu gün vesilesiyle yeniden ifade ederek konumuzu anlamaya başlayalım. Yüce Rabbimiz hepinizce de malum olan Hucurat süresi 10. ayette şöyle buyurmaktadır.
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
“Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştirler; öyle ise kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah'tan sakının ki size acısın.”[4]
Müminler hem bütün insanlıktan hem de mümin kardeşlerinden sorumludurlar; dünyada haksızlığın engellenmesinde, din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerin uygulanmasına katkıda bulunmak, Ülkede ise, bunlara ek olarak mümin kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları adaletle çözüme kavuşturmak, haksızlıkta ısrar edenlere karşı haklının yanında yer almakla yükümlüdürler.[5]
Hz. Fahr-i Kainat Efendimiz (s.a.s.) müminler olarak birbirimize takınmamız gereken tavrı şöyle ifade etmektedir.
مثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وتَرَاحُمِهِمْ وتَعاطُفِهِمْ ، مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداعَى لهُ سائِرُ الْجسدِ بالسهَرِ والْحُمَّى
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”[6]
Bugün mümin kardeşlerimiz zor durumda. Şehitlerimizin emanetleri bizimdir. Bizim evlatlarımızdır. Gün yanlarında olma vaktidir. Bugün ihtiyaç sahipleri bizleri beklemede. Bugün yapacağımız yardımlarla onları sıkıntıdan kurtaracağımız gibi yarının nesillerine de örneklerin en güzelini sunacağız. Biz Mü’min ve Müslümanız. En güzel örnekler bizlerden ortaya çıkmalıdır. Suriye’den göç eden Müslüman kardeşlerimiz, aziz şehitlerimizin emanetleri ve terör mağduru kardeşlerimiz yapacağımız yardımlardan dolayı hem ihtiyaçlarını gidermeli hem de Müslüman olmanın ne kadar güzel bir hal olduğunun farkına varmalıdır. Bu sebeple bugünün yardımının çok daha farklı bir anlamı var. Lütfen bu şuurla hareket edelim.
Nitekim Efendimiz (s.a.s) bir başka hadislerinde Müslümanların birbirlerini yardımsız bırakmaması gerektiğini bizlere şöyle bildirmektedir.
المُسْلِمُ أخُو المُسْلِمِ ، لا يظلِمُهُ ، ولا يخذُلُهُ ولا يحْقرُهُ
“Müslüman müslümanın kardeşidir: Ona haksızlık etmez, onu yardımsız bırakmaz, küçük görmez.”[7]
Bir diğer hadiste ise Efendimiz (s.a.s) Müslümanların birbirleriyle alakayı kesmemelerini şöyle emretmektedir.
لا تَقَاطَعُوا ، وَلا تَدَابَرُوا ، وَلا تَبَاغَضُوا ولا تحَاسدُوا ، وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إخْوَاناً
"Birbirinizle alâkayı kesmeyin! Birbirinize sırt dönmeyin! Birbirinize kin tutmayın! Haset etmeyin. Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun!”[8]
Müsüman kardeşlerimizin sıkıntısını gidermek, dünyada bize iyilikler getireceği gibi ahirette de sıkıntılarımızın giderilmesine vesile olacaktır. Bu hususta Hz. Resul-i Ekrem (s.a.s.)’den şöyle bir hadis bizlere aktarılmaktadır.
المُسْلِمُ أَخُو المُسْلِمِ ، لا يظْلِمُه ، ولا يُسْلِمهُ ، منْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللَّهُ فِي حاجتِهِ ، ومَنْ فَرَّج عنْ مُسْلِمٍ كُرْبةً فَرَّجَ اللَّهُ عنْهُ بِهَا كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يوْمَ الْقِيامَةِ ، ومَنْ ستر مُسْلِماً سَتَرهُ اللَّهُ يَوْم الْقِيَامَةِ
“Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.”[9]
Bu dünyada hayır olarak ne yapmışsak ahirette bulacağımız odur. Bu sebeple Müslüman olarak hayrımızı çoğaltmaya, hatalarımızı ise azaltmaya gayret göstermeliyiz. Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyrulmaktadır.
وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْراً وَأَعْظَمَ أَجْراً وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“…Hayır olarak kendiniz için önceden ne gönderirseniz, onu Allah katında daha hayırlı ve mükâfatı daha büyük olarak bulursunuz.”[10]
İnsan olmamız neyi gerektirmektedir?
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’den bizlere bildirilen bir uyarıyla insan olmamızın gerekliliğini sizlerle paylaşmaya başlamak isterim.
Tirmizi’de geçen bir hadiste Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır.
لا تُظْهِرِ الشَّمَاتَة لأخيك فَيرْحمْهُ اللَّهُ وَيبتَلِيكَ
"Kardeşinin uğradığı felâketi sevinçle karşılama! Allah onu rahmetiyle o felâketten kurtarır da seni derde uğratır."[11]
Bu hadiste ifade edildiği üzere öncelikle başına sıkıntı gelen hiç kimsenin durumuna sevinilmez. Sevinilirse de sevinenler bilmelidir ki; felakete sevinenler bir gün felaketle karşılaşabilir. O zaman insan olmamızın ilk gerekliliği Müslüman olsun olmasın, insanların başına gelen felaketlere asla sevinmemeliyiz. Atalarımız ne güzel bu hadis-i şerifi vecizeleştirmişlerdir. “Gülme komşuna gelir başına”
Netice itibariyle;
Şimdi bir Müslüman ve bir insan olarak geçici olan bu dünyanın süsüne aldanıp ihtiyaç sahibi Müslüman kardeşimizi başkasına muhtaç mı bırakacağız? Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyurmaktadır.
وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئاً وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ
ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراً
“Allah'a kulluk edin, O'na bir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan kimselere iyilik edin. Allah, kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez.”[12]
Bir başka ayet bizi iyiliğe şöyle davet etmektedir
لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَـكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواْوَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَـئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.” [13]
Bugün iyilik yapma zamanıdır. Bugün iyiliğin nasıl yapılması gerektiğinin tüm dünyaya gösterilmesi vaktidir. Bugün sadece Yaratanın Rızasını kazanma niyetiyle yola çıkma vaktidir. Bugün dertli olanların dertleriyle dertlenme vaktidir. Bugün bir şairimizin dediği gibi;
Afrika’da öldürülse bir yerli,
Canı bende çıkıyor, deme vaktidir.
Bugün hiçbir beklenti olmadan yardım yapma vaktidir. Bugün incitmeden, başa kakmadan, sağ elimizin verdiğini sol elimizin duymayacağı bir tarzda sadece Allah için kardeşlerimize yardım zamanıdır. Böyle yardımların mükafatını Rabbimiz bizlere şöyle müjdelemektedir.
مَّثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنبُلَةٍ مِّئَةُ حَبَّةٍ وَاللّهُ يُضَاعِفُ لِمَن يَشَاءُ وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ {} الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ ثُمَّ لاَ يُتْبِعُونَ مَا أَنفَقُواُ مَنّاً وَلاَ أَذًى لَّهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
“Mallarını Allah yolunda sarfedenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah'ın lütfü geniştir, O her şeyi bilendir. Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.”[14]
Diyanet İşleri Başkanlığımızın Suriye'de kardeşlerimizin yaşadığı acının giderilmesi, aziz şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkılması ve terör mağduru kardeşlerimizin yanında yer alınması noktasında başlatmış olduğu yardım kampanyasına katılmanızı hepinizden istirham ediyoruz. Bu Cuma toplanılacak yardımla çocuğuna bir lokma veremeyen annelerin yürek sızlamalarına son vermede yardımcı olabilirsiniz. Ağlayan çocukların ağlamalarını dindirebilirsiniz. Gözyaşlarına çare, umutsuzluğa umut olabilirsiniz. Terör mağduru kardeşlerimizin yanında yer alabilirsiniz. Aziz şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkabilirsiniz.
Ayrıca cep telefonlarınızın mesaj bölümüme yarasar yazıp 5601 gönderebilir ve sizlerde bu kampanyaya destek olabilirsiniz.
Bu vesile ile öncelikle dünyada sıkıntı içerisinde olanlara yardım yapma ve bu yardım vesilesi ile insanların sıkıntısını giderme gibi bir gücü bize verdiğinden dolayı Rabbimize şükrediyoruz. Sıkıntı içerisinde olan kardeşlerimizin sıkıntılarını gideren siz kıymetli kardeşlerimizden Rabbim razı olsun. Diyanet İşleri Başkanımızın ifade ettiği şu sloganla vaazımızı sonlandırıyoruz. “Şimdi yaraları sarma zamanı”
Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Uzman Vaiz
[1] Bakara, 2/ 155-157
[2] Buhari, Edeb 18
[3] İnsan,76/ 8–10
[4] Hucurat, 49/10
[5] Kur’an Yolu, DİB. Yay. c. V, s. 46
[6] Buhari, Edeb 27
[7] Müslim; Birr 30
[8] Müslim; Birr 30
[9] Buhari, Mezalim 3
[10] Müzzemmil, 73/20
[11] Tirmizi, Kıyamet 54
[12] Nisa, 4/36
[13] Bakara, 2/177
[14] Bakara, 2/261-262