İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Hayatı tek başına geçirmesi pek mümkün değildir. Sosyal bir varlık olan insanoğlu diğer insanlarla beraber bir toplumu meydana getirirler. Toplumlar ise sosyal adaletin gerçekleştirilmesiyle daha sağlam bir yapıya bürünürler. İnsan topluma toplum birlik ve beraberliğe muhtaçtır. İslam Dininin toplum içinde insanları birbirine kaynaştırmak, zenginle fakir arasında bulunan maddi ayrımı en aza indirerek sosyal adaleti gerçekleştirmek, yaşam bulunan hayatı mutluluğa sevk etmek üzere getirdiği düzenlemelerden biri ve en önemlisi de Zekattır.
İslam Dini inanalar arasında sağlam bir birliktelik oluşturmak için hükümler getirmiştir. Öncelikle Kur’an’ın ifadesiyle tüm inananlar manevi kardeş olarak zikredilerek, kan bağıyla olmasa bile gönül bağıyla Müslümanlar birbirlerine kenetlendirilmiştir. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde Müslümanlar için şu benzetmeyi yapmaktadır.
مثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وتَرَاحُمِهِمْ وتَعاطُفِهِمْ ، مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداعَى لهُ سائِرُ الْجسدِ بالسهَرِ والْحُمَّى
“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”<![if !supportFootnotes]>[1]<![endif]>
İslam Dini ile, namazın cemaatle kılınması tek başına kılınmasından daha sevap olduğu zikredilmiş, Cuma namazı için cemaat (birliktelik) farz kılınmış, bayram namazlarının ferdi kılınmasının mümkün olmadığı hükme bağlanmış, hac ibadeti birlik ve beraberliğin en ulvi noktası olarak inananlara farz kılınmış, zekat ile sosyal hayatta yaşam bulan bütün Müslümanlar için azami şekilde her türlü nimetten yararlanabilme imkanı sunulmuştur.
Toplum hayatında zenginler ve fakirlerin bulunması doğaldır. Öteden beri bu durum böyle gelmiştir. Toplumda zenginlerin bulunması fakirler için ne kadar büyük nimet ise, fakirlerin bulunması ise zenginler için o kadar büyük nimettir. Zaten insanoğlu her haliyle olduğu gibi bu haliyle de birbirine muhtaçtır. İşte tam bu noktada ihtiyaçların giderilmesi, fakirliklerin fakirlikleri içerisinde kalıp dünya hayatını sıkıntıya sokması, fakirin sosyal yaşamda dışlanmasını engellemek için Zekat ibadeti zenginler için emredilmektedir. Bu vesile ile zengin kardeşlerimiz zekat vermek suretiyle hem ibadetlerini yerine getirirken, hem de toplum içerisindeki adaletin gerçekleşmesine vesile olmaktadırlar.
Sözlükte "artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü" anlamlarına gelen zekât, dinî bir terim olarak, belirli bir malın bir kısmının Allah rızası için muayyen kişilere verilmesi demektir.<![if !supportFootnotes]>[2]<![endif]>
Kur’an-ı Kerim’de Zekat namazla birlikte zikredilmiştir. Ayetler dikkatle incelendiği zaman namaz ferdi temizlenmeyi, zekat ise toplumsal temizlenmeyi ifade ettiği dikkat-i nazardan kaçmamaktadır. Hayatın iki temel yönü fert ve toplum namaz ve zekat ile mutluğu yakalayabilmektedir. Müminun süresinin ilk ayetlerinde kurtuluşa, felaha ermiş insanlardan şöyle bahsedilmektedir.
قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ {} الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ {} وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ {} وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ
“Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. Onlar ki, zekatı öderler.”<![if !supportFootnotes]>[3]<![endif]> Diğer bir ayette ise mealen şöyle buyrulmaktadır. “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.”<![if !supportFootnotes]>[4]<![endif]>
Kuran-ı Kerim’de zekat verenler için müjdeler zikredilmektedir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır.
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ {} أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”<![if !supportFootnotes]>[5]<![endif]> Diğer bir ayette ise Yüce Rabbimiz zekat verenleri kendi Rahmetinin altında bulunduğunu bizlere şöyle bildiriyor. “Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah şöyle dedi: “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.”<![if !supportFootnotes]>[6]<![endif]>
Kur’an-ı Kerimin diğer bir ayetinde ise Zekat vermeyenler, mala tamahkar olanlar için şu ikaz yapılmaktadır. “Altını ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar için acıklı bir azabı müjdele. O gün (bu altın ve gümüşler) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, böğürleri, sırtları dağlanacak ve (o esnada) işte nefisleriniz için toplayıp, sakladıklarınız; artık saklayıp istifçilik ettiğiniz bu nesnelerin acısını haydi tadın! (denilecek)”<![if !supportFootnotes]>[7]<![endif]>
Zekat İslam Dinini beş temel esasından biridir. Bu husus Efendimizin hadisinde şöyle zikredilmektedir. “İslâm dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın resulü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve ramazan orucunu tutmak.”<![if !supportFootnotes]>[8]<![endif]>
Zekat malın eksilmesi değildir. Maddi anlamda maldan bir eksilme var gibi gözükse de zekat ile mal azalmamaktadır. Çünkü dünya malı ile verilen bir şeyin karşılığı ahirette alınacaktır. Bir ayette Yüce Rabbimiz kendi rızası doğrultusunda harcanılacak her şeyin karşılığının verileceğini şöyle bildirmektedir. De ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Allah yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerine başkasını verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.”<![if !supportFootnotes]>[9]<![endif]>
Zekat malın temizlenmesi demektir. Kur’an bu hususu bizlere şöyle bildirmektedir.
خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Onların mallarından sadaka (zekât) al. Onunla kendilerini temizlemiş ve tezkiye etmiş olursun”<![if !supportFootnotes]>[10]<![endif]> Zekat malın temizlenmesi demektir çünkü zenginin malında fakirin hakkı vardır. Zenginlik kişinin kendi kazandığı değildir. Zenginlik Allah’ın kulu için vermiş olduğu bir fazlalık ve imtihan vesiledir. Bu sebeple zenginliğin kendisine verildiği insan malın kendi çabasıyla artmadığının, Rabbi tarafından zengin kılındığını ve fakirin kendi malında hakkı olduğunu unutmamalıdır. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır. “Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.”<![if !supportFootnotes]>[11]<![endif]>
Zekat kulun Rabbine kul olması gerektiğini hatırlatır. Zekat, Rabden başkasına kulluğun yanlış olduğunu, fani olana tamah edildiği zaman fani olunduğunu, asıl bağlanılması gerekenin Baki olan Allah olduğunu ifade eder. Çünkü insanoğlu yaratılış itibariyle tamahkardır, doyumsuzdur. Zekat ise bu tamahı asgari boyutlara indirgemekle, kişiyi dünyada ve ahirette iyilikler içerisinde olanların zümresine dahil eder.
Zekat bireyi toplumun bir parçası olduğunu unutturmaz. Bireyin bencillikten kurtulmasına vesile olur. Bu yönüyle de zekat toplumsal bütünlüğün sağlanmasına, yardımlaşma duygusunun artmasına sebep olur. Zekat verilirken dikkat edilmesi gereken en önemli konu, zekat verildiğinden dolayı fakirlere karşı minnet edilmemesi ve fakirlerin başına bu durum kakılmamasıdır. Çünkü böyle verilecek bir zekatın kişiye sağlayacağı hiçbir faydası yoktur. Kur’an-ı Kerim’de bu hususu şöyle vurgulamaktadır. “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükafatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).”<![if !supportFootnotes]>[12]<![endif]>
Zekat toplumda meydana gelebilecek toplumsal olumsuzlukları da ortadan kaldıran bir ibadettir. Fakirin gittikçe fakirleştiği, zenginin ise git gide zenginleştiği bir toplum içinden çıkılmaz olumsuzlukları yaşayabilir. Zengin ile fakir arasındaki uçurumun kalkması, fakirin içinde bulunmuş olabileceği duygusal yıpranmayı gidermesi için zenginler fakirlerin hakkı olan zekatı ödemekle yükümlüdürler.
Zekat bir ibadettir ve Yaratanımızın emridir. Birçok faydaları vardır. Ancak bununla beraber asıl ifa edilme sebebi Allah rızası olmalıdır. Her ibadetin özünde asıl yatması gereken unsur “Allah rızası”dır. Allah’ın rızası gerçekleştirilmek için yapılmayan her ibadette ise dünyalık fayda elde edilse dahi uhrevi açından bir getiri elde edilemeyecektir. Bu sebeple ibadetlerimizi yapmaya gayret gösteriyorsak ibadetlerimizde bulunan niyetlerimizi de halis hale getirmemiz gerekmektedir. İnşallah böyle bir halis niyetle yapmış olduğumuz ibadetler, hem kendimize hem ailemize hem de yaşam bulduğumuz bütün insanlara fayda getirecektir.
Vaazımızı Sevgili Peygamberimizin bir hadisiyle sonlandıralım. Ebû Eyyûb radıyallahu anh demiştir ki bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e:
- Beni cennete götürecek bir amel söyle! dedi. Resûl-i Ekrem de:
- “Allah'a ibadet eder, O'na hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Namazı kılar, zekâtı verir ve akrabanı görüp gözetirsin!” buyurdu.<![if !supportFootnotes]>[13]<![endif]>
Yüce Rabbim yapmış olduğumuz ibadetleri kendi rızasına uygun ifa edebilmeyi, Zekatımızı hakkıyla fakirlere ulaştırmayı, dünya ve ahiret hayatımızı kazanmayı cümlemize nasip etsin. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Vaiz
<![endif]>
<![if !supportFootnotes]> [1]<![endif]> Buhârî, Edeb 27
<![if !supportFootnotes]> [2]<![endif]> Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB. Yayınları, “Zekat” md.
<![if !supportFootnotes]> [3]<![endif]> Mü’minun, 23/1-4
<![if !supportFootnotes]> [4]<![endif]> Bakara, 2/177
<![if !supportFootnotes]> [5]<![endif]> Lokman, 31/4-5
<![if !supportFootnotes]> [6]<![endif]> Araf, 7/156
<![if !supportFootnotes]> [7]<![endif]> Tevbe, 9/34-35
<![if !supportFootnotes]> [8]<![endif]> Buhârî, Îmân 1
<![if !supportFootnotes]> [9]<![endif]> Sebe, 34/39
<![if !supportFootnotes]> [10]<![endif]> Tevbe, 9/103
<![if !supportFootnotes]> [11]<![endif]> Zariyat, 51/19
<![if !supportFootnotes]> [12]<![endif]> Bakara, 2/262-264
<![if !supportFootnotes]> [13]<![endif]> Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1214