Ramazan Bayramı Vaazı

Yeni Bir Başlangıç İçin Yeni Bir Fırsat (Ramazan Bayramı)

أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ {} وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ {} الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ {} وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ {} فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا {} إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا {} فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ } وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ {}

“(Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Senin şânını yükseltmedik mi? Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.” (İnşirah, 94/1-8)

Bugün Ramazan Bayramı

Ramazanı ramazan gibi geçirenler için bayram gibi bayram zamanı. Orucu oruç gibi tutanların reyyan kapısından giriş zamanı. Evvelinde rahmete, ortasında mağfirete ulaşıp sonunda ise cehennemden azat olanların bayramı.

Bugün buruk bir bayram yaşıyoruz.

Kardeşlerimiz şehit oluyor. Her gün yüzlercesi dünyanın gözü önünde vahşet görüntüleri içinde katlediliyor. İnsanlık ölüyor. Bayram günleri elbette neşe günüdür. Ama bu bayram buruk. Bu bayram hüzünlü. Bu bayram sabahına binlerce yetim uyandı. Analarını-babalarını isteyerek uyandı. Ağlayarak uyandı. Bir lokma ekmeğe muhtaç uyandı.

Bu bayram üzgünüz belki. Ama Rabbimizden ümidimizi asla kesmiyoruz. Bu bayram sabahında hep birlikte Rahmanımıza sesleniyoruz.. Tüm kardeşlerimiz için aziz ve celil olandan, عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍolandan yardım diliyoruz.

Ey Rabbimiz! Müslüman kardeşlerimize zulüm yapanlara artık fırsat verme. Ey Rahmanımız! Rahmetinle tüm âlemi kuşatansın. Kâfire bile rahmet gösterip rızıklandıransın. Müslüman kardeşlerimizin bu günlerini bayram eyle. Ey Rabbimiz! Müslümanlar arasına birlik-beraberlik ver. Bu günleri uyanmamıza vesile eyle.

Bu bayram Müslüman bilincini canlı tutma vakti

Şimdi! Uyanma vakti bizdedir. Müslümanların varlık problemi çektiği şu bayramda Müslüman olma şuuruyla uyanma vaktidir.

Kardeşlerimiz sıkıntı içinde. Biz ise onlara sırtımızı asla dönemeyiz. Biz Muhammediyiz. Biz Sünnet-i Resulüllah’a tabi olanlarız. Efendimiz bizim hangi halde olmamız gerekliliğini şöyle buyuruyor.

مثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وتَرَاحُمِهِمْ وتَعاطُفِهِمْ ، مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداعَى لهُ سائِرُ الْجسدِ بالسهَرِ والْحُمَّى

“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhari, Edeb 27)

Bu bayram, Müslüman kardeşlerimizin başına gelen musibetlere ister maddiyatımızla, ister duamızla vb. tüm tavır ve davranışlarımızla, söylemlerimizle çare bulma vaktidir.

المُسْلِمُ أَخُو المُسْلِمِ ، لا يظْلِمُه ، ولا يُسْلِمهُ ، منْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللَّهُ فِي حاجتِهِ ، ومَنْ فَرَّج عنْ مُسْلِمٍ كُرْبةً فَرَّجَ اللَّهُ عنْهُ بِهَا كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يوْمَ الْقِيامَةِ ، ومَنْ ستر مُسْلِماً سَتَرهُ اللَّهُ يَوْم الْقِيَامَةِ

“Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.”( Buhari, Mezalim 3)

Dünya imtihan dünyasıdır. Bu imtihanı sabırla üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmekle kazanacağız. Al-i İmran süresinde Uhud harbiyle imtihana tabi tutulan Müminlere Rabbimiz şöyle sesleniyor.

وَلِيُمَحِّصَ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ وَيَمْحَقَ الْكَافِرِينَ {} أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُواْ الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّهُ الَّذِينَ جَاهَدُواْ مِنكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ

“Bir de Allah, iman edenleri günahlardan arın­dırmak, kâfirleri de yok etmek için böyle yapıyor. Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Al-i İmran, 37142) Her devirde Uhud’lar olabilir. Yeter ki bizler dünyanın geçici menfaatine aldanıp, Müslüman kardeşlerimizi terk etmeyelim. Yeter ki, Hz. Muhammed (s.a.s)’in sözlerine tabi olalım. Yeter ki, sabredelim ve cihadı (üzerimize düşen vazifeyi) yerine getirelim.

 

Bu bayram kardeşlik bilinciyle kaynaşma zamanı

Artık husumetler ortadan kalksın. Artık küslükler sonlansın. Artık toplumsal kaynaşmayı sağlayalım. Artık aramıza nifak tohumu sokmak isteyenlere fırsat vermeyelim. Biz hatalarımızdan dönelim. Biz birbirimize yönelelim. Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirelim ki, Rabbimizde bizleri değiştirsin.

إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ

“…Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez…” (Rad, 13/11)

Müslümanların arasında bulunması gereken merhamettir. Ancak günümüzdeki fitneler sebebiyle merhamet bulunması gereken kardeşler arasına ayrılık düştü.

Ey bayram sabahında aynı kıbleye, aynı Rabbe yönelenler! Toplumsal kardeşliğimizi pekiştirme adına Rabbimiz bizlere şöyle buyurmaktadır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Maide, 5/54)

Bizler dün kurtuluş mücadelemizi sırt sırta vererek kazananlar değil miyiz? Bizler tek yürek Çanakkale’de şehit olanlar değil miyiz? Bugün ne oldu da birbirimizden ayrılır olduk. Biz ayrılanlardan ve zarara uğrayanlardan olmayacağız. Biz bir arada olanlardan birlik ve beraberlik içinde rahmete nail olanlardan olacağız. Biz şu ayetin sırrına mazhar olacağız ve kaybetmeyeceğiz Allah’ın izniyle.

وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Al-i İmran, 3/103)

Bayram sabahına gelen Müslümanlar!

Bir söz söyledi, bir davranış sergiledi diye küsenler. Birbirine küs olan eşler, ana-babalar, kardeşler! Peygamberimiz şöyle buyuruyor.

لا تَقَاطَعُوا ، ولا تَدابروا ، ولا تباغضُوا ، ولا تحاسدُوا ، وكُونُوا عِبادَ اللَّهِ إخْواناً . ولا يحِلُّ لمُسْلِمٍ أنْ يهْجُرَ أخَاهُ فَوقَ ثَلاثٍ

“Birbirinizle ilginizi kesmeyiniz, sırt dönmeyiniz, kin tutmayınız ve haset etmeyiniz. Ey Allah'ın kulları! kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması  helâl değildir.” (Buhari, Edeb 57)

Küslük haram olduğu halde, haram olan şeyi neden devam ettiriyoruz?

Kardeşinin, evladının, ana-babasının, eşinin yaptığı bir hatadan dolayı birbirini affetmeyenler! Şu hususu iyice düşünsünler. Yüce Rabbimiz bir hatamızdan dolayı bizi kulluğundan çıkaraydı, bir sözden, bir davranıştan dolayı bizleri affetmeyeydi hangimiz O’na kul olabilirdik. Bize ne oluyor ki, Yaratanımızın bize karşı yapmadığını biz başkasına reva görüyoruz. Rabbimiz bizim gibi bize muamelede bulunurda bizi affetmezse. Şimdi yeniden düşünme fırsatı. Bu bayram sabahında affedenlerden olup Rabbimizin affına mazhar olma vakti.

Bu bayram dua zamanı

Duamız olmasa değerimiz olmaz.

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّيلَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاماً

“Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.” (Furkan, 25/77)

Duamıza icabet edilmektedir.

وَإِذَا سَأَلَكَعِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِفَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

“Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 2/186)

Bayram sabahına erişen kardeşlerim! Bu vakit dua vaktidir. Bu vakit Rabbimize yönelme vaktidir. Kendimiz, ailemiz, milletimiz ve tüm Müslüman kardeşlerimiz için af ve mağfiret, bolluk ve bereket, birlik ve dirlik, zulümden kurtuluş isteme vaktidir.

Bu bayram günahlarımıza bir dur deme vakti

Günah fıtratı kirletiyor. Kalpleri paslandırıyor.

كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ

“Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları (günahlar) kalplerini paslandırmıştır.” (Mutaffifin, 83/14)

Oysaki biz Ramazan ayından çıktık. Temizlendik inşallah. Şimdi bir daha kirlenmeme vaktidir.

إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا

“Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Furkan, 25/70)

Bu bayram menfaatlerimizle dinimiz çeliştiğinde dinimizi tercih etmeyi hayat tarzı haline getirme kararını verme vaktidir.

Dindarlık sadece namaz kılmamız, oruç tutmamızla, zekat verip hacca gitmemizle gerçekleşmez. Bunlarla beraber diğer emirlere uymakla yasaklardan kaçmakla, güzel ahlaklı olmakladır.

Savm-u salât hac ile sanma biter zahid işin,
İnsan-ı Kamil olmaya, lazım olan irfan imiş...

Dindarlık menfaatlerimizle dinimiz çeliştiğinde tercihimiz din olmasıyla ilgilidir. Ramazan bu bilinci bize çok güzel anlattı. Şimdi bu bayram sabahında karar verelim. Artık bir daha –kendi menfaatimiz için- Yaratanımızın emirlerine uymaktan geri durmayalım. Yasaklarından kaçmaktan beri durmayalım.

Taha süresine kulak verelim.

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى

قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَى وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًا قَالَ كَذَلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا وَكَذَلِكَ الْيَوْمَ تُنسَى

وَكَذَلِكَ نَجْزِي مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِن بِآيَاتِ رَبِّهِ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَى

“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?” Allah, “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun” der. Haddi aşan ve Rabbi’nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.” (Taha, 20/124-126)

Bu bayram nefis terbiyesini her aya aktarmamız gerekliliğini idrak etme vakti

Ramazanda nefsimizin her istediğini yerine getirmeyeceğimizi ortaya koyduk. Yemeye, içmeye ve ailevi münasebete belli vakte kadar ara verdik. Böylelikle nefsimizi terbiye etmenin gerekliliğine vakıf olduk. Artık bayram. Nefsimizi dizginlediğimiz zaman diliminden ayrılırken, her ayımızı ramazan haline getirme bilincinin diğer aylara da aktarılması gerektiğini bu bayram sabahında siz kıymetli kardeşlerime hatırlatıyorum. Rabbimiz nefis terbiyesini gerçekleştirenler şu müjdeyi veriyor.

وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوى فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى

“Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyanlara gelince, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır.” (Naziat, 79/40-41)

İbadetlerde devamlılık esastır. Bayram bitmenin değil yeni bir hevesle yeniden başlamanın vaktidir.

Ramazan ibadeti ahlak haline getirip bir daha bırakmama bilincinin kazanılması gereken bir aydır. Yoksa ibadeti belli bir aya sıkıştırma ayı değildir Ramazan. Hicr süresi 99. Ayet bize ibadette devamlılığı esas almamızı hatırlatıyor.

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ

“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr, 15/99)

Kurtuluşa eren müminlerin vasfı sayılırken şu vurgu yapılır.

وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ

“Onlar ki, (kurtuluşa erenler) namazlarını kılmağa devam ederler.” (Müminun, 23/9)

Ramazanda ibadetlerimizi ahlak haline getirmeye çaba gösterdik. Rabbimizin yasaklarından kaçınmaya çalıştık. Artık bu hali tüm yıla yaymamız gerekmektedir. Her ayımız ramazan, her günümüz kadir, her gördüğümüzü Hızır bilme şuurunun canlı tutmamız gerekmektedir. Böylece dünyadan huzurla ayrılacağız. Üzülenlerden değil, sevinenlerden olacağız. Rabbim! Cümlemizi Cennet ve Cemelullah ile sevinenlerden eylesin.

Bugün bayram. Bugün Müslüman olduğumuzdan dolayı Rabbimize hamd etme, Müslümanlığımızın gerekliliğini yerine getirme vaktidir. Bu şuurla siz kıymetli kardeşlerimin Ramazan Bayramını tebrik ediyor, birlik ve beraberliğimizin daim olmasını, zulüm altında olan kardeşlerimizin zulümden kurtulmalarını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

Sizleri ve Tüm Müslümanları Allah’a emanet ediyorum.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Uzman Vaiz

Tags

Yazdır   e-Posta