Oruç Sakınalım Diye Farz kılındı
Yüce Yaratanın her bir emrinde ve her bir yasağında bizler için nice hikmetler ve ibretler var. Oruçta böyle değil mi? Bu sebeple diğer ibadetlerde olduğu gibi oruçta bizden öncekilere farz kılındığı gibi bize de farz kılındı. Rabbimiz şöyle buyuruyor.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
“Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız.”[1]
Ayette ifade edildiği üzere oruç tutmak suretle sakınacağımız bildirilmektedir. Acaba oruç tutmak suretiyle neden sakınacağız?
"Sakınmanız için, sakınasınız diye" ifadesi oruç ibadetinin hikmetine ışık tutmaktadır. Dinde sakınmak (takva, ittika) günahlarla ilgili bir sakınmadır, günahlardan uzak durmak, günaha girmemek için çaba göstermektir.[2]
Kurtulmanın, uzak durmanın yolları ve çareleri bakımından günahlar ikiye ayrılır:
1.İçki, kumar, hırsızlık, gasp gibi günahlardan kurtulmanın yolu ve çaresi -bunların getirdikleri sonuçlar üzerinde- düşünmektir. Yasaklama, ceza tehdidi, başkalarının başlarına gelenler, verilen öğütler üzerinde düşünen insanlar bunlardan uzaklaşabilirler.
Kur’an-ı Kerimde bu yasaklardan bahsederken bu kötü hallerin insanın başına getirdikleri üzerinde durulur ve bizleri düşünmeye sevk eder.
وَمِن ثَمَرَاتِ النَّخِيلِ وَالأَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَراً وَرِزْقاً حَسَناً إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
“Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır.”[3]
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ قُلْ فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَإِثْمُهُمَا أَكْبَرُ مِن نَّفْعِهِمَا
“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür."[4]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ {} إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ
“Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?”[5]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيماً {} وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ عُدْوَاناً وَظُلْماً فَسَوْفَ نُصْلِيهِ نَاراً وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللّهِ يَسِيراً {} إِن تَجْتَنِبُواْ كَبَآئِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُم مُّدْخَلاً كَرِيماً
“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir. Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah'a çok kolaydır. Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.”[6]
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ {} يَمْحَقُ اللّهُ الْرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ {} إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
“Faiz (riba) yiyenler, ancak kendisini şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helal faizi ise haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse artık onlar ateşin halkıdır orada sürekli kalacaklardır. Allah, faizi yok eder de sadakaları arttırır. Allah, günahkâr kâfirlerin hiçbirini sevmez. İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.”[7]
Şimdiye kadar alkol, kumar, faizin yasaklanmasıyla ilgili zikrettiğimiz ayetlerin tamamında dikkat edeceğimiz üzere yasaklanan şeylerin insanların zararına olduğu ifade edilmekte, dünya ve ahiret sıkıntılarından bahsedilmekte ve böylelikle bu yasaklardan vazgeçmemiz istenmektedir. İşte bu yasakların üzerinde düşünmek ve bu yasaklardan vazgeçme noktasında en önemli zaman dilimlerinden biri Ramazan ayıdır.
Ramazan ayı günahlar üzerinde düşünmemiz için bir fırsattır. Çünkü bu ay zihin dünyamızın durulaştığı, gönül dünyamızın zenginleştiği bir aydır. Bu ay nefsimizin oruçla sakinleştiği, şeytanların ise bağlandığı bir aydır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.
إِذا جَاءَ رَمَضَانُ ، فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الجنَّةِ ، وغُلِّقَت أَبْوَابُ النَّارِ ، وصُفِّدتِ الشياطِينُ
“Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.”[8]
2.Bir kısım yasaklar ve günahlar da vardır ki, bunların sâikleri (İticileri) öfke ve şehvet gibi tabii duygular ve içgüdülerdir. Bunlardan uzaklaşabilmek için yalnızca üzerinde düşünmek yetmez; itici duygular ve içgüdülerin baskısını azaltacak veya bu baskıya karşı iradenin gücünü arttıracak uygun araçlarla eğitime ihtiyaç vardır. Oruç bu eğitim için ideal bir yoldur.
Yüce Yaratan müminlerin özeliklerinden bahsederken şehvet ve öfkelerine hâkim olduklarını, yanlış yaptıklarında ise hemen yanlışlıklarından döndüklerini şöyle bildirilmektedir.
وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
“Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar, günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır? Onlar, yaptıklarında bile bile direnmezler.”[9]
وَالَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُوا هُمْ يَغْفِرُونَ
“Onlar, büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.”[10]
Lokman (a.s.) ise oğluna yaptığı tavsiyeyi vaazımızın bu noktasında yeniden hatırlayalım.
يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ {} وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحاً إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ {} وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِن صَوْتِكَ إِنَّ أَنكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ
"Ey oğulcuğum! Namazı kıl, uygun olanı buyurup fenalığı önle, başına gelene sabret; doğrusu bunlar, azmedilmeğe değer işlerdir. İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez. Yürüyüşünde tabii ol; sesini kıs. Seslerin en çirkini şüphesiz merkeblerin sesidir."[11]
Hacı Bektaşi’nin “Eline, diline ve beline sahip ol” sözü işte bu bağlamda ne kadarda önemlidir. Çünkü ramazan ayı öfke ve şehvet duygularına hâkim olup elimize, dilimize ve belimize sahip olmak için çok önemli bir fırsattır.
Oruç ibadetinin ferdin iradesini güçlendirmesi ve onu günahlardan uzaklaştırması yanında, maddî imkânları yerinde olanları yoksulların, mahrumların halleriyle hallendirmek gibi bir işlevi daha vardır.
Nitekim ramazan ayında yapmış olduğumuz yardımların diğer aylardan fazla olması bu hususun en güzel ispatlarından biridir. Bu ay geldiğinde Sevgili Peygamberimizin cömertliğini İbn Abbas bize şöyle aktarmaktadır.
كَانَ رَسُولُ اللهِ ، صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم ، أَجْوَدَ النَّاسِ ، وَكَانَ أَجْوَدُ مَا يَكُونُ في رَمَضَانَ حِينَ يَلْقَاهُ جِبْرِيلُ ، وَكَانَ جِبْرِيلُ يَلْقَاهُ في كُلِّ لَيْلَةٍ مِنْ رَمَضَانَ فَيُدَارِسُهُ القُرْآنَ ، فَلَرَسُولُ اللهِ ، صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم ، حِينَ يَلْقَاهُ جِبْرِيلُ أَجْوَدُ بِالخَيْرِ مِنَ الرِّيحِ المُرْسَلَةِ
“Resûllullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da ramazanda Cebrâil'in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil aleyhisselâm,ramazanın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur'an okurlardı. Bundan dolayıResûlullah sallallahualeyhivesellemCebrâililebuluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı."[12]
Bu ay bize ihtiyaç sahiplerinin ne durumda olduklarını hatırlatmaktadır. Böylelikle yıl içerisinde bizde olması gereken bu duygu Ramazan ayında öğretilmiş olmaktadır. Çünkü yeme, içme arzularını istedikleri gibi tatmin edebilenler, bundan mahrum olanların durumlarını ancak, aynı şartlan yaşayarak anlayabilirler ve ancak bu yoldan onlara yardımcı olma konusunda daha duyarlı ve aktif hale gelebilirler.[13]
Bu akşamki vaazımızı Efendimizin (s.a.s.)’in bir hadisleriyle sonlandırıyoruz.
مَا مِنْ شئ أثْقَلُ في مِيزَانِ المُؤمِنِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ خُلُقٍ حَسَنٍ، وَإنَّ اللّهَ تَعالى ليُبْغِضُ الفَاحِشَ الْبَذِئَ
"Kıyâmet günü, mü’minin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allah Teâla hazretleri, çirkin düşük söz (ve davranış) sahiplerine buğzeder."[14]
Yüce Rabbim oruç tutmak suretiyle kötü, çirkin ve yasaklanmış olan şeylerden beri durmamızı, en güzel ahlakı hayatımıza aktarmamızı nasip eylesin. Kendi Rızasına uygun bir yaşam sürmeyi bizlere bahşeylesin.
Geceniz mübarek olsun. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Vaiz
[1] Bakara, 2/183
[2] Kur’an Yolu, I, 277
[3] Nahl, 16/67
[4] Bakara, 2/219
[5] Maide, 5/90-91
[6] Nisa, 4/29-31
[7] Bakara, 2/275-277
[8] Buhari, Savm 5
[9] Al-i İmran, 3/135
[10] Şura, 42/37
[11] Lokman, 31/17-19
[12] Buhari, Savam 7, Tercüme: Riyazü’s-salihin, Tercüme ve Şerhi, Erkam yay. Hadis No: 1285, c.V, s. 488
[13] Kur’an Yolu, I, 277
[14] Tirmizî, Birr 62