Tövbe (Vaaz)

Tövbe

İnsanoğlu yaratılış itibariyle hata yapabilmektedir. Bu hatalar bazen yaratanına karşı bazen insanlara karşı olmaktadır. Yapılan bu hatalardan dönmek, dünya ve ahiret mutluluğu ise pişmanlık duymak, tövbe etmekle mümkündür.

Sözlükte “pişmanlık, dönme, nedâmet” anlamına gelen tevbe, İslâmî bir kavram olarak, kulun işlediği kötülük ve günahlara pişman olup, onları terkederek Allah’a yönelmesi, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a sığınarak bağışlanmasını dilemesi demektir.

Tevbe, kula nispet edilince, arızî olan günah halini bırakıp aslî olan salâh haline dönmek; Allah’a nispet edilince de tâli olan gazab bakışından, aslî olan rahmet bakışına dönmek anlamına gelir.[1]

Yapılan hatalara tövbe etmek her insan için gerekli bir prensiptir. Hata varsa hatadan dönme imkânı da varsa o zaman hataya nedamet duymak kişi için en doğru davranışı şeklidir. Bu sebeple âlimlerce dile getirilen bir husus ifade etmekte fayda görüyoruz. Günahlardan dolayı Tövbe etmek farzdır. Yapılan her bir günah için ayrı ayrı tövbe etmek gerekir. Tövbe ise dört merhalede gerçekleşmektedir.

1. Yapılan günahı terk etmek.

2. Yapılan günah için pişmanlık duymak.

3. Kesin bir kararla bir daha yapmamaya azimli olamak.

4. Kul hakkı yenmiş ve bu sebeple günaha girilmiş ise kul hakkı için helallik almaktır.

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde bizlerden günahlarımız için tövbe etmemizi istemekte, yapılan hatalar için yapılan tövbelerin geçerli olduğu bildirilmekte, yapılan tövbelerin neticesinde Allah’ın ve insanların razı olacağı bir hayat sürdürüldüğü takdirde cennet müjdesi verilmektedir. Konumuzla ilgili ayetler ve bu ayetlerin anlamların şöyledir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحاً

“Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin!”[2]

وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعاً أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

“Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.”[3]  

وَأَنِ اسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ يُمَتِّعْكُم مَّتَاعاً حَسَناً إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذِي فَضْلٍ فَضْلَهُ وَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَبِيرٍ

Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.”[4]

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’den tövbenin önemi hakkında bizlere pek çok hadis ulaşmıştır. Bu hadisler ve anlamları şöyledir.

“Güneş batıdan doğmadan önce kim tövbe ederse, Allah onun tövbesini kabul eder.”[5]

يا أَيُّها النَّاس تُوبُوا إِلى اللَّهِ واسْتغْفِرُوهُ فَإِنِّي أَتُوبُ فِي اليَوْمِ مِائَةَ مَرَّةٍ

 “Ey insanlar! Allah’a tövbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim.”[6]              

  “Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır.”  Aynı minval üzere gelen bir hadiste şöyle buyrulmaktadır. “Herhangi birinizin tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları sonuç vermeyince deveyi bulma ümidini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecede sevincinden ne söylediğini bilmeyerek:

- Allahım! Sen benim kulumsun; ben de senin rabbinim, diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.”[7]

 “Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zât yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir râhibi gösterdiler.

Bu adam râhibe giderek:

- Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu? diye sordu.

Râhip:

- Hayır, kabul olmaz, deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını yüz’e tamamladı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek:

- Yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olup olmayacağını sordu.

Âlim:

- Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir, dedi.

Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca eceli yetti.

Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar.

Rahmet melekleri:

- O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü, dediler.

Azap melekleri ise:

- O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki, dediler.

Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler.

Hakem olan melek:

- Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir, dedi.

Melekler iki mesâfeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü.”[8]

Tövbe için yapmış olduğumuz açıklamalar ışığında şu ana başlıkları özetleyebiliriz.

Allah Teâlâ’nın tövbe kapısı açıktır. Bu kapının açık olması kişiyi günaha sevk etmemelidir. Bu kapının açık olması kullarına olan sonsuz merhametini, onların ebedî kurtuluşa ermesini arzu ettiğini bütün açıklığı ile göstermektedir. Nasılsa günahlarıma tövbe ederim ve günahlarımda af olunacak diyerek günah işlenmemelidir. Çünkü kişi günah işlerken ölmeyeceği garantisini veremez. Bu sebeple asıl olan günah işlememektir. Hatalarına tövbe etmek ise her kişi için gerekli olan husustur.

Günah bağışlanmaz diye ümitsizliğe düşülmemelidir. Ayrıca çokça günaha girmiş olanlar için Allah senin günahların bağışlanmaz denmemelidir. Bazı ifade edilen kelimeler yanlıştır. “Bu zamana kadar günah işle sonra tövbe et”, “Alkolik adam tövbe etmiş, öyle bir şey olmaz” daha nice yanlış cümleler ifade edilmektedir. Yine günahına tövbe edip camiye cemaate gelen kişiler eleştiriye tabi tutulmakta ve “burada senin yerin yok” diyenler çıkabilmektedir. Bu hususların tümü doğru değildir. Allah günah işleyenlerin tövbesini kabul edicidir. Böyle kelimeler insanların yapmış olduğu hatalara pişmanlık duymamasına ve Allah’ın rahmetinden ümit kesilmesine sebep olabilecektir. Yüce Rabbimizin bizlere bildirmiş olduğu iki ayeti sizinle paylaşmak isterim.

إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ عَمَلاً صَالِحاً فَأُوْلَئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللَّهُ غَفُوراً رَّحِيماً

“Ancak tövbe ve iman edip iyi işler yapanlar başkadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır; engin merhamet sahibidir.”[9]

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعاً إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

“Ey kendilerinin aleyhinde çalışarak haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.”[10]

Kul hakkı yemiş olanlar, hak yedikleri kişilerden helallik alması gerekir. Çünkü kul hakkını ancak kullar affetmektedir. Yüce Allah bu hakkı kullarına tanımıştır. Dünya hayatında kul hakkı yiyenler hak sahibine ahrette dünyada kazanmış oldukları sevapları verecektir veya kul hakkı yediği şahsın günahlarını alacaktır. Sevgili Peygamberimiz bu hususu şöyle bildirmektedir. Ebü Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu. Ashab:

- Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir" buyurdular.[11]

Tövbe konusunda Sahabelerden alacağımız çok ibretler vardır. Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi, yapmış olduğu günaha günlerce ağlayarak ve tövbeler ederek bağışlanma dilemiştir. Peygamber Efendimizi nice izlemiş kendisine bir gün gel diyeceğini ümit etmiştir. Kendisinin günahı affedilmiş ve Sahabelerden birisi olmuştur.

İslam Dini gelmeden önce günahın her türlüsüne bulaşmış olan insanlar İslam ile Yıldızlar haline gelmişlerdir. Peygamber Efendimizin ashabı olma şerefine nail olmuşlar, İslam Dininin ilk müntesipleri olmuşlardır. Ömer, Efendimiz Peygamberimizi (s.a.s.) öldürmeye giderken hatasından dönmüş Hz. Ömer olmuştur.

Müslüman Temiz demektir. Abdest ile gusül ile bedeni temizliğini, elbisesinde, namaz kılacağı yerde bulunan pislikleri gidermek suretiyle elbisesini, yapmış olduğu hatalara tövbe etmek ve ibadetlere yönelip, ahlaken kemale ermekle maneviyatını temizlediği kişidir.

Dünya bahtiyarlığını elde etmek, ahrette kaybedenler zümresine dahil olmamanın yolu tövbe etmek, imanımızı kemale erdirmek, ibadetlerimizi yerine getirmek ve ahlaki ilkelerin en güzellerini hayatımıza aktarmakla mümkündür.

Yüce Rabbimiz yapmış olduğumuz günahlarımızı, hatalarımızı, isyanlarımızı, kusurlarımızı affeylesin. İki cihan mutluluğunu elde etmeyi nasip etsin. İman ilkelerinden dönmeden, ibadetlerini tam anlamıyla yerine getirerek, güzel ahlaklı bir hayat sürmeyi ve imanla ölmeyi nasip etsin.

Geceniz mübarek olsun. Allah’a emanet olun.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Vaiz


 

[1] Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB yayınları, “Tövbe” md.

[2] Tahrim, 66/8

[3] Nur, 24/31

[4] Hud, 11/3

[5] Müslim, “Zikir” 43

[6] Müslim, Zikir 42

[7] Riyazü’s-Salihin Hadis No: 16

[8] Buhârî, Enbiyâ 54

[9] Furkan, 25/70

[10] Zümer, 39/53

[11] Müslim, Birr 59.

Tags

Yazdır   e-Posta