Miraç Kandili (Vaaz)

Soma'da hakka yürüyen 301 kardeşimizin acısının yüreklerimizi dağladığı bir zaman diliminde bulunuyoruz. Bu acılarla yeni bir Miraç kandiline ulaşmış bulunmaktayız. Öncelikle vaazımıza başlarken aramızdan ayrılan kardeşlerimiz için Yüce Rabbimizden merhamet, mağfiret diliyoruz.

Yüce Rabbimizin yaratmış olduğu biz kullara rahmetinin bolca tecelli ettiği bağışlanmak için tövbede bulunanlar için tövbe kapılarının açıldığı dualara icabet edildiği yeni bir kandil gecesine Miraç Kandiline kavuşmuş bulunmaktayız. Bu sebeple bizi bu güne eriştiren Allah-u Tealaya hamd ediyoruz.

Miraç kandili Recep ayının 27. gecesidir. Hicretten bir buçuk yıl kadar önce vuku bulmuştur. Hz. Peygamber bir gece Kâbe’nin çevresinde uyku ile uyanıklılık arası bir durumda iken Cebrail gelmiş onu Burak adlı, -bizce mahiyeti bilinmeyen- bir binite bindirerek, önce Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürmüş, oradan da göklere yükseltmiş “Sidretü’l-Müntehâ” denilen en üst makama ulaştırmıştır. Hz. Peygamber bu makamı da geçerek Cenabı Hakk’ın huzuruna erişmiştir.

Bu gece Sevgili Peygamberimiz şahsında “Miraç Mucizesi” olarak gerçekleşen, İsra ve Mirac olarak iki bölümden oluşan olayın ortak adıdır.  İsra, gece yürüyüşünün yani Peygamber Efendimizin bir gece Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksaya gidişinin, Miraç ise Efendimizin Mescid-i Aksa’dan semaya yükselişinin adıdır.

İsra olayı Kur’an-ı Kerimde Miraç olayı ise Sevgili Peygamberimizin hadislerinde bizlere şöyle bildirilmektedir.

سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ

Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.[1]

Sevgili Peygamberimizin birçok hadisinde Miraç hususu bizlere aktarılmıştır. Bu hadislerin en meşhuru ise şöyledir. Bir kerresinde ben Beyt'in (yânı Ka'be'nin) yanında uyurla uya­nık arası bir hâlde bulunuyordum". Peygamber burada iki kişi ara­sındaki adamı (kasdederek) zikretti ve şöyle devam etti; "Derken bana içine hikmet ve imân doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüs­ten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve îmân ile dolduruldu. Ve bana katırdan kü­çük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Aka­binde ben Cibril'in beraberinde gittim. Nihayet alt semâya vardık.

— Kim o? denildi.

—  Cibril'dir, dedi.

—  Yanındaki kimdir? denildi. Cibril tarafından:

— Muhammed'dir, diye cevap verildi.

— Ona buraya gelsin diye (da'vet) gönderildi mi? diye soruldu. Cibril:

— Evet, dedi.

— Merhaba gelen Zât'a Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir! de­nildi. Hadis-i Şerifin devamında Efendimiz Rabbimiz tarafından gönderilmiş olan Peygamberlerle buluştuğunu dile getirmiş, namazın farz kılınışını bizlere aktarmıştır.[2]

Miraç hadisesinde Sevgili Peygamberimize O’nun vesilesi ile bizlere çok büyük müjdeler verilmiştir. Bu müjdeler ve bu müjdelerin mahiyetleri şöyledir. İlk olarak verilen ve ümit var olmamıza ve imanımıza sahip olmamızın ne denli önemli olduğunu vurgulayan müjde “Hz. Peygamberin ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların Cennete gireceği” dir. Müslüman hataya düşebilir, günahlar içinde olabilir, asla imani konularda inkara gitmemeli Allah’ın emir ve yasakları inkar etmemelidir. Çünkü günahı işlemek günahı, günahı inkar etmek inkarı gerektirir.

Müminler için bir başka önemli müjde namazdır. Namaz müminler için bir göz aydınlığıdır. Müminlerin günahlarını silen onları fuhşiyata düşmekten koruyan bir ibadettir namaz. Namaz kulu Allah’a yaklaştıran, müminin miracıdır.  Namaz sevenin sevdiğiyle buluşma vaktidir. Namaz kulun kendisini Allah’a arz etme zamanıdır. Namaz ile kalbimiz nurlanır, gönlümüz şenlenir, muhabbetimiz derinleşir, imanımızın lezzetini alır hataların bizlere vermiş olduğu hoşnutsuzluğu gideririz. Yüce Rabbimizin bizlere bildirmesiyle namazın ehemmiyetini şöyle anlamalıyız.

 

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ

 

“(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.”[3]

 Müminler için bir başka müjde Bakara süresinin son iki ayetidir. Yüce Rabbimiz bizlere şöyle buyurmaktadır.

 

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ

 

لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

 “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır. Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”[4]

Bakara süresinin son iki ayetinde iman esasları ve nasıl iman edeceğizin sırrı açılanmakla beraber inananlara kaldırılamayacak zorlukların yüklenmeyeceği beyan edilmektedir. Ayrıca müminler için dualar öğretilmektedir. Mekke döneminde müşriklerin inananlara karşı şiddetlerini artırdığı bir dönemde gelen bütün bu müjdeler hem Peygamberimize hem de inananlara destek olmuştur. Bu sebeple Miraç hadisesi ve miraç hadisesinde verilenler sadece dünde değil bu günde inanalar için bir umuttur. 

Miraç hadisesinden bizlere birçok önemli hususlar çıkmaktadır. Bu hususları şu başlıklar altında zikredebiliriz.

1.Miraç hadisesi gerçekleştiği zaman müşrikler bu hadise sebebiyle Efendimiz için iftira kampanyası başlatmışlar ve böyle bir hadisenin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı hususunda akıl yürütmüşler Efendimizi yalancılıkla ve sihirbazlıkla suçlamışlardır. Oysaki Hz. Ebubekir Efendimiz bu hadise kendisine aktarıldığı zaman “O ne demişse doğrudur” diyerek Sıddık unvanını almıştır. İşte bizlerde Efendimiz hakkında bizlere aktarılan ve aklımızla bazen idrak edemediğimiz şeyleri inkâr yoluna gitmeyelim. Efendimizden bizlere aktarılanlar için Hz. Ebubekir gibi tasdik içinde olalım. Unutmayalım ki, Hz. Allah’ın (c.c.) bizlerden razı olmasının ve bizleri sevmesinin yolu Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimize tabi olmak ve O’nun bizlere aktardığını kabul etmekle mümkündür. Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyurmaktadır.

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

 “De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[5]

2.Miraç hadisesi Efendimizin şahsında vuku bulmuş bir mucizedir. O’nun ümmeti olarak Miraçta kendisine verilenlere tabi olmakla bizlerde kendi miracımızı gerçekleştirebiliriz. Namaz günde beş vakit Yüce Rabbimizle buluşma vaktimizdir. Secde anı Rabbimize en yakın olduğumuz andır. Kadelerde okuduğumuz tahiyyat Efendimizin Miraç anını yaşama zamanımızdır. Tahiyyat’ın anlamı şöyledir.

et- Tahiyyâtü lillahi: Senâ, selam ve merhaba sana ey yüce Allahım!

Ve's-salevâtü: Niyaz, dua, yalvarış sana ey yüce Allahım!

Ve't-tayyibât: Arınmışlığın ve güzelliğin en hoşusun. Senden güzel, senden hoş ve arınmış olamaz.

es-Selâmü aleyke eyyühe'n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtüh: Bu selâm, rahmetim ve bereketim ilâvesiyle senin üzerine olsun ey sevgili Peygamberimiz!

es-Selâmü aleynâ ve lâ ibâdillahi's-sâlihin: Yâ rabbi! Bu selâm bizim ve salih kullarının üzerine de olsun.

3.Miraç olayı bize Yüce Allah’ın desteğinin her zaman inananların üzerinde olduğunun en önemli ispatadır. Miraç olayı gerçekleşmeden önce Hz. Peygamber (s.a.s) Efendimizin eşi Hz. Atice Annemiz vefat etmiş,  Peygamberimizin Mekke’deki en büyük destekçisi Ebu Talip ölmüştür. Mekke’deki müşrikler bu olayların neticesinde iyice cesaretlenmişlerdir. İşte tam bu zamanda Miraç hadisesiyle Allah-u Teala kulunun destekçisi olduğunu ve kendisinin desteğinin en büyük destek olduğu vurgulanmıştır. İşte nasıl ki, Allah-u teala kulu Muhammed’i (s.a.s.) yalnız ve desteksiz bırakmadıysa bizleri de öylece yalnız bırakmamıştır. Onu unutmadıkça Rabbimizin bizlere yardımı tamdır. Onun sevgisi kalbimizde olduğu müddetçe O’nun da bize karşı rahmeti ve bereketi, afv ve mağfireti boldur.

Kandil geceleri manevi iklimin en güzel şekilde yaşanmaya başlandığı gecelerdir. Bu gecelerde bedenen ve ruhen canlılık arz etmeliyiz. Bu gecelerde şu hususları yapmayı unutmayalım.

Öncelikle yapmış olduğumuz hataları gözden geçirerek tövbe edelim. Allah-u Teala bu hususta şöyle buyurmaktadır.

وَأَنِ اسْتَغْفِرُواْرَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ يُمَتِّعْكُم مَّتَاعاً حَسَناً إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى وَيُؤْتِكُلَّ ذِي فَضْلٍ فَضْلَهُ وَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍكَبِيرٍ

“Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.” [6]

Bizlere hidayet rehberi olarak gönderilen, gözümüzün nuru, kutsal kitabımız Kuran- Kerimi okumak bu geceye daha güzel bir anlam katacaktır. Miraç ile Efendimiz nasıl ki, Rabbimiz ile buluşmuş ise bizlerde Kuran okumak suretiyle miracımızı gerçekleştirelim. Faziletlerin en büyüğü olan Kuran-ı Kerim’i bu gecemizde okumaya özen gösterelim. Çünkü Kuran hem diriler hem de ölüler için bir rahmet ve mağfirettir. Yunus süresi 5. ayette şöyle buyrulmaktadır.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ

“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.”

 Geçmiş günlerimizde kılamadığımız namazlarımız var ise bu geceyi kaza namazıyla geçirelim. Hiç değilse, Bu Kandil Gecesinde en az beş vakit (bir günlük) geçmiş namazlardan kaza edelim. Üzerimizde kaza borcu yok ise nafile namaz kılalım. Böylelikle içinde bulunduğumuz mübarek Miraç gecesini, bu feyizli, bereketli geceyi ibadetle ihya etmiş değerlendirmiş oluruz.

Miraç gecesi ruhumuzu miraca erdirme gecesidir. Bu gecede Anne ve babalarımızın hayatta ve yanımızda ise ellerini öpmeli, onların hayır dualarını almalı, uzakta iseler bir telefon açmak suretiyle bu feyizli gecede kendilerini memnun etmeye çaba göstermeli, dualarıyla hayatımızı güzelleştirmeliyiz. Yakın ve uzak akrabalarımızın, komşularımızın kandillerini kutlamak suretiyle birlik ve beraberliğimizi pekiştirmeye özen gösterelim.

Alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgililer Sevgilisi Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) bu gecemizin misafiri olmalıdır. Kendisine salat ve selam olsun. Her daim kendisine yapılan selama karşılık veren Sevgili Peygamberimize bu gecede salat ve selamlar getirelim.

Müminler birbirlerinin kardeşleridir. Kardeşler arasında küslük, dargınlık olması ise hoş olmayan bir durumdur. Bu sebeple Miraç gecemizi hata yapmış ve gönlümüzü kırmış bile olsalar kardeşlerimizi affederek daha bir aydınlatabiliriz.

Vaazımızı Kur’an-ı Kerimde İsra Süresinde bulunan, dünya ve ahretimizi huzura ve mutluluğa kavuşturacak olan tavsiyeler ile sonlandırıyoruz. Yüce Rabbimiz bizlere şöyle buyurmaktadır.

 لاَّ تَجْعَل مَعَ اللّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَّخْذُولاً

 “Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın.”

 

وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً إِمَّايَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَاأُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيماً {} وَاخْفِضْلَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِيصَغِيراً

 “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır.”

 

وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُوَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلاَ تُبَذِّرْ تَبْذِيراً {} إِنَّ الْمُبَذِّرِينَكَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُوراً {}وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاء رَحْمَةٍ مِّن رَّبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُل لَّهُمْ قَوْلاًمَّيْسُوراً {} وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَاكُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَّحْسُوراً {} إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَلِمَن يَشَاءُ وَيَقْدِرُ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيراً بَصِيراً {}

 “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.” “Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak bir söz söyle. Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın. Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir.”

 

وَلاَ تَقْتُلُواْأَوْلادَكُمْ خَشْيَةَ إِمْلاقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُم إنَّ قَتْلَهُمْ كَانَخِطْءاً كَبِيراً

 “Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.”

 

وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءسَبِيلاً

 “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.”

 

وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ بِالحَقِّ وَمَنقُتِلَ مَظْلُوماً فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَاناً فَلاَ يُسْرِف فِّيالْقَتْلِ إِنَّهُ كَانَ مَنْصُوراً

 “Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir.”

 

وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِيهِيَ أَحْسَنُ حَتَّى يَبْلُغَ أَشُدَّهُ وَأَوْفُواْ بِالْعَهْدِ إِنَّ الْعَهْدَ كَانَمَسْؤُولاً

 “Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur.”

 

وَأَوْفُوا الْكَيْلَ إِذا كِلْتُمْ وَزِنُواْ بِالقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً

 “Ölçtüğünüzde ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir.”

 

وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌإِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولـئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً

 “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”

 

وَلاَ تَمْشِ فِي الأَرْضِ مَرَحاً إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ الأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَالْجِبَالَ طُولاً

 “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.”

 

كُلُّ ذَلِكَ كَانَ سَيٍّئُهُ عِنْدَ رَبِّكَ مَكْرُوهاً {}ذَلِكَ مِمَّا أَوْحَى إِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ الْحِكْمَةِ وَلاَ تَجْعَلْ مَعَ اللّهِ إِلَهاًآخَرَ فَتُلْقَى فِي جَهَنَّمَ مَلُوماً مَّدْحُوراً

 “Bütün bu sayılanların kötü olanları Rabbinin katında sevimsiz şeylerdir. Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilah edinme. Sonra kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.”7]

Yüce Rabbim miraç kandilimizi mübarek kılsın. Ahirete göç etmiş yakınlarımıza, tüm şehitlerimize Soma'da hakkın rahmetine kavuşan tüm kardeşlerimize merhamet eylesin. Bu geceden istifade etmeyi bizlere nasip etsin. Günahlarımızı, hatalarımızı, kusurlarımızı ve isyanlarımızı bağışlasın. Dualarımızı, yaptığımız ve yapacağımız ibadetlerimizi makbul eylesin. Bizi razı olan ve razı olunanlardan eylesin. Hakkı hak bilip hakka tabi batılı batıl bilip batıdan kaçınanlardan eylesin. Devletimize dirlik milletimize birlik nasip etsin. Bizleri bölmek isteyenlere fırsat vermesin. Ölülerimize rahmet dirilerimize merhamet etsin.

Dualarımızın makbul olması temennisiyle, Miraç Kandilinizi tebrik ediyor, kendimiz ailemiz, vatanımız, milletimiz ve tüm ümmet-i Muhammed’e hayırlar getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

Geceniz mübarek olsun. Allaha emanet olun.

www.guncelvaaz.com

Ahmet Ünal

Uzman Vaiz


 

[1] İsra, 17/1

[2] Buhari, Bed'ü'l-Halk 6; Müslim, İman 264 (164)

[3] Ankebut, 29/45

[4] Bakara, 2/285-286

[5] Al-i İmran, 3/31

 [6] Hud, 11/3

[7] İsra, 17/22-39

Tags

Yazdır   e-Posta