Ramazanda Sevgimizi Artırmak

Ramazan muhabbet ayı. Nitekim iftar sofralarında bir araya gelişimiz, aile arasındaki muhabbeti artırmaktadır. Ayrıca ramazan ayında akraba içi davetler, yine akrabalar arasındaki muhabbeti artırmaktadır. Hali vakti yerinde olanlar iftar sofralarında fakirleri ağırlamakla zengin-fakir arasındaki muhabbet artar. Teravih namazı her gün inananların beraberliğini sağlamakta, İslam Dininin insanlar arasında yerleştirdiği en önemli toplumsal yapı taşının (İslam Kardeşliğinin, gönül birlikteliğinin) gerçekleşmesi sağlanmaktadır. Yine bu ayda zekatların verilmesiyle zengin-fakir ayrıcalığı ortadan kalkmakta, zengin zenginlik nimetinin gereğini yerine getirmek suretiyle memnun ve mutlu olmakta, fakir ise fakirliğin vermiş olduğu huzursuzluğu ortadan kaldırmak suretiyle zengin-fakir muhabbeti gerçekleştirilmektedir.

Ramazan ayında aramızda bulunması gereken sevgiyi inşa etme, geliştirme ve en ulvi seviyeye (Allah Rızası için birbirimizi sevmeye) çıkarma zamanıdır. Sevgili Peygamberimizin şu hadisiyle aramızda bulunması gereken sevginin ne kadar önemli olduğunu anlamaya çalışalım.

وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لا تَدْخُلُوا الجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا ، ولا تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا ، أَوَ لا أَدُلُّكُمْ عَلَى شَيءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوه تَحَابَبْتُمْ ؟ أَفْشُوا السَّلامَ بينَكم

 “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!”(1)

Cennetin şartı iman ise, imanın kemale ulaşmanın şartı ise inananların birbirlerini sevmeleridir. Bu sebeple gönül bağıyla birbirimize bağlanmış birer mümin olarak birbirimizi sevmeli, birbirimizin sıkıntılarını hafifletmeli, birbirimize kin tutmamalı, aramazda sevgi ve saygıyı çoğaltmak suretiyle birlik ve beraberliğimizi kuvvetlendirmeliyiz. Bugün kendisine en çok ihtiyaç duyduğumuz şey birlik ve beraberliktir. Birlik ve beraberliğin oluşmasında ise ihtiyaç duyacağımız şey aramızdaki iman kardeşliğinden zuhur eden sevgi ve muhabbettir. Sevgili Peygamberimizin bir hadisini bu ramazanda yeniden hatırlayalım. Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor.

المسلمُ أَخــو المسلم لا  يَظلِمُه ولا يُسْلِمُهُ . ومَنْ كَانَ فِي حاجةِ أَخِيهِ كانَ اللَّهُ فِي حاجتِهِ، ومنْ فَرَّجَ عنْ مُسلمٍ كُرْبةً فَرَّجَ اللَّهُ عنه بها كُرْبةً من كُرَبِ يومَ القيامةِ ، ومن سَتَرَ مُسْلماً سَتَرَهُ اللَّهُ يَومَ الْقِيامَةِ

“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslüman’dan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslüman’ın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.”(2)

Biz Müminiz. Biz Müslüman’ız. Aynı Rabbe iman eder, aynı Peygamberi kabul eder, aynı Kıbleye yönelir, aynı Kitabı kutsal kitap olarak kabul ederiz. Bu sebeple aramızda sevgi ve merhametin olması düşünülemez. Sevgili Peygamberimizin şu hadisi bizi en güzel şekilde ifade ediyor, ifade etmelidir.

 

 مثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وتَرَاحُمِهِمْ وتَعاطُفِهِمْ ، مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداعَى لهُ سائِرُ الْجسدِ بالسهَرِ والْحُمَّى

“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”

Bu ramazanda imanımızın tadına varmanın, mümin olmamızın vermiş olduğu hazzı yaşamamızın yolu Rabbimizin emirlerine itaat etmekte ve Sevgili Peygamberimizin sünnet-i seniyesini hayatımıza aktarmakla gerçekleşecektir. Sevgili Peygamberimizin bir başka hadisini paylaşarak imanın hazzını almanın yolunu beraberce öğrenelim.

ثَلاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ بِهِنَّ حَلاَوَةَ الإِيَمَانِ : أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا ، سِواهُما ، وأَنْ يُحِبَّ المَرْءَ لا يُحِبُّهُ إِلاَّ للَّهِ ، وَأَنْ يَكْرَه أَنْ يَعُودَ في الكُفْرِ بَعْدَ أَنْ أَنْقَذَهُ اللَّهُ مِنْهُ، كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ في النَّارِ

 “Üç  özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar: 

Allah ve Resûlünü, (bu ikisinden başka) herkesten fazla sevmek.

Sevdiğini Allah için sevmek.

Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmektir.”(3)

Seven sevdiğinin incinmesine asla razı olmaz. Seven sevdiğinin sevgisinin azalmasından hoşnut olmaz. En çok sevmemiz gereken Rabbimizin ve O’nun Resulü Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) bize karşı sevgilerinin azalmasından hoşnut olmamız veya razı olmamız mümkün değildir. Bu sebeple Yüce Yaratanımızın bizlerden istemiş olduğu şeylerin yazılı olan Kur’an-ı Kerimi nüzulünün 1400. Yılında yeniden anlamaya, hayatımıza aktarmaya gayret gösterelim. Gayret gösterelim ki, Yaratanda yaratılanlarda bizden razı olsunlar. Yine Kur’an-ı Kerimin en büyük tefsiri olan ve yazılı bir metnin hayata aktarımı olan Hz. Peygamberimizin (s.a.s.) sünnetini hayatımıza aktaralım. Şu ayeti hatırımızdan çıkarmayalım.

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

“(Ey Muhammed) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(4)  

Birbirlerini Allah için sevenler sadece dünyada mı güzellikler elde edecekler. Elbette hayır. Dünyada elde edilecek güzelliklerden başka asıl mükâfat, asıl güzellik ahiret hayatında olacaktır. Sevgili Peygamberimizden (s.a.s.) bu hususla ilgili birkaç hadisi sizlerle paylaşmak isterim. Güzeller Güzeli (s.a.s) şöyle buyuruyor.

إن اللَّه تعالى يقولُ يَوْمَ الْقِيَامةِ : أَيْنَ المُتَحَابُّونَ بِجَلالِي ؟ الْيَوْمَ أُظِلُّهُمْ في ظِلِّي يَومَ لا ظِلَّ إِلاَّ ظِلِّي

Hiç şüphesiz Allah Teâlâ kıyâmet günü:

“Nerede benim rızâm için birbirlerini sevenler?  Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bugün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim” buyurur.(5)

مَنْ عَادَ مَريضاً أَوْ زَار أَخاً لَهُ في اللَّه ، نَادَاهُ مُنَادٍ : بِأَنْ طِبْتَ ، وطَابَ ممْشَاكَ ، وَتَبَوَّأْتَ مِنَ الجنَّةِ  منْزِلاً

“Bir insan, bir hastanın halini hatırını sormaya gider veya Allah için sevdiği bir kişiyi ziyâret ederse, ona bir melek şöyle seslenir:

Sana ne mutlu! Güzel bir yolculuk yaptın. Kendine cennette barınak hazırladın!”(6)

“Adamın biri, bir başka köydeki (din) kardeşini ziyâret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek için onun yolu üzerinde bir meleği görevlendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek:

- Nereye gidiyorsun? dedi. Adam,

- Şu (ileriki) köyde bir din kardeşim var, onu ziyârete gidiyorum, cevabını verdi. Melek:

- O adamdan elde etmek isteğidin bir menfaatin mi var? dedi. Adam:

- Yok hayır, ben onu sırf Allah rızası için severim, onun için ziyâretine gidiyorum, dedi. Bunun üzerine melek:

- Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öylece seviyor. Ben, bu müjdeyi vermek için Allah Teâlâ’nın sana gönderdiği elçisiyim, dedi.”(7)

Ramazan muhabbet ayı. Bu muhabbet ikliminde Müslüman olmamızın gerekliliği olan birbirimizi sevmek hususunu en iyi şekilde yerine getirmeye çalışalım. Unutmayalım ki; dünyanın cenneti, ahretin cenneti hep buradan geçmektedir.

Yüce Rabbimiz (c.c.) birbirimizi Allah rızası için sevmeyi, birbirimize kendi rızası için yardımcı olmayı, hatalarımızı bağışlamayı ve nihayetinde cennete ve cemalullaha ulaşmayı nasip etsin.

Geceniz mübarek olsun. Allaha emanet olun.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Vaiz

 

1. Riyazü’s-Salihin, Hadis No:379

2. Riyazü’s-Salihin, Hadis No:246

3. Riyazü’s-Salihin, Hadis No:376

4. Ali İmran, 3/31

5. Riyazü’s-Salihin, Hadis No:378

6. Riyazü’s-Salihin, Hadis No:363

7. Riyazü’s-Salihin, Hadis No:380

Tags

Yazdır   e-Posta